Minhyuk, olduğu ortamdaki yüksek sesten rahatsız olmuş ve evine dönmüştü. Çocuklara evinde olduğunu belirten bir mesaj attıktan sonra onları beklemeye başladı. Yanlız başına kalmaktan nefret ediyordu, o yüzden son zamanlarda eskisine nazaran daha fazla dışarıya çıkar olmuştu. Fakat akşam tekrar evine döndüğünde düşünceleriyle baş başa kalıyordu. Bir assubay ve bir pastacının oğluydu Minhyuk. Annesi o çok küçükken babasının baskılarına daha fazla dayanamamış ve onları terk etmişti. Kendisini pek hatırlamıyordu, yine de bazı geceler yine yanlız kaldığında saçlarının arasında onun küçük dokunuşlarını ve kendisine hep söylediği bir şarkıyı anımsıyordu. Belirli bir yaşa kadar babası büyütmüştü onu. Gerçi buna pek büyütmek denemezdi. Bay Lee, küçük Minhyuk'u evde yanlız bırakır ve çoğu gece eve uğramazdı. Minhyuk, yanlız olmayı sevmemesine rağmen babasının eve gelmediği günler tanrıya şükür ederdi. Çünkü babası çocukluk yılları boyunca hayatı ona zindan etmişti. Bay Lee, mizacı gereği çok sert bir adamdı. Oğlunu da öyle yetiştirmek istemişti hep. Fakat Minhyuk, o çocuk aklıyla eğer babası gibi olursa bir gün yanlız kalacağını düşünüyordu. Babasının çalıştığı yıllar boyunca bir kere bile sevgi görmemişti Minhyuk. Dışarıda oynamasına veya okuldan arkadaşlarıyla buluşmasına da izin verilmezdi. Hoş, pek de arkadaşı yoktu zaten. Yıllarca dört duvarın arasında, dışarıda oynayan çocukları izleyerek ve onların yerinde olmayı dileyerek büyüdü Minhyuk.
Yaklaşık on dört yaşına geldiğinde, babası emekli olmuştu. Belki de birlikte biraz daha fazla zaman geçirebiliriz umuduyla doluydu Minhyuk. Fakat hiç öyle olmadı. Geceleri eve gelmeyip sabaha kadar içen Bay Lee, bazı şeylere olan sinirini Minhyuk'dan çıkartmaya başladı. Canı sıkıldıkça Minhyuk'u döverdi. Daha ön üç yaşındaki bir çocuğa, boyundan büyük ev işleri verip, yapamadığı zamanlarda onu sanki oğlu değilmiş gibisine yumruklardı. Bazı geceler sert tekmelerini hala karnında hissediyordu Minhyuk.
On altı yaşına girdiğinde, babası iki oğlu olan başka bir kadınla evlenmiş ve Minhyuk'u bir süreliğine halasına gönderip yurt dışına çıkmıştı. Uzun bir süreliğine.
Halasının evinde kaldığı bir sene boyunca fiziksel anlamda bir siddet görmese de, psikolojik anlamda çok fazla çökmüştü. Halası ve babannesi, annesi gittiği için onu suçluyorlardı. Yine babasının nasıl bunca zamandır Minhyuk gibi bir çocuğa katlandığı ve hiç kimsenin onu neden sevmediği hakkında bir şeyler zırvaladıkları bir gün, üvey annesi onu yanlarına almak istemişti. Bu durum sadece babasını memnun etmemişti anlaşılan. Halası ve babannesi onun gidişi sebebiyle gayet mutlulardı.
On dokuz yaşına gelene kadar üvey abilerinin işkenceleri ile birlikte büyük bir malikanede yaşadı. Babası kesinlikle yüzüne bakmıyordu. Onun bir hata olduğunu söyleyip durmuştu bu süreç boyunca. Üvey annesi ise meşgul bir kadındı. Ve Minhyuk'u sadece vicdanını rahatlatmak adına evine almıştı. Bazen işten geldiğinde birkaç saniyeliğine onun saçını okşar ve oğullarıyla ilgilenmeye giderdi. Fakat bu birkaç saniyede bile mutlu olurdu Minhyuk. Her gün üvey annesinin işten gelmesini bekler ve onu karşılardı, sırf kadın saçlarını okşasın diye. Büyük abisi bu durumu pek sevmediğinden küçük olanı da kışkırtıp Minhyuk'un üzerine salardı. Hatta bazen annelerinin gelmesine yakın onu giysi dolabına kilitler, ve çıkmaması için onu tehdit ederdi. O dolaptan ölümüne nefret ediyordu Minhyuk. Bütün çocukluğunun korkulu rüyası bir giysi dolabıydı. Bu yaşında hala kabuslarında o dolaba sıkışıp kaldığını görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who Are You, Kihyuk ✓
FanfictionYoo Kihyun, kariyeri için Lee Minhyuk'u terk etmişti. Fakat yıllar sonra Kore'ye döndüğünde, verdiği ilk konserde onu gördü. Ve ikisinin de hayatları büyük ölçüde değişti. - Kihyuk, Jookyun, 2Won - Düz yazı, Texting, Instagram Not: Hikayede başka gr...