Changkyun ve diğerleri, davetin olduğu salonun önünde gergin bir şekilde bekliyorlardı. İçeriden yüksek sesli fakat slow bir müzik sesi geliyor, insanlar davetli listesinde isimlerini aratıyorlardı. Büyük ve ışıltılı salonun kapısınının önünde Jooheon ve Kihyun göründüğünde, etraftaki insanlardan ufak çaplı bir çığlık sesi yükseldi. Minhyuk fark etmeden nefesini tutmuştu. Diğerleri de ondan farklı sayılmazdı tabi. Lee Jooheon, Changkyun ile göz göze geldiğinde gülümsedi. Kendisini lafa tutan birkaç kişiden kurtuldu ve Kihyun'u ardında bırakıp siyah arabanın yanına doğru ilerledi.
"Hoş geldiniz."
Selam verirken sadece Changkyun'a bakmıştı. Gözlerini onun üzerinden alamamış olsa gerek, küçük gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı.
O sırada Kihyun'da onlara doğru yaklaşmaya başladı. Centilmen gülümsemesi ve renkli lensleriyle çok ihtişamlı görünüyordu. Minhyuk ise onun yüzüne bakıyor, ve bir an önce kendisini fark etmesini diliyordu.
"Merhaba, Changkyun değil mi? Çok memnun oldum." Elini uzattı
"Ahh bende öyle."
Bu küçük çaplı tanışma sırasında Jooheon, kendine engel olamamış ve ağzı kulaklarına varıncaya kadar gülümsemişti bu sefer. İtiraf etmesi gerekirse Kihyun'a minnettardı. Arkadaşı orada olmasaydı, büyük ihtimalle bir aptal gibi dikilmeye devam ederdi.
"Şey, tanıştırayım. Bunlar arkadaşlarım Hyungwon, Hyunwoo ve Min-"
"Minhyuk, Lee Minhyuk."
Bu nefret ve rekabet dolu sesi işiten Kihyun kafasını kaldırdı. Karşısındaki sarışın çocuğu bir yerlerden anımsadığına zaten emindi, fakat ismini duyduğunda başından aşağıya kaynar sular dökülüyor gibi hissetmişti. Lee Minhyuk, üç yıl önce hayallerinin peşinden giderken Kore'de bıraktığı ilk aşkı. İşte orada, tam da karşısındaydı. Kahve gözlerini onunkilere kenetledi. Uzattığı elini hafifçe kavradı ve sıktı. Parmak uçları bile uyumuştu o an. Bu kadar tanıdık birisine karşı bir bu kadar da yabancı olmak onu huzursuz hissettirmişti. Ve Minhyuk'un bakışları da işini pek kolaylaştırmıyordu.
"Chae Hyungwon ben, zaten tanışıyoruz ama."
Onunla da el sıkıştı.
Hyungwon ve Kihyun'un yıldızları pek de barışık değildi. Eskiden beridir şakalaşma adı altında birbirlerine laf sokup dururlardı. Minhyuk ile ayrılmalarından bir yıl öncesinde ise buna bir son verme kararı alıp arkadaş oldular. Fakat Hyungwon için Kihyun'un gidişi bir travmaydı. Kendisi insanlara çok çabuk güvenmeyen biriydi ve Kihyun, tam da ona ısındığı anda hayatlarını alt üst edip gitmişti. Kendine itiraf edemese de eskiden onu severdi. Şimdilerde ise hiç tanışmamış olmayı diliyordu.
"Tanışıyor musunuz? Nasıl yani?"
Jooheon'un sorusuyla ortam sessizleşti. Herkes ne cevap vereceğini düşünüyor, Changkyun ise soğuk soğuk terliyordu. Her şeyi bilmesine rağmen Minhyuk'u buraya getirmesi bir hataydı. Ve bu durumun içinden çıkamıyordu.
"Hyungwon, Minhyuk ve Hyunwoo Üniversiteden arkadaşlarım. Ne tesadüf değil mi?"
Kihyun'un yapmacık gülümsemesiyle söylediklerine karşı Minhyuk, inanamaz bir şekilde gülmüştü. Üniversite arkadaşları... Bu kadar mıydı yani? Yanındaki çocuğa baktı ve gözlerini devirdi. Gergin bir an yaşandığını fark eden Hyunwoo ise ortamı yumuşatmak için konuşmaya karar vermişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who Are You, Kihyuk ✓
FanfictionYoo Kihyun, kariyeri için Lee Minhyuk'u terk etmişti. Fakat yıllar sonra Kore'ye döndüğünde, verdiği ilk konserde onu gördü. Ve ikisinin de hayatları büyük ölçüde değişti. - Kihyuk, Jookyun, 2Won - Düz yazı, Texting, Instagram Not: Hikayede başka gr...