C23: Scared

442 80 17
                                    

*

Jisung başını elleri arasına aldı, Minho'nun boş sandalyesinden tarafa baktı. Bugün işe gelmemişti. Sebebini öğrenmek için Minho'ya mesaj attığında cevap bile alamadı.

En yakın arkadaşı Hyunjin'e sormak istedi ama o da bugün izinliydi. Numarasını almadığı için pişman hissetti. Geçen bir haftada giderek durgunlaşmıştı, arkadaşlarına da yeterli vakti ayırmıyordu. Seungmin onun için endişelenmeye bile başlamıştı.

Son birkaç gündür Minho ile olan ilişkilerini düşünüyordu, ona dair ne hissettiğini anlamaya çalışıyordu. Bardan çıktıkları sabah Jeongin ona ne hissettiğini sorduğunda içinden bir ses hoşlandığını söylemişti. İçten içe bu hisle başa çıkabileceğini düşünmüş, kendisini rahatlatmıştı.

Ama en son Minho'nun evine gittiğinde işler farklıydı. Minho'nun hareketleri kalbinin teklemesine sebep oluyordu, ayrıca ondan uzakta kalmayı beceremiyordu bile.

Tüm bu duygu değişimleri korkmasına sebebiyet vermişti, daha önce kimse hakkında böylesine duygular hissettiğini hatırlamıyordu. Hadi ama, Minho kendisini öpmeyi bıraktığında sinirlenmişti!

Bir başkasına bağımlı gibi davranıyordu ve tüm bu hislerine ne isim vermesi gerektiğini bilmiyordu. Minho yanındayken olduğundan daha iyi hissetti. Minho yanındayken ona dokunmak istedi, aynı zamanda dokunulmayı arzuluyordu.

Minho kendisi için kahvaltı tabağı hazırladığında eğer ki her gün bunun benzeri yaşansa hayatının nasıl olacağını merak etmişti. O, Minho ile uzun yıllar geçirmeyi düşlediğini farketmişti ve bunun hakkında ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Hislerinin yoğunluğu onu korkutmuştu.

Bu sebeple aklının her köşesini ele geçiren kişiden bir süre uzak kalmaya çalıştı. Minho kendisine buluşmayı teklif ettiğinde kalbi evet demesi için çırpınıyordu. Kendini zar zor bastırmıştı, onunla olmak isteyen tarafına söz geçiremiyordu.

Derin bir nefes vererek kafasını aşağıya bıraktı, dolgun yanağını masaya dayayarak düşündü.

Minho'ya aşıktı.

Sonunda bu sözler beyninde yankılandığında kendisini rahatlamış hissetti. Hislerine zor da olsa bir isim koymuştu, şimdi onlarla ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu.

Gözlerinin önüne Minho'yu ve onunla yaşadıklarını getirdi. Bir kez olsun onun tarafından kötü davranılmamıştı, aksine Minho ona hassasiyetle yaklaşıyor gibiydi.

Son birkaç gündür diğerinin gizli gizli kendisini izlediğini biliyordu. Üzgün gözüküyordu ve bu durumun sebebi olduğu için kendini daha da kötü hissediyordu Jisung. Tüm bunlara son vermesi gerekiyordu.

Düşünerek geçirdiği iş vardiyasının sonuna geldiğine işaret eden çan çaldığında hızlıca yerinden doğruldu. Minho'ya ne hissettiğini söylemeli ve onun hislerini öğrenmeliydi.

Karşılıksız çıkarsa ne yapacağını bilmiyordu, bunun üzerine düşünmeye vakti yoktu. Sevdiği kişiyi daha fazla mutsuz etmek istemiyordu.

Çalıştığı binadan ayrıldığında adımlarını toplu taşımaya yöneltti. Minho'nun evine gidecek ve her şeyi anlatacaktı.

||


Oto
büsten sonunda indiğinde koşarak ikilinin yaşadığı eve ilerledi. Ucuz bir dramadan fırlamış bir karakter gibi davranıyordu ama umrunda değildi. İçinden bir ses acele etmesini söylüyordu, nasıl gözüktüğü umrunda değildi. Minho'nun kendisinden vazgeçmesini istemiyordu.

Ön kapıya vardığında soluklanmayı beklemeden zile bastı, yetmezmiş gibi kapıya da vurmaya başladı.

Hyunjin sesi duymasıyla önce delikten geleni kontrol etti, Jisung'u karşısında bulduğunda şaşırdı.

"Neden alacaklı gibi vuruyorsun böyle kapıya?"

Jisung kendisini takmayıp hemen içeri daldı. Hyunjin onun bu abartılı hareketlerini gülerek izledi.

"Bu ikinizin ilişkisinin bir çeşit dramaya evrildiği evre mi?"

Jisung etrafta Minho'yu göremeyince tekrar Hyunjin'e döndü.

"Minho nerede?"

"Burada değil." Bir nefes verip sözlerine devam etti. "İngiltere'ye gitti."

Jisung nasıl yani der gibi gözlerine bakıyordu, hayal kırıklığı yaşadığı her halinden belliydi.

"Ne? Neden? Ne kadar zaman için?" Hyunjin art arda sıralanan soruları cevaplamaya başladı.

"Evet, doğruyu söylüyorum. Nedenini söylemedi, sanırsam sonsuza kadar Türkiye'yi terketti. Bu ülkeden bıktığını söylüyordu hep."

Hyunjin gülmemek ve ciddi ifadesini korumak için kendini zar zor tuttu. Jisung'un gözlerinin dolduğununu farkettiğinde telaşa kapıldı.

"Neden ağlıyorsun, lan ağlama Jisung." Arkadaşının omzunu ovuşturarak teselli etmeye çalıştı.

"Minho gitti diye mi ağlıyorsun?"

"Hayır kendime ağlıyorum, tamam mı? Adam İngiltere'ye kapağı atmayı başarmış, niye ona ağlayayım. Ben Türkiye'de kaldım diye ağlıyorum."

Hyunjin Jisung'un cevabı üzerine zar zor bastırdığı gülmesini daha fazla tutamadı.

"Ölenlere üzülme Harry. Hâlâ güne Türkiye'de başlayanlara üzül."

Jisung dalga geçen arkadaşına hafifçe vurduğunda Hyunjin sanki yumruk yemiş gibi kendini koltuğun diğer tarafına doğru itti.

"Vurma bana, şaka yapıyordum biliyorsun. Yarına döner o it."

Jisung akan gözyaşlarını silerek konuştu.

"Dönerse senindir, dönmezse hiç senin-"

Hyunjin doğrulup ağzını kapatarak susturduğunda sözlerine devam edemedi.

"Bu kadar memes konuşması yeter tamam mı?" Jisung başını salladığında elini çekti.

"Minho'yu seviyor musun?" Jisung başını eğerek onay verdiğinde Hyunjin gülümsedi.

"Seni aptal, başından beri açıktı zaten. Yeni farkeden bir sen varsın."

"Sence o da beni seviyor mu?" Hyunjin gözlerini devirerek yanıtladı.

"Hayır bence senden nefret ediyor. O yüzden arada öpüşüyorsunuz."

Jisung güldüğünde Hyunjin'de kendi esprisine gülmeye başladı. Beraber iyi anlaşıyorlardı.

"Ya sen? Seungmin'i seviyor musun?"

"Ben senin gibi enayi miyim, başından beri biliyorum kelebeğimi sevdiğimi."

Jisung'un kaşları çatıldı."O senin kelebeğin falan değil. Benim kelebeğim." Sinirle Hyunjin'e konuştuğunda Hyunjin koltukta geriledi.

"Lanet olsun senin kelebeğin, sadece vurma tamam mı?"

Jisung havaya kaldırdığı elini geri indirdiğinde Hyunjin arkadaşının kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.

"Şaka, benim kelebeğim." deyip kaçmaya başladı. Jisung gülerek diğerini izledi. Kovalamak için çok yorgundu.



Enayi on the call || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin