~8~

158 15 6
                                    

•••~•••

Yoongi'yi adamın oldurmesine engel olduğum günden beri onunla garip bir şekilde atışıyoruz. Garip diyorum çünkü Yoongi'nin böyle bir yanı olduğunu bilmiyordum.

Ortada sebep yokken işlerime karışıp laf atması, beni sinirlendirecek şeyler yapması her ne kadar sinir bozucu olsa da içimde bir yerlerde onun bu tavrından hoşlanan bir yanım var. Ve ben onu susturmak için elimden geleni yapıyorum.

Yemekhanede yemek yerken yan tarafımda dönen dedikoduyu es geçerek yemeğimi sessiz bir şekilde yiyordum. Ama Jisung ve Minho'nun muhabbetinden aldığım bir kaç kelime dikkatimin onlara dönmesine neden olmuştu.

"Hapishaneye yeni biri geliyormuş."  Jisung ağzında kalan lekeyi tişörtüne sürerken onlara dönmemi sağlayan cümleyi söyledi. Yaptığı iğrençlige midem bulansa da bir şey demeden dinlemeye devam ettim.

"Güzel." Minho'nun keyifsiz sesi Jisung'un kaşını çatmasına neden olmuştu.

"Neyin var?"

Minho yarım bıraktığı tabağı kenara itti. Bu yaptığı ikimizi de şaşkına çevirmişti. Çünkü Minho tabağını yalamadan kalkmazdı. Jisung'un şaşkın bakışı bir an bana dönse de tekrar Minho'ya çevirmişti.

"Bir şeyim yok. Hastayım biraz." Jisung'un yüzünden geçen anlık endişeyi göz ucuyla yakalamıştım. Ayağa kalkıp Minho'nun kolundan tuttu.

"Kalk revire gidelim." Minho kolunu kendine çekip durdurdu onu.

"Gerek yok Han. Biraz uzansam yeter." Ayağa kalkıp Jisung'u es geçerek yürüdü.

Jisung ona doğru yürüyünce bıkkın bir şekilde dönüp elini kaldırdı.

"Yalnız başıma." Bu Jisung'un yüzünde kırgın bir ifade oluşmasına neden olmuştu. Yine de bir şey demeyip başını sallamakla yetindi.

Minho yemekhaneden çıkıp gözden kayboldu. Jisung durgun bir yüzle sandalyeye attı kendini.

"Nesi var?"

"Bana Han dedi." Yüzüne anlamazca baktım. Gözlerini bana çevirip konuştu tekrar.

"Normalde Hannie derdi." Dirseklerini masaya koyup başını ovdu. "Ah her neyse. Biraz yalnız kalmasına izin vermeliyim."

Yorum yapmadan yemeğimden son kaşığımı aldım. Yemeği cignerken aklıma gelen şeyle Jisung'a döndüm. Ağzım doluyken konuşmaya çalıştım.

"Kim gelecek?" Jisung ilk başta ağzım dolu olduğu için anlamadığından tekrar ettim.

"Kim gelecek yarın diyorum?"
Yüzü saniyelik aydınlanırken gözünü yukarı kaldırarak düşündü.

"Adını bilmiyorum ama o da gaymis." Ağzımdaki yemeği bitirirken biraz daha bilgi vermesi için yüzüne baktım. Bakışlarımdan anlamış olacak ki dedikodu havasına büründü hemen. Sandalyesini bana yaklaştırıp çok önemli bir şey söyleyecekmis gibi fısıldamaya başladı.

"Ve galiba orospuymus." dedigi seyle kaşlarımı çattım.

"Sen nerden duydun?" Gözlerini etrafta gezdirip bana döndü.

"Yan blogta ki arkadaşımdan aldım bilgiyi. Gardiyanla konusmusluklari var."

Başımı sallayıp sandalyeyi arkaya sesli iterken kalktım. Kalkmamla Jisung'un kafası da bana doğru kalktı.

"Hadi koğuşa gidelim. Sende Minho'ya bak." Onaylayıp o da kalktı.

Birlikte bloga girdik. O Minho ile kaldığı hücresine giderken ben de kendi hücreme gittim. Sungwoon ortalıkta yoktu. Normalde odadan çıkmaz duvarı delerdi.

Ama sabahtan beri ortalıklarda görememistim. Umursamayıp yatağıma geçtim. Yastığın altındaki kitabımı çıkartıp okumaya başladım.

Havalandırma saatine bir saat vardı. Bu yüzden zamanı geçirmem gerekiyordu. İçeride oldukça bunalmıştım.

Görüş günüde iki gün sonraydı. Dün Hoseok'la telefonda konuşurken bana getirmesi gereken şeyleri sıralamıştım.

Kitabımı okurken Jisung'un bahsettiği kişi geldi aklıma. Açıkçası merak ediyordum gelecek kişiyi. Yarın yeni mahkumlar gelecekti. Belki bizim bloğa düşerdi o.

Kitap uykumu getirmeye başlayınca kenara bıraktım. Bırakmamla kapının açılması bir oldu. Bakışlarım kapıya dönerken içeri yorgun ve yaralı bir şekilde giren Sungwoon ile yerimde dikleştim.

"Nerelerdeydin?" Sungwoon bana bir bakış atıp yatağa attı kendini. Derin bir nefes çekti içine.

"Orada burada." Ucu kapalı söylemine göz devirdim.

"Başına bela falan mı aldın noldu?" Sorum ile bir süre durdu sonra benim gibi oturma pozisyonuna gelip yerinde dikleşti.

"Taş Kafa'nın yanındaki adam ile laf dalaşına girdim. Daha çok o bana laf attı. Bilirsin pek kavga olaylarına girmem."

Bilirim gibi bir bakış takındım.

"Her neyse işte. Ben konuşunca bu şaşırdı. Aynı zamanda üstüme geldi. Ben de kendimi tutamayıp laf atınca aldılar koğuşuna beni."

Yüzüne bakıp devam etmesini bekledim.

"Kanka beni bir siktiler. Ben hayatımda böyle güzel muamele görmedim."

Dediği şey ile kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Gülmemi durduramayıp krize girince o da gülmeye başladı. İkimiz birlikte hücreyi inletince diğer hücrelerden tepki geldi.

Kendimizi zar zor durdurup hızlı nefeslerimizi yavaşlattık.

"Naptilar oglum?"

"Ya abi Taş Kafa dokunmadı ama laf dalaşına girdiğim adam beni bir dövdü var ya resmen hayatım boyunca yemedigim dayaklarin acısını çıkardı." Yüzünde ki morluklara bakıp gülerek başımı salladım.

"Su dilsiz oyununu niye devam ettirmedin?" Ellerini iki yana açıp dudağını büktü.

"Galiba senden dolayı. Orada bir an kendimi konuşurken buldum." Ayağa kalkıp yanına gittim.

"Gel hadi revire gidelim de iltihap kapmasın yaraların." Başını sallayıp kalktı. Bloktan çıkıp sağ koridordan revire doğru ilerledik.

"Yarın yeni mahkumlar geliyor." Sungwoon'un dediği seye başımı salladım.

"Sungwoon?" Düz koridordan sola dönerken bana baktı.

"Hm?"

"İçimde kötü bir his var. Sanki yeni mahkûmlar bize kötü şans getirecekmis gibi."

Revire girerken konuştu. "Hislerine güvenmelisin Jimin."

•••~•••

♡♡

779•YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin