Çabucak eve girip koşar adımlarla odama çıktım. Şükürler olsun annem evde yoktu. Bu aralar işleri oldukça yoğundu. Giysilerimi çıkarıp kendimi yatağa attım. Biraz dinlenip annemin yanına gidecektim. Orada zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum. Orası bana iyi geliyordu.
Blood’un sözleri kulaklarımda yankılanmaya devam ederken başımın zonklaması da cabasıydı. Yatağın içinde çırpınıp küfürler savurdum. Her şey benim başıma gelmek zorunda mıydı? Bu kadar yorgunken uyuyamıyordum bile.. Bir tane uyku ilacı alıp tekrar yatağa girdim ve yorganı başıma kadar çekip gözlerimi kapattım.
***
Telefonun sesiyle gözlerimi zorlukla açtım. Havanın karardığını görmemle açılmayan gözlerimin pörtlemesi bir oldu. Lanet olsun akşam olmuştu. İnatla çalan telefonuma uzanıp aldım. Tabii ki arayan Ashley’di.
“ Amy! Sonunda açabildin. Tanrı aşkına sana bir şey oldu sandım. Hiçbir şey demeden ortalıktan kayboldunuz. Blood’da telefona cevap vermiyor. Bunun acısını fena ödeyeceksiniz!”
Nefes almadan konuşması beni deli ediyordu.
“ Sakin ol, Ash. Ben gayet iyiyim. O geceyi sonra konuşsak olur mu tatlım?”
“ Peki, öyle olsun ama en yakın zaman da en ince detayına kadar anlatacaksın!”
“ Söz veriyorum Ash, anlatacağım. Şimdi biraz başım ağrıyor ve bir şeyler yemem gerek sonra konuşuruz.”
“ Hey, kapatma bebeğim bu gece Deion’la birlikte Nicolas’ın partisine gideceğiz. Sende bizimle gelmek ister misin? Çok eğlenceli olacak.”
“ Tanrı aşkına Ash, Nicolas’ta kim?”
“ Nicolas Williams okulun en popüler çocuğu tatlım. Karakter olarak Blood’un tam tersidir ve Blood’la birbirlerini pek sevmezler.”
“ Peki sen tüm bunları nerden biliyorsun? Ash tanrı aşkına daha okula başlamadık bile..”
“ Beni fazla hafife alıyorsun tatlım. Hem Blood’la aynı okulda olduklarından biliyorum. Bu ıl çok eğlenceli olacak Amy okula başlamak için sabırsızlanıyorum. Bu partide okuldan hemen hemen herkes olacak. Önceden tanışmak hiçte fena olmaz.”
Sıkıntıyla saçlarımı karıştırıp “ Çok iyi, gerçekten mükemmel! Ben tanınmak istediğimi sanmıyorum Ash, siz eğlenmenize bakın.”
Telefonu kapattıktan sonra doğrulup ayaklarımı yataktan aşağıya sallandırdım. Sersem gibi olmuştum. Fazla uyumak kesinlikle bana göre değildi. Yemek yemeyeli kaç saat olmuştu? Midemde resmen havai fişekler patlıyordu. Üzerime bir şeyler geçirip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa indim. Patates kızartıp, salata yaptım. Patates kızartması, ketçap, mayonez, salata ve kola vazgeçilmez emeklerimdendi. Yemeğimi afiyetle yedikten sonra yaptığım dağınıklığı toplayıp kahve yaptım. Zulamdan bir iki tane çikolata aşırıp çalışma odama çıktım. Çalışma odam çatı katındaydı. Normal çalışma odalarından biraz farklıydı. Burada kitaplığım, çizim yaptığım masam, koşu bandım ve kum torbam vardı. Kafa dağıtmak için çıktığım tek özel mekanımdı. Sürekli kilitli dururdu. Burada vakit geçirirken de kendimi buraya kilitlerdim. Annemde bana saygı duyardı. Hiçbir zaman bu odayla ilgili bir şey sormamış, girmeye çalışmamıştı. Annem buraya hiç karışmadığı için tozlar odayı resmen ele geçirmişti. En akın zamanda burayı elden geçirmem gerekti. Ama şimdi hiç havamda değildim. Tozları görmemezlikten gelerek çalışma masama oturdum. Bir yandan kahvemi yudumlarken, bir yandan da çizim yapıyordum.
Aradan kaç saat geçti bilmiyorum. Aşağıdan tıkırtı sesleri duyunca yerimden kalkıp aşağıya indim. Annem gelmiş, buzdolabına bir şeyler yerleştiriyordu. Annemi görünce onu ne kadar özlediğimi anladım. Sessizce yaklaşıp arkasından sarılırken gülüşüm iyice yüzüme yayılmıştı. Annemde dönüp beni sımsıkı kucaklarken “ Seni özledim bebeğim.” Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYSTERY GİRL
Dla nastolatkówSevmek mi zor, yoksa onu üzeceğini bile bile ondan vazgeçememek mi?