02 | Arkadaşlarının Başına Bela Açtığı İçin

86 10 1
                                    

Tüm kasaba halkının gözü tek bir kişiyi görüyordu yalnızca. O kişiye ulaşmak uğruna önlerine çıkan kimseyi tanımıyorlardı.

Captain America'yı bile...

Günler boyunca zihinleri taciz edilmiş insanlar, bozulmuş zihinlerinin yarattığı öfkeyle hareket ediyordu. Wanda'nın elinden kurtulan ve aklını yeteri kadar toparlayabilen herkes, günlerdir yapmayı bekledikleri şeyi yapmak için arkasını düşünmeksizin saldırıyordu. Herkes hücum etti, tüm kasaba halkı. Aralarında hiçbir anlaşma ya da konuşma olmamıştı. Sadece, esir tutuldukları tüm süre boyunca aynı amacı arzulayarak o anın gelmesini beklemişlerdi.

Üzerlerine yağarcasına gelen insan akınına karşı Wanda'nın etrafını sardı Avengers. Silahlarını kaldırmış olsalar da durumun farkındaydılar. Karşılarındakiler uzaylı ya da robot değildi, sivil insanlardı.

Steve Rogers, üzerine gelen insan yığınını geriye iteleyip Wanda'dan uzak tutmaya çalışırken canlarını yakmamaya çabalıyordu ama hücum eden on masum insanı aynı anda defetmeye çalışırken nazik olmak onun için bile pek kolay değildi.

Kürenin yok olmasıyla Sword kuvvetleri kasabaya giriş yapmış olsalar da henüz varamamışlardı. İnsanları uzak tutmaya çalıştığı sırada bir gözüyle kasabanın dışına doğru bakıp onların gelmesi için saniyeleri sayıyordu Steve.

Bir dakika geçmeden geldiler. İlk gelenler helikopterler oldu. İki helikopter meydanın tepesine konumlandı ve aşağı sarkıtılan iplerden operasyon ekipleri indi. İnen askerlerin yaptığı ilk şey halkı Wanda'dan uzaklaştırmak için Avengers'a yardım etmek oldu.

Birikmiş öfkelerinin kor gibi yanan ateşiyle aklının rasyonel kalmış son parçasını da yakmış olan ve kriz geçirircesine hareket etmekte olan insanlar o kadar körleşmişti ki Captain America'yı devirmek için kalkanına yapışmış, vücutlarındaki tüm kuvveti harcıyorlardı. Steve, kendisine yapılan tüm saldırılara karşı kale duvarları gibi duruyor ve direncini koruyor olsa da kalbi bir kale duvarı gibi taştan yapılmamıştı. İnsanların yüzlerinde her bir ifade adamı içten içe yaralıyordu. Taştan duvarları sağlam olsa da kale içerden darbe alıyor ve yıkılıyordu.

Wanda ise tüm olanlardan uzakta tutuyordu kendini. Onu korumaya çalışan askerlerin ve kahramanların oluşturduğu çemberin ortasında kalmış, kafasını yere eğmiş durumdaydı. Ellerini kullanamadığı için kollarıyla kulaklarını kapatmaya çalışıyordu ama bir faydası yoktu. Kinle sarılmış çığlıklar geliyordu her yandan, bir uzuvlarını o an kaybediyorlarmış gibi bir acıyla.

Etrafından gelen çığlıklar tarafından zihni rehin alınana kadar ne yaptığını fark etmemişti Wanda. Kafasını kaldırıp etrafına bakmasına gerek yoktu. Yalnızca insanların canhıraş seslerini dinleyerek bile yaptığı şeyin ne kadar vahşice ve yanlış olduğunu duyuyordu, anlıyordu. İmkanı olsa yeri parçalar, içine girer ve parçaları üzerine kapatarak kendini gömerdi ama yapamazdı. İnsanlar ona o kadar yakındı ki yeri parçaladığı anda insanlar onunla beraber aşağı düşerdi. Onların canını daha fazla yakmak istemiyordu, ne şekilde olursa olsun.

Sırtına çarpan sert bir şey nefesini kesti. Nefes alamadığı için refleks olarak doğruldu ve yüzünü yukarıya dikti. Kimin attığını görebilmek için etrafa baktı. Taşın sağına düştüğünü gördü.

Sol omzuna bir başka taş çarptı. Beline de bir tane geldi.

İnsanlardan değil, seslerden bir çemberin ortasında kıstırılmıştı Wanda. Yakıtını, intikama karşı besledikleri arzudan alan gürültüler ona yaklaşamıyordu ama yaklaşmalarına da gerek yoktu. Vücuduna çarpan taşlar yüzünden etrafına baktığında gördüğü manzara her şeyi anlatıyordu.

Medeniyetten Men Edilen || Wanda MaximoffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin