BÖLÜM -4

228 13 1
                                    

Bisiklete binip geldiğim yöne doğru uzaklaştım. Bana bir isim takmıştı. Kim oluyordu da bana isim takıyordu ? Bu hakkı ona kim veriyordu? Buna hakkı olduğunu düşündürecek bir yakınlığımızda yoktu. Bu güne kadar yakın olduğum kişiler bile buna yeltenmemişti. Aradan eteğime de laf atmıştı. Eteğimle neden ilgileniyordu? Tam karşımda durup dikkatle bakan biri altımı görebilirdi. Bu ihtimale karşı kırmızı boxer giymiştim. Tanrı aşkına bu çocuk haddini aşıyordu. Tüm benliğiyle beni sinir etmeyi başarıyordu. Bide ona borcum olduğunu söyleyip duruyordu. Beni kurtarmasını ben mi istemiştim? Hayır. Kendisi gelmişti. Bencil olduğumu düşünebilirsiniz. Tamam kabul ediyorum biraz bencilce davranıyorum. Ama ona borcumu ödemem demek, onunla daha çok vakit geçirmek demek ve ben onu görmeyi bile istemiyorum. Zaten ne zaman karşılaşsak tartışıyoruz. Yani nerden bakılırsa bakılsın olumlu sonuçlar doğurmayacak. Yani haklıyım. Bu yaptığım bencilce sayılmaz. O da kendi ağzıyla onu sinir eden tek olduğumu söylemişti. Sonuçta insan sinir olduğu biriyle vakit geçirmek istemez. Amy, Amy, Amy ! Kendinle konuşmayı kes. Kendimle yaptığım konuşmadan sıyrılınca  acıktığımı hissettim. Lanet olsun daha kahvaltı bile yapmadım. Ve kurt gibi açım.

...

Eve gidip bir şeyler atıştırdıktan sonra ılık bir duş almak için odama çıktım. Duş almadan önce Ashley’i aramak için telefonu elime aldığımda Ashley’den gelen üç cevapsız aramayı gördüm. Aradığımda her zamanki gibi ilk çalışında açtı.

“Amy..” diye seslendi olabildiğince uzatarak.

“Her seferinde bu telefonu ilk çalışta açmayı nasıl beceriyorsun?  Ahh! Pardon, pardon. O telefonu elinden düşürmemeyi nasıl beceriyorsun? Demeliyim.” Dedim gülerek. Biraz saçma sapan konuşup, gülüştükten sonra bu geceyi Deion’la geçirdiğini anlattı. Ne kadar mutlu olduğunu sesinden anlayabiliyordum. Şimdiye kadarki en uzun ilişkisini Deion’la yaşıyordu. Bende onları çok yakıştırıyordum tanıdığımız kadarıyla Deion iyi bir insandı. Tabii ne kadar tanıyabilmişsek artık. Deion’ı ne kadar sevsem de ona da tam olarak güvenemediğimi Ashley’e hiç yansıtmadım. Bende ona bu sabah Blood’la karşılaşmamızı anlattım. Ashley onun sadece bir teşekkür beklediğini, hiçbir kıza takılmadığını söyledi. Yani bir akşam takılırsak onu bir daha görmeyeceğimi, tek yapmam gerekenin bir yemek ısmarlamak olduğunu söyledi. Telefonu kapattıktan sonra duş almak için banyoya girdim. Son anda fikrimi değiştirip küveti doldurdum, lavantalı banyo köpüğümden de bolca döküp kendimi ılık suyun rahatlığına bıraktım.

Günün yarısını banyoda geçirdikten sonra laptopımı alıp bloğumda biraz zaman geçirmeye çalışırken ani bir kararla yerimden fırlayıp Ashley’i aradım.

“Tatlım?”

“Ash bu akşam..”

“Ney bu akşam Amy?”

“Diyorum ki bu akşam bir şeyler yapsak?”

“Olur tatlım ne yapalım?”

“Mesela hep birlikte yemeğe çıkabiliriz yani bende Blood’a  yemek ısmarlarım..”

“Yemekten sonra da cluba geçeriz. Ben Deion’a haber ver.. Hey siz yalnız gitseniz dah..”

“Yalnız olmamızı gerektirecek bir durum yok Ash! Randevuye çıkmıyoruz.”

“Tamam bebeğim sen Blood’a haber ver. Bende Deion’ı arayayım. Haberleşiriz.”

 Telefonu kapattıktan sonra olduğum yere resmen çivilendim. Ben Blood’a nasıl haber vereceğim? Arasam.. Yok, yok. Arayıp da ne diyeceğim ki? Mesaj, evet. Mesaj atıcam. Ne yazıcam ki ben şimdi? Amy! Sakin neyin paniğini yapıyorsun? Tanrı aşkına alt tarafı mesaj hem de Blood’a  nasıl dediğinin ne önemi var. İlk önce kendinle konuşmayı kes. Neredeyse organların sana cevap verecek.

Hadi beynim çalış lütfen .. Durmanın zamanı değil.

-‘Sana bir teşekkür borcum var. Eğer sende müsaitsen bu akşam yemeğe çıkabiliriz’.-

Yok artık! Resmen tükürdüğümü yaladım. Olmaz. Sil, Amy!

-‘Bu akşam müsaitsen sana yemek ısmarlayabilirim.’-

Lanet olsun! Şimdide dolaylı yoldan tükürdüğümü yalamış oldum. Ne dersen de hepsi aynı kapıya çıkacak Amy. Yaz bir şey nasıl olsa bir daha görmeyeceksin. Sil, tekrar.

-‘ Ashley’le yemeğe çıkıyoruz. İstersen sende gelebilirsin.-

İşte şimdi oldu. Mesajı  yolladıktan sonra hazırlanmak için odama çıktım. Tam dolabımın kapısını açmıştım ki mesaj geldi.

-‘ Tamda kaktüs’ten beklenecek bir teklif. Bunu asla kaçırmam saat 21:00’ de seni alırım.’-

Şuna bak, beni ne kadar tanıyor ki hakkımda yorum yapabiliyor. Bay bilmiş, sinir bozma uzmanı. Tekrar dolabıma dönüp neler giyebileceğime baktım. Elbise veya etek giymek istemiyordum. Dolabı biraz daha kurcaladıktan sonra deri pantolon ve deri cekette karar kıldım. İçine de beyaz bir şeyler seçip çok hafif bir makyaj yaptım. Saçlarım hala nemli olduğu için hiç ellemedim. Evet, aynadaki görüntüm gayet hoş gözüküyordu. Artık hazırdım. Anneme mesaj atıp dışarıda olacağımı haber verdim. Korna sesini duyunca ayakkabılarımı giyip çıktım. Çıktığımda şoför kapısına yaslanmış sigara içiyordu. Beni görünce sigarayı atıp, söndürdü. Bu sefer arabayla gelmiş beyefendi. Hiç birşey söylemeden oturmam için kapıyı açtı. Oda siyah deri ceket giymişti. İnanılmaz derecede etkileyici görünüyordu. Tek kelimeyle kusursuzdu ve beni korkutanda buydu. Onunla vakit geçirmek istemiyordum. Çünkü ona kapılmaktan korkuyordum. Kapıyı kapatıp direksiyona geçti. Bir eliyle direksiyonu tutarken bana dönüp “ Çok hoş gözüküyorsun.” Dedi. Gözlerinde tarif edemeyeceğim bir derinlik vardı. Neden bu çocuğun gözlerine baktığımda  kalbim bana ait değilmişçesine çarpıyordu. Aklım ne diyorsa kalbim tam tersini yapmayı seçiyordu.

“Ahh.. Sende fena sayılmazsın.” Dedim. Hafifçe tebessüm ederek. Gözlerini gözlerimden ayırmadan yavaşça bana doğru eğildi. O kadar yakınımda durmuştu ki aramızda santimlerde kalmamış, burnu neredeyse  burnuma  değiyordu. Bir an nefes alamadığımı hissettim. Kalbim yerine sığmıyor, göğüs kafesimi delecek gibi çarpıyordu. Bakışlarını dudaklarıma indirince panik yapıp elimle ağzını kapatıp ‘napıyon sen ‘ bakışlarımdan fırlattım. Elimin altından güldüğünü hissedebiliyordum. Elimi tutup yavaşça indirdi.

“Sakin ol kaktüs. Sadece kemerini takacağım.” Dedi. Karizmatik gülüşlerini esirgemeden. Tanrıya şükür ölmeden tuttuğum nefesi bırakıp “ Kemerimi kendim takabilirim.” Desem de kemeri taktı ve arabayı çalıştırdı.

 

MYSTERY GİRLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin