Saat sekizi biraz geçerken sözleştiğimiz yere gelmiştim. Onun gelmesinin biraz daha süreceğini bildiğimden kıçımı demirlere yaslayıp telefonumu çıkardım ve Whatsapp'a girdim.
Oğuz: Geldim ben
Ferhat: On dk geliyom
Telefonu cebime koydum ve onu beklemeye başladım. Dediği gibi on dakika kadar sonra Tofaşıyla görüşüme girmişti. Arabadan inip yanıma adımlarken gözlerimle vücudunu süzüyordum.
Çok hoş çocuktu be.
Yaklaştıkça dikkatimi başka bir şey daha çekti. Saçları... Jölesizdi.
"Siz kimsiniz?" dedim, onu tanımıyormuş gibi. "Ben bir arkadaşımı bekliyorum ama o siz olamazsınız."
"Ne diyon?" dedi, tek gözünü kırparak. Uzanıp elimle saçlarına dokunduğumda kaşları çatılmıştı. Saçları nemliydi.
"Kafanı kurutmadın mı? Islak hala."
"Kuruttum." dedi ve saçlarını karıştırdı. "Islak değil nemli."
"Ya, çok biliyorsun."
"Biliyorum." dediğinde bir şey demedim.
"Ee, naptın bugün? Babanla mıydın?"
"Evet. Müşterilerle ilgilendim. Sen?"
"Oyun oynadım. Yemek yedim. Ablamla dövüştüm. Sonra biraz daha oyun oynadım."
"Niye? İyi anlaşmıyor musunuz?"
"Tam bir aptal ya, çekilecek dert değil."
"Ablan sonuçta."
"Ya zaten evde yeterince ablam savunuluyor, bir de sen başlama." Elimi cebime götürüp sigara paketi çıkardım. "Sevilmeyen evlat olmak çok zor Ferhat." Bir dal sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirdim.
"Bana senin şımarıklığınmış gibi geliyor ama neyse."
"Ne şımarıklığımı gördün bu zamana kadar?" dedim. Dudaklarımın arasındaki sigara aşağı yukarı hareket etmişti konuşurken. Gülümseyip gözlerimin içine baktığında kalbim tekledi. Ellerim cebimi yoklarken, "Çakmak yok amına koyim." dedim, sinirle.
"Sana çakmak mı lazım yani?" Benim ona söylediğim şeyin aynısını söylediğinde gözlerimi kısarak baktım ona.
"Kopyacı." Gülerek cebinden çakmak çıkardığında almak için uzandım ama o vermek yerine doğruca sigarama götürmüştü. "Teşekkürler." dedim sigaram tutuştuğunda. Bir şey demeden o da sigara çıkarıp tutuşturmuştu.
"Okul da bitiyor." diye mırıldandım. Son bir aya girmiştik. "Üniversiteye gitmeyi düşünüyor musun?"
"Puan gelirse giderim ama sanmıyorum. Babamın yanına girerim işte."
"Ben çalışmak istemiyorum ya. Çok üşengecim."
"Çalışmayan adama kız vermezler."
"Beni çalışan adama versinler." dedim sırıtarak. Kısık gözlerini bana çevirdiğinde, "Nasıl?" dedi anlamayarak.
"Hiç." dediğimde vücudunu bana çevirip, "Sen ibne misin?" diye sordu ciddi bir ifadeyle.
"O nasıl bir soru ya?" dedim suratımı buruşturarak. "Espri de mi yapamayacağız?"
"Ha, ne bileyim." Sigarasından bir nefes aldı.
"Velev ki ibneyim, ne olacak ki? Saygı duymuyor musun?"
"Bize ters." dedi sadece.
"Siz kim?" Kafamı yana yatırdım.
"Öyle, çevre, arkadaş, hısımlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ODUN (GAY)
RomanceA0 Türkçe Ferhat ve Çapkın Enayi Oğuz. texting+düzyazı (kısa bölümler)