İyi Okumalar *^*
Yazardan~
Juleka ve Rose kalabalığı dağıttıktan sonra sanat kulübüne dönünce Marinette, Alix ve Nathaniel yalnız kalmıştı.
Öğle arası olduğundan birazdan çalacak olan ders zilini beklerlerken Nathaniel Marinetteden bir açıklama bekliyordu. Günlüğün Marc'a ait olduğunu sorgularken Marinette'in düşmüş suratına bakmıyordu.
Kızgındı, kandırılmıştı. Kandırılmak bu hayatta en nefret ettiği şeylerdendi ve en iyi arkadaşı diyebileceği kişi tarafından kandırılmıştı. Üstüne yalanda söylemişti.
Kendisinin bu kadar kızgın olduğunu düşünürken Marc'ın aniden gitmeside bir o kadar üzmüştü onu. Günlüğün onun olduğunu bilmiyordu. Hepsini okumamıştı ama gözü son sayfalardaki yazılara takılmıştı. Hayattından birkaç şey alıntılayıp yazmıştı ve Nathaniel bunun doğru olmayacağını bildiğinden, ne kadar çok okumak istede, hemen o sayfaları geçmişti.
Okusaydı büyük saygısızlık edeceğini biliyordu ki öylede olduda. Yanlış anlaşılmanın kurbanı olmuştu. Böyle hissediyordu.
Marc'ın aniden gitmesiyle onu merak etmişti. Marc'ı tanıdığı kadarıyla oldukça sessiz ve utangaç biriydi. Okulda karşılaştıklarında bir süre anlamsızca bakışır en sonunda Marc bakışlarını çekerdi. Göz göze geldikçe Marc'ın suratının elmaya dönüşmesini de içten içe keyifle izlerdi Nathaniel. Hep çok utangaç bir çocuktur diye düşünüyordu. Marc'ın ondan hoşlandığını bilmiyordu. Yakın değillerdi ama içinde anlandıramadığı bir his vardı ve bu his kendini Marc'a çekiyordu.
Marc bir o kadarda iyi biriydi. Okulda yardımda bulunmadığı insan kalmamıştı. Onun bu kadar düşünceli olmasıda Nathaniel'ın dikkatini çokça çekiyordu.
Onu tanımak istiyordu ama bundan ölesiye çekiniyordu. Onu rededeceğinden değil. Marc öyle bir insan değildi. İstese seve seve arkadaş olurlardı ama Nathaniel bunun kötü bir fikir olduğunu düşünüyordu. Onunla arkadaş olmak onu oldukça huzursuz ediyordu. Bu kötü anlamda bir huzursuzluk değildi. Zaten red etmişti ve kaba davranmıştı. Şimdi onu uzdugunu düşününce kendine kızıyordu. Bu saatten sonra onunla arkadas olmak istemeyeceği düşünüyordu.
Normalde ilişkileri pek iyi gitmez, insanlar Nathaniel'ı tanıdıkça alışırdı. Dışardan göründüğü gibi aksi ve huysuz değildi aksine dost canlısı, eğlenceli bir kişiliği vardı. İnsanlar onu ilk izlenimine göre yargıladığı zamanlar çok üzülürdü. Ama söz konusu Marc olduğunda onun, kendi hakkında ne düşündüğünü çok merak ederdi. Herkes gibi mi davranır? Yoksa kendine özgü bir yol mu belirlerdi?
Aklına tekrar Marc gelince kaşları istemsizce çatıldı. Onu düşünmeyi bırakmalıydı. Sahi ne zaman aklından çıktı ki? Önce buna cevap bulması gerekiyordu. Sinirli ve üzgün olabileceğini düşünüyordu ama o sinir ve üzüntüyle akumalanacağını düşünememişti.
Marinette sonunda az buz akıttığı yaşlarını silip ayaklandı. Tek istediği gidip Marc'ı bulmak ve özür dilemekti. Koca bir hata yapmıştı. Yine!
'Neden bu kadar aptalım ki?' diye düşündü.
Nathaniel ayaklanan kızı bir süre izleyince kaşlarını çattı. Ne yapmaya çalışıyordu ki?
"Marinette? Nereye gittiğini sanıyorsun? Okul daha bitmedi." Alix'in devreye girmesiyle bir süre daha sessizliğini korudu Nath.
Marinette hiç arkasına dönmeden, "Gidip Marc'ı bulacağım ve özür dileyeceğim. Hepsi benim hatam." diyince Nathaniel sinirlenip genç kızın önüne geçti.
"Doğru tahmin! Hepsi senin hatan. Daha fazla ortalığı karıştırma Marinette. Bırak yalnız kalsın, düşünmeye ihtiyaçı olabilir." Sessiz ama bir o kadarda sinirli ses tonu Marinetteyi üzmüştü.
Marinette karşısındaki arkadaşının birkaç adım önüne geçip işaret parmağını hafifçe omzuna vurarak, "Onu bu kadar çok düşünüyorsan neden ilk kalbini kıran sen oldun?" dedi.
Nathaniel'ın hiç düzelmeyen kaşları daha da çatılınca Marinette, vereceği cevabı beklemeden okuldan çıktı. Şu an tek dileği Marc'ın akumalanmamış olmasıydı.
Nathaniel bir süre şaşkın, bir o kadar sinirli haliyle oracıkta dikili kaldı. En sonunda Alix'in kolunu dürtmesiyle gerçek dünyaya döndü.
Kızgındı ama kendine kızgındı. Şaşkındı ama daha önce Marc'ın kalbini kırdığını anlamadığını için şaşkındı. Sorun olmayacağını düşünmüştü. Marc'ın onunla çalışmayı bu kadar istediğini farketmemişti. Onu kırdığı fikri nedensizce kalbini acıtıyordu.
Kendine lanetler yağdırarak okulun kapısına doğru yöneldi. Alix'in arkasından geldiğini hissedebiliyordu. En yakın arkadaşıydı sonuçta. Onu yalnız bırakmazdı. Alix ile birlikte okuldan uzaklaşmaya başladıklarında kısa bir süre sonra zil sesi kulaklarını doldurmuştu. Nathaniel adımlarını Louvre Müzesine yönlendirirken Alix'in yanıbaşında yürümeye devam etti. Sakin kalması gerekiyordu.
***
O sırada Uğur böceği olan Marinette Paris sokaklarının her karışını arıyordu. Yardımı olur diye Kara Kediye de ulaşmaya çalışmış fakat uğraşları hüsranla sonuçlanmıştı. Bilmiyordu ki Kara Kedi'nin şu anda Kimya dersine girdiğini.
Hızlı olmalıydı. Çok geç olmadan Marc'ı bulup özür dilemeliydi. Kendisinin iyi biri olması gerekirken bazen çok aptalca davranıyordu. Bu kadar kolay hata yapmasıyla hâlâ ilk günki acemi kız gibi hissediyordu.
Düşüncelerinden sıyrılıp çatı çatı zıplamaya devam etti. Bakışları her yeri tararken sonunda okullarının yakınlarındaki parkta durdu.
Marc... dizlerinin üzerine çökmüş, kolları günlüğüne sarılı bir vaziyette göz yaşlarını akıtıyordu. Arkasından hızlıca sıyrılan kelebek bir çırpıda günlüğünün içine girdi ve gözden kayboldu. O anda Uğur Böceği çok geç kaldığını fark etmişti ama daha da geç olmadan hızlıca Marc'ı o akumadan kurtarmalıydı...
•••••
Marinetteyi çok gicik yapmisim yav dhsjis
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucize | Marcaniel/Lukadrien | Fanfic
FanfictionMarcaniel işte Lukadrien de var öyle işte bisiler daha var oyleli iste