66. BÖLÜM

3.7K 280 121
                                    

ferhat'tan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ferhat'tan...

Sarhoş olmak uzun zaman sonra düştüğüm bir gafletti. Sınırı kaçırırsam ipin ucunu tutamayacağımı biliyordum ve aylardır kaçtığım şey de tam olarak buydu. Bizimkilerin ısrarı ve kendi iradesizliğimle rakının dibini görmüştüm. Kafam tam anlamıyla gitmemişti ama ilk kez bu kadar da içmeye izin vermiştim.

"Ben işemeye gidiyom." dedim oturduğum yerden aniden ayaklanarak. Bizimkilerin bakışları bana döndü. Çoğu içmeyi benden daha çok abartmıştı. 

"Tek gitme la, kaybolursun." Cahit çakır kafasına rağmen söylediğinde Cüneyt hemen ayağa kalkmıştı. Bir o bir de Dikmen iyiydi. İkisi bizi eve sağ salim götürme görevini üstlenmişlerdi en baştan.

"Geleyim senle." diyen Cüneyt'e baktım birkaç saniye. Aylardır mesafeli olan aramızın sonunda ilk hamleleri çok sevdiğim (!) kuzenim yapmaya başlamıştı. Onun açtığı kalbimdeki yara yüzünden eskisi gibi sayıp sevemiyordum onu. İstesem bile olmuyordu. 

Sevdiğimi elimden almış, beni toprağa koymuştu. Nasıl sevip sayabilirdim?

"İstemez!" Arkamı dönüp çalılıkların arasına ilerledim. Arkamdan geldiğini hissetmiştim ama umursamadım. Fermuarımı açıp işedikten sonra ufak ufak zıpladım ve fermuarımı geri çektim.

"Fero." dedi Cüneyt bana her zaman seslendiği gibi. Bakışlarımı ona çevirdim. "Ne kadar gönül koyacaksın bana?"

Gönül mü bıraktın? diye sormak istesem de sessiz kaldım. Kafam zaten bulanıktı, ondan bahsettiğim an hıçkırıklara boğulacağımı biliyordum. Her an, her zaman aklımdaydı zaten. Düşünmeye alışmıştım da konuşmaya alışmamıştım.

Bir şey demeden yanından geçip gitmek istedim ama kolumdan tutarak durdurdu beni. "Kardeşini yok mu sayıyorsun?"

"Sen beni yok saymadın mı?" diye cevapladım onu. "Sen önce beni yok saydın sonra da yok ettin kardeşim." Son kelimeyi bastırdığımda gözlerimin içine baktı.

"Ben senin kötülüğünü istemedim. Amcamın seni vuracağını söylediğine şahit olmadın mı lan sen? Bahsi geçtiğinde bile öldürürüm diyen kimdi?" Sesi yükseldiğinde gözlerimi kıstım. O anı hatırladım. Cüneyt'in benim mesajlarımı okuyup benim yerime cevaplar yazmasını... Aynı gün babamın yanında 'oğlancılık' konusunu açıp babamın, "Öyle bir evladım olsaydı bir an düşünmez alnının ortasına sıkardım." diyişinden sonra gözlerimin içine bakması...

O çocukla değil konuşmak yan yana durduğunu görürsem hiç düşünmez amcama gider söylerim diye tehdit etmişti beni. Silahı da bizzat ben eline veririm.

"Kötülüğümü istemedin belki ama iyiliğimi hiç istemedin."

"Bir erkekle mi iyi olacaktın?" dedi öfkeli sesiyle. "Pişman olacağına hala konuşuyorsun Ferhat! Kendine gel artık!"

"Sevdiğimle iyi olacaktım!" diye yükselttim sesimi onun gibi. "Sen ki aşktan en çok anladığını söyleyen adamsın, sen bile anlamıyorsun."

"Anlamam çünkü aşk bu değil. Hevesini bana aşk diye yutturmaya çalışma."

"Sen benim kalbimde ne olduğunu nerden biliyosun da bu kadar rahat konuşabiliyorsun lan?"

"Ferhat ben seni uyarıyorum. Sen erkek adamsın, adamlığını bil ona göre davran. Yengemin sana bulduğu kızlardan birini al, parmağına da yüzüğünü tak. Anladın mı?" Yine bu mevzu.

"Ne yapacağımı sana soracak değilim, bas git." Onu kenara ittirip bizimkilerin yanına yürüdüm sert adımlarla.

"Noluyo lan?" dedi Tezcan benim bu halime bakarak. Artık ne kadar belli ediyorsam anında fark edilmişti öfkem.

"Ne noluyo lan?" Sesimi yükselttiğimi bile farkında değildim. "Ne bu herkesin gözü benim üstümde amına koyim?"

"Ne diyon Ferhat?" dedi Tezcan sakin kalmaya çalışarak. "Sende yine haller var."

"Ferhat'ta haller var da düzelticem ben onu." Cüneyt'in sesi beni resmen delirtmişti. Üstüne atlayıp ağzını burnunu kırmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Cüneyt seni sikerim düzgün konuş." Çenemi sıktım. "Benim senin beni düzeltmene ihtiyacım yok."

"Beyler-" diye araya girmeye çalıştı çalıştı Dikmen ama Cüneyt onun lafını tamamlamasına izin vermedi.

"Şu haline bak, bana düşmansın lan. Seni bana düşman etti."

"Beni sana sen düşman ettin." Söylediğim şeyle kısa süreli bir sessizlik yaşandı.

Kafası tam anlamıyla ayık olan tek kişi Dikmen'di. O da sorumluluğu üstlenerek ayağa kalkmıştı. "Cüneyt sen kal burada bizimkilerle dönersin. Ben Ferhat'ı eve götürüyorum." Beni kolumdan tutup arabama yürüttü.

Yolcu koltuğuna kendim geçtim ve anahtarı ona uzattım. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. "Abi hayırdır, ne bu Cüneyt'le mevzunuz?"

"Bir şey yok." Nefesim hızlanmıştı şimdi. Cüneyt'e o kadar öfke doluydum ve bunu dışarı atamıyordum ki vücudum dengesini şaşıyordu. Yol boyu sessiz kalmıştık. Bizim evin önüne geldiğimizde Dikmen de arabadan inmişti. 

Arabanın önünden dolanıp yanıma geldi ve araba anahtarını bana uzattı. "Sağ ol." diye mırıldandım. 

Bir elini omzuma atıp gözlerimin içine baktı. "Ne olursa olsun ben hep yanındayım." Söyledikleri zihnimde bir anlam bulmadı çünkü ne olursa olsun olmazdı. Bendeki bu derdin yanında olmazdı.

"Olmazsın." dedim aklımda geçirdiğim gibi. "Cüneyt olmadı."

Gülümsedi ve omzumu sıktı hafifçe. "Biz birbirimize kardeşiz dedik. Damarlarımızda birbirimizin kanı var. En kötü şeyi de yapsan döverim söverim belki ama sırtını yaslaman için duvar gibi dururum arkanda." Söylediklerine ancak kafamı sallamıştım. Bizim evin biraz aşağısındaki evine yürürken bir süre onu izledim. Kendi evlerinin içine girdiğinde ben de kapıyı açıp içeriye girdim. 

Odama girdiğimde üstümdekileri çıkarıp yatağıma bıraktım kendimi. Cüneyt'in bana attığı 'ayıp ediyorsun' mesajlarına görüldü attıktan sonra en üstte sabitlenmiş tek sohbete girdim. Yazdığım son mesajların hepsi engelli olmam sebebiyle hep tek tik kalmıştı. Ona söylemek isteyip de söyleyemediğim birkaç şeyi buraya yazmıştım. Aralarında zaman farkı olan dört mesajdı ama engelimin kalkmayacağını bilmenin rahatlığıyla yazmıştım. En son iki hafta önce onu ne kadar özlediğimi yazmıştım. Bir şeyler yazacak gibi olsam da uygulamadan çıkıp telefonu kenara bıraktım. Okullar başladığından beri onu hiçbir yerde görmemiştim. 

Beni yokluğuyla çok güzel sınıyordu. Burda olduğu zaman dediği gibi gözleri gözlerime bile değmemişti. Hiç tanımıyormuş gibi. Yokluğunu düşününce gözlerim doldu. 

Bugün de her gece olduğu gibi seni özleyerek uyuyorum Oğuz'um. Ben seni özlemeye mecburum.

MALBAYIM özlemiş misiniz feratı 

oğuzla ferhata doyum olmuyo ben bu kitaba final veremicem aqqqq

ODUN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin