•18

4.2K 230 30
                                    

Berabaaaa

Oç watty az önce kitabı sildi amk çocu. Neyse.

Bugün iki bölüm attım. Diğer bölümü atlamayın. İyi okumalar :)

"Bu günlük bu kadar. İyi günler."

Genç çocuk ders bittiği için çantasına kitaplarını ve çocuk kitaplarını koydu. Sınıfta arkadaşı yoktu şu an. Zaten iki tane vardı. Biri bugün gelmemişti. Diğeri de uyuyordu yanında. Ona dokunmayıp sınıftan çıktı.

Koridorda yürürken maskesini yukarı çekip yüzünün yarısını kapattı. Hem burnu kokular konusunda hassastı, hem de havaların hali belli olmuyordu. Geçen seneden beri bünyesi aşırı zayıflamıştı. Çantasının sapına asılıp kantine ilerledi. Furkan onu orada bekliyordu. Arkadaşları ile.

Onun arkadaşlarıyla tanışmak garip olabilirdi. Ne de olsa biz de arkadaşız, tanışmam sorun olmaz, diye düşündü. Kantine açılan kapıdan çıktı ve binanın ortasına kurulu alana ilerledi. İçeri girdiğinde, Furkan ve arkadaşları langırt masasının yanındaki masada oturuyorlardı. İki kişi de langırt oynuyordu.

Oraya ilerlerken Furkan gelen sarışını gördü ve hızla ayağa kalkıp ona sandalye çekti.

"Hoş geldin sarışın!" Büyük bir neşe ile söylemişti.

Masadaki gözler gelen kişiye döndü ve incelediler. Masada iki kız ve Furkan ile birlikte iki kişi vardı. Diğer iki kişi de langırt masasının oradaydı.

"Demek Furkan'ın dilinden düşürmediği Çağlar sensin. Ben Melis. Memnun oldum." Dedi kısa saçlı kız. Saçları maviydi. Suratında çiller vardı ve çok sevimliydi. Ama yüzündeki ifade tipinin tam tersiydi. Soğuk bakıyordu.

"Ben de memnun oldum." Dedi gülümseyerek ve çantasını sandalyenin arkasına asıp oturdu.

Diğer kişiler de kendini tanıtmıştı. Langırt oynayanlar Cem ve Ali idi. Masada oturan diğer erkekse Samet idi. Melis'in yanında oturan uzun dalgalı saçlı kız da Ayşe'ydi. Ve beni şaşırtan şey Melis ve Ayşe'nin Sevgili olmasıydı. Çünkü hiç çekinmiyorlardı.

"Hadi yemekhaneye gidelim millet. Bizim sonra sarışın ile işimiz var." Dediğinde herkes kantinden çıkmış ve kare binanın yemekhane kısmına gitmişlerdi. Daha çok kimse yoktu. Bu yüzden hemen tepsilerini alıp bir masaya oturdular. Furkan hemen geçip sarışının yanına kuruldu.

Hep birlikte konuşarak yemek yediklerinde Çağlar onlara çok katılamıyordu. Çünkü hepsi aynı bölümdeydi ve kendi bölümleri hakkında konuşuyorlardı. Yemeğini didiklerken Cem seslendiğinde ona döndü.

"Sen hangi bölümdesin Çağlar?" Herkes ona bakarken kaşığı bıraktı ve ellerini kucağında birleştirdi.

"Ben okul öncesi öğretmenliği okuyorum." Dedi kısaca. Ama bu birilerine aşırı sevimli gelmişti.

Furkan onun bu kadar tatlı olmasını kaldıramıyordu. Ya da onun gözleri Çağlar'ı küçük bir kedicik olarak görüyordu. Ama bu sarışınının sevimli olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Onu bir köşeye çekip her yerini öpmek ve ısırmak istiyordu.

"Tam sana göre bir meslek." Dedi Ayşe. "Çok tatlısın. Çocuklar da seni çok sever eminim." Bu söyledikleri ile Çağlar gülümsedi.

Birkaç dakika sonra yemeklerini bitirip çıkmışlardı. Sarışın ve dövmeli olan, Furkan'ın arabasına gittiler. Çağlar arkadaşlarının gittiğini öğrenmişti ve şimdi de onlar gideceklerdi. Çağlar yetiştirme yurdunun adını söyledi.

Çocuklara yaptığı kurabiyeleri vermek için sabırsızlanıyordu. Onları mutlu görmek hoşuna gidiyordu.

"Eee sarışın... nasıl gidiyor hayat?" diye sormuştu Furkan. Sevdiği çocuğun sesini duymak istiyordu. Yüzündeki sevimliliğe zıt olarak biraz kalın ve tok bir sesi vardı. Furkan onun sesini sonsuza dek, sıkılmadan dinleyebilirdi.

Popo Meselesi | GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin