Ferhat: Suna ne iş
Oğuz: ?
Ferhat: ?
Oğuz: Nasıl ne iş
Konuşuyoruz
Ferhat: İbne olduğunu biliyomu konuşuyonuz
Oğuz: Kadınlara da yönelimim var :)
Ferhat: ?
Oğuz: Siktir git yarram sana niye açıklama yapıyorum ki ben
Ferhat: Feriştanı sikerim adam ol
Oğuz: Kes
Bir öptük diye götün arşa çıktı
Bulunmaz hint kumaşı değilsin
İşine bak
Ferhat: Ne diyon lan yarram
Oğuz: La sen değil miydin benimle konuşma
Uzak dur diyen
Şimdi kovuyorum gitmiyorsun amk
Siktirip gitsene
Ferhat: Amını yurdunu sikerim
Adam gibi konuş benimle
Oğuz: Yiyorsa sik lan
Telefonu kilitleyip oturduğum yerden kalkarak pencereye ilerledim. Şerefsiz evladı öyle sinir etmişti ki ağzıma ne geldiyse saymıştım.
Mal herifle olan normal hallerimizi özlemiştim ama it gibi davranan oydu. Suna'nın neyi ona battı onu da anlamadım gerçi. Pezevenk, siktir etsene beni. İstediğim boku yerim. Suratıma suratıma vurup benimle konuşma diyen ebemdi sanki.
Kapım tıklatıldıktan sonra açıldığında kafamı gelene çevirdim. "Karpuz?" dedi ablam elindeki tabağı göstererek.
"Olur." dediğimde kapıyı arkasından kapatıp yatağıma oturdu. Yanına oturup tabaktaki iki çataldan birini alıp çekirdeksiz dilime sapladım.
"Abimler gelecekmiş yarın." dedi karpuz dilimini çiğnerken. "Keşke yengem gelmese. Uyuz şimdi gelir, bik bik ötüp durur ancak."
"Sen bizim sülaleden kimseyle neden anlaşamıyorsun?" dedim gülerek. Gül gibi kadındı yengemiz. "Kadının kimseye bir kötülüğü yok."
"Beni kıskanıyor ondan öyle." dedi kendinden emin bir şekilde. "Ya geçen aramış 'senin kaç parfümün var canım, hıı bende daha fazlaymış' falan diyor. Durup dururken niye parfümünü sidik yarışına sokarsın ki?"
"Sen daha güzelsin, takma kafaya."
"Biliyorum. Bak tırnaklarıma ne yaptırdım." Tırnaklarını bana gösterdiğinde her ne kadar ne olduğunu anlamasam da, "Güzel olmuş." diye mırıldandım sadece.
"Protez tırnak hayatım." diye mırıldandı. "Bizim Buse yaptırmıştı geçen. Bayağı da memnun kaldı. Ben de yaptırdım."
"Biraz uzun sanki, rahatsız etmiyor mu?" diye sorarken kendi elimi yanına götürdüm. Benim tırnaklarımın iki katıydı resmen.
Araya bütün bok püsür giriyordur. İğrenç.
"Yani, biraz. Alışırım diye düşünüyorum. Senin boynunda ne var." Başparmağını boynuma götürüp ovaladı.
"Yine emcüklettirmişsin? Geçen fişte gördüm benim paramla kondom almışsın zaten."
"Almayayım mı?"
"Hadi erkeği boşver de birini hamile falan bırakırsın. Hala olmaya hazır değilim."
"Senin şu konuştuğun adam ne oldu?" Son karpuz dilimini alıp ağzıma attım. Tabaktaki son lokmayı yemeye asla utanmazdım.
"Olmadı. Sapıktı biraz. Sürekli sikini çekip atıyordu. Kafedeyim, mesaja bir bakıyorum sik. Elim ayağım dolaşıyordu."
"Sen benim galeriyi görsen, ohoo." dedim elimi havada sallayarak. "Çeşit çeşit. Büyük-küçük, düz-yamuk, büyük taşaklı-küçük taşaklı... Selam yazdığın sikini atıyor."
"Göstersene." dedi merakla. Telefonumu elime alıp galerime girdiğimde ablam şaşkınlıkla eline alıp fotoğrafları kaydırmaya başladı.
"Erkekler harbiden kadınlar için kendini frenliyormuş amk, bu azgınlık ne?" dedi şokla ekrana bakarken. Sonra karşısına Ferhat'ın bana boydan attığı fotoğraf çıktı.
"Bu Ferhat değil mi?" diye sordu yüzünü yaklaştırırken. "Bu da mı sikini yolluyor sana?"
"Yok. Bundan biraz hoşlanıyordum ama homofobik çıktı. Az önce küfürleştik daha." Whatsapp'a girip mesajları açtım.
Birkaç saniye gözlerini ekranda gezdirdikten sonra, "Benim canımı çok acıttın ve bu yüzden de ben senin ebeni sikiyorum modunu açmışsın." diye mırıldandı telefonu bana uzatarak. "Hem çok keko bu, nasıl hoşlandın onu anlamadım."
"Tatlı." dedim hafifçe gülümseyerek. "İçinden ne geçerse onu söylüyor. Hiç kasıntı değil. Farklı yani. Değişik."
"Yani bence boşver. Hayır gelmez böyle tiplerden."
"Siktiri çekti zaten, ortada boşverilecek bir şey kalmadı."
O sırada annem, "Hilal!" diyerek ablama seslenmişti. "Neyse tatlım, kaçtım ben." diyerek elindeki tabakla odamdan çıktığında arkasından birkaç saniye bakıp yatağıma uzandım. Telefonum titremeye başladığında elime alıp havaya kaldırdım ve arayana baktım.
"Ne var?"
"Dışarı çık."
"O niyeymiş?" dedim yataktan doğrularak.
"Klavye artistliği olmuyor öyle. Adam gibi karşıma çık." dediğinde pencereye yaklaşıp sokağa baktım. Hemen karşıdaki dükkana sırtını vermiş olan Ferhat'ı da saniyesinde görmüştüm.
"Bekle." dedim sinir olmuş bir şekilde. Hızlıca telefonu kapatıp üstüme bir tişört geçirdikten sonra odamdan çıktım.
"Ben dışarı çıkıyorum." dedim salonun kapısından içeride oturanlara. Annem tam itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki, "On ikiden önce gelirim eve." dediğimde duraksadı. "Söz."
"Tamam." diye mırıldandığında ayakkabılarımı giyip evden çıktım.
"Neyin artistliği bu?" diye sordum Ferhat'ın karşısına geçip.
"Yürü." dedi ilerideki arabasını işaret ederek. Önden yürüyüp yolcu koltuğuna geçtim. Hemen arkamdan o da binip sürmeye başladı. Anayola çıktığında nereye gittiğini çoktan anlamıştım.
Terk edilmiş evlerin oraya geldiğimizde hırsla arabadan inip, "Ne var?" dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.
"Hadi, öyle mesajda yazarken olmuyormuş değil mi? Göster hürmetlerini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ODUN (GAY)
Roman d'amourA0 Türkçe Ferhat ve Çapkın Enayi Oğuz. texting+düzyazı (kısa bölümler)