《 1 hafta sonra 》
Jisung'un işe başlamasının üzerinden günler geçmişti, ilk zamanlarda işi öğrenmesine yardımcı olması amacıyla sık sık konuşuyorlardı.
Sonrasında ise Jisung düşünceli bir hal almıştı, kafası hep başka bir yerde gibiydi. Minho buluşmak için bir teklifte bulunduğunda yalnızca başını iki yana sallayarak reddetti.
Onu böylesine meşgul eden neydi bilmiyordu ama pişmanlık olmaması için dua etti Minho. Henüz herhangi bir ilişkiye bile başlamamışlardı ama yakınlaşmaya karar verdikleri bir düzlemde ilerlerken Jisung aniden farklı davranıyordu. Minho bunu neye yorması gerektiğini bilemedi.
Günler geçtikçe sohbetleri giderek azaldı, Hyunjin bile Minho'nun sürekli düşük bir mod içerisinde olduğunun farkındaydı. Birkaç sefer sebebini sorsa da yanıt alamamıştı ama Jisung ile alakalı olduğunu tahmin ediyordu.
Aynı zamanda Seungmin'le olan ilişkileri ilerlemişti ve evini de sık sık ziyaret eder olmuştu Hyunjin. Bu yüzden Jisung'da da bir değişimin söz konusu olduğunu biliyordu. İkilinin arasında ne geçmişti bilmiyordu ama arkadaşının moralinin düzelmesi için ona bir teklifte bulunmaya karar verdi.
Aslında kendisinin seçildiği yurt dışı iş seyahatine Minho'yu yollamaya karar verdi, patronla çoktan konuşmuş, gerekli işlemleri halletmişti. İki gün sürecek bir İngiltere gezisiydi. Arkadaşının gezmeye olan ilgisini biliyordu, kafasını dağıtmak için iyi bir fırsat olacağını düşündü. Geriye yalnızca Minho'ya haber vermek kalmıştı.
Öğlen yemeği molasına girdiklerinde Minho'yu kafeteryada kahve içerken buldu. Duvar kenarındaki masaya oturmuş, ellerinden birini yanağına yaslamış camın önünde dışarıyı izleyen Jisung'u izliyordu.
Hyunjin onun için üzüldüğünü hissetti. Doğru düzgün yemek bile yediği yoktu, farkında olmadan bazı öğünleri atlıyordu. Hyunjin bir sandalye çekip yanına oturduğunda başta farketmedi bile.
"Gidiyorsun." Minho Hyunjin'in dediğini duymasıyla bakışlarını ona çevirdi. Sahi ne zaman gelmişti?
"Ne, ne gitmesi?"
"Yarın. İngiltere'ye, iki günlüğüne."
Minho başta ne saçmalıyor bu modunda dinlediği arkadaşının sözlerine kulak verdikçe şaka yapmadığını anladı.
"Nasıl? O gezi için sen seçilmiştin Hyunjin."
Hyunjin kısa bir tch sesi çıkardı.
"Hadi ama zenginim ben, her ne zaman istersem İngiltere'ye gidebilirim zaten." Minho arkadaşının sözlerine güldü.
"Biliyorum ama sonuç olarak sen seçildin ekselansları." Hyunjin ellerinden birini Minho'nun omzuna koyarak konuştu.
"Ama ekselansları seni seçti." dedi ve göz kırptı. Ardından arka cebinde taşıdığı not defterini çıkardı, arasına sıkıştırdığı uçak biletini ve bazı diğer belgeleri masanın üzerine koydu.
"Her şey hazır, gözüm görmesin seni. Koş git, kafayı dağıtıp gel!"
Minho onun yalnızca teklifte bulunduğunu sanıyordu, her şeyi çoktan ayarladığını değil. Önüne koyan kağıtlara göz gezdirip düşünmeye başladı.
Burada kalmaya devam ederse yalnızca Jisung hakkında düşünüp kendine eziyet etmeyi sürdürecekti. Jisung'u sıkıştırıyor gibi olmamak için aralarında neyin yanlış olduğunu bile soramamıştı. Yalnızca öteden izlemekle yetinmek zorunda kalmıştı.
Gözlerini tekrar Jisung'un olduğu pencereye çevirdiğinde çoktan gözden kaybolduğunu farketti. Alt dudağını ısırmaya başladı. Buradan gidecekti, öyle gerekiyordu. Belki de gerçekten Hyunjin'in dediği gibi olurdu, kafası dağılmış, modu yükselmiş bir şekilde geri gelirdi.
"Ödül öpücüğünü sonra vereceğim Hyunjin, teşekkür ederim."
Hyunjin suratını ekşiterek konuştu.
"Peşinden koştuğum günler geride kaldı tamam mı? Seungmin'im var benim, öpme beni."
Minho gözlerini devirdi ve önündeki belgeleri topladı. Kalkmak üzereyken Hyunjin'e son bir kez daha baktığında boynundaki kızarıklığı farketti.
"Bakıyorum da çoktan işaretlenmişsin Hyunjin."
Hyunjin Minho'nun gözlerini takip ettiğinde boynuna baktığını farketti, telaşla üstünü kapattı.
Minho gülerek utandırdığı arkadaşının yanından ayrıldı, hazırlanmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enayi on the call || Minsung
FanfictionMüşteri temsilcisi Lee Minho hattadır. [ Tamamlandı ] , uyarılar introda. 06/21 bxb, min(SK)sung(SK), hyunmin, chanlix