Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Murat Kahraman ağzından:
Bazı insanlar olmadan, olmuyormuş.
Kendimi avuttuğum dizelerin sonuna gelmiştim. Sondaydım. Üç senedir beni bırakmayan yalnızlığımın üzerine şimdi beyaz bayrak sallıyordum.
Otuz üç senelik hayatımın gidişatı üç şekilde kırılmıştı. Bu üç dönüm noktası, beni huzurun ortasından çekip uçurumun ucuna fırlatmıştı ve birincisi babamın felç olmasaydı. Babam sadece gözlerini tavana dikip bize sustuğu vakit, evin içine karanlık bir insan gibi yerleşmiş ve hiç gitmemişti. Babamın susmasıyla benim kelimelerim de yok olmuştu. Annemin bana iyi davranma nedeni, abimin beni insan yerine koyma serüvenim bitmiş ve evde sadece bedenim gezmişti.
İkincisi annemin beni evden kovmasıydı. Yemin ederim, para istemeyecektim. Tek yapacağım şey, Ankara'ya gidip düzenli bir gelir elde etmek için üniversiteyi bitirmemdi. Bu onlardan elimi çekmek istediğim anlamına gelmiyordu. Zaten ben de çekmedim, çektirildim. İlk sokakta sabahladığım geceydi, düşüncülerimin beni sokak arasında küçük bir çocuk gibi ağlattığı ilk zamandı.
Ben büyüdüm sanırken kalbim, duygularım küçülmüş; anlayamamışım.
Üçüncüsünü de zaten biliyorsunuz...
Şimdi ilk dönüm noktam ayaklarım ucunda tuzla buz olup parçalara ayrılmıştı. Babamın ağzından çıkan iki kelime ellerimin titremesine, ağlayacak gibi iç çekmeme ve kalbimin hızlanmasına sebep olmuştu. Gülşah bir şeyler söyledi, onun üzerine Günseli yanıma gelip onu kucağımdan aldı ama duyamadım bile. Sadece sessizce ağlayan babama bakabiliyordum.
Başını bile çevirip bana bakamıyordu.
Gözlerini diktiği tavandan gözyaşları yandan bir şekilde akıyor, az önce öylesine bir şeyler mırıldanan ağzından kesik kesik nefesler çıkıyordu. Simsiyah olan saçlarına aklar düşmüş dökülüyordu. Artık uzatmayı sevdiği sakalının yerinde sadece batıklar vardı, 1.90 olan boyu küçülmüş de küçücük kalmış gibiydi. Çok hastaydı.
Adımlarımı toparlayamadım. "Baba," dediğimde başını çevirmeyi denedi. Kısıtlı kalan bedeni ona olumsuz cevap verirken titredi. Dağım erimiş, ruhum duymamış. İkili koltuğun önünde diz çökerek ellerimi pürüzlü yüzeye bastırdım, yer ayaklarımın altından kayıyordu. "Ben geldim."