25. BÖLÜM

8.3K 557 90
                                    

"Bıraktın mı Suna'yı durağa?" Elleri pantolonunun ön ceplerindeydi. 

"Bıraktım." dedim, kafamı sallayarak. "Ne için buluştuk?"

"Konuşmak için. Kalabalık olmayan bir yere gidelim." Önden yürümeye başladığında peşinden ilerledim. Her zamanki gibi arabanın yolcu koltuğuna oturduğumda anında arabayı çalıştırdı. Bir süre yol gittikten sonra birkaç ara sokak geçtik. En sonunda ufak bir tepenin en yukarısındaki birkaç ağacın olduğu yere çıktık. 

Daha önce hiç görmediğim bir yerdi burası. Arabadan inip Ferhat'ın da inmesini bekledim. İnip ağacın dibine oturdu. Ben de yanına geçtim. 

"Burayı nasıl buldun?" diye sordum etrafa bakınarak. Karşıdaki tek tük apartmanlar dışında şehre ait pek bir şey yoktu. 

"İçmeye geliyoruz arada."

"Anladım." dedim ve sustum. Konuşsam mutlaka konuşacak bir şeyler bulurdum ama buraya konuşmak için gelen Ferhat'tı. O yüzden ne kadar suskun kalırsa kalsın, bir şey demeye niyetim yoktu. 

Bir süre sessizliğin ardından, "Evet, öpüştük." dedi, kendine itiraf eder gibi. "Ama benim için hiçbir anlamı yok. Olmadı. Geçti gitti." 

"Tamam?" derken aklımda soru işaretleri olduğu belliydi. Yine de bir şey demedim. 

"O yüzden sen yoluna ben yoluma. Zaten Suna'yla da bayağı iyisiniz." 

"Öyleyiz." Kafamı salladım. Göz ucuyla bana baktı ve önüne döndü. Kollarımı dizlerimin üstünde çaprazladım. "Beş cümle için yarım saatlik yol gelmeye çok gerek yoktu sanki?" 

"Senin diyeceğin bir şey var mı?" diye sordu bu kez. 

"Öpüştük ve erkeklerden etkilenmediğini öğrendin yani?" 

"Evet." 

"Hım." Çenemi koluma yasladım. "Arkadaş kalacak mıyız? Sonuçta benden etkilenmiyorsun, benim de neredeyse sevgilim var. Öpüştüğümüzde ben de pek etkilenmedim zaten."

"Olabilir." dedi kafasını sallayarak. "Senin benden hoşlanma muhabbetin ortadan kalktıysa."

"Geçer mutlaka." 

"Tamam o zaman. Normal iki arkadaş olabiliriz." Kafasını salladı. 

"Evet." Ben de kafamı salladım. İkimiz de aynı anda birbirimize döndük. Göz göze geldiğimiz de kafamızı çevirmemiştik. "Yani..." dedim, tereddütle. "Öpüşen iki arkadaş da olabiliriz. Eğer etkilenmiyorsak neden önemi olsun ki?" Gözleri dudaklarıma kaydı. "Stres falan atarız." 

"Yani, tuhaf olur." dedi sadece. 

"Denemek ister misin?" diye mırıldandım ona biraz daha yaklaşarak. Alt dudağını dişlerken düşünceli gözüküyordu. 

İkimizin de birbirini aptal yerine koyduğu o dönemeçteydik. 

Evet dediği an her şey bambaşka bir boyutta yaşanacaktı. Bunu ikimiz de biliyorduk. 

Bir şey demek yerine kafasını salladığında, "Evet mi?" diye sordum emin olmak istercesine.

"Evet." Dudaklarından dökülen kelimeyle uzanıp dudaklarımızı birleştirdim. 

ODUN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin