•••~•••
Hayatınızın bir kaç saniye içinde değişmesinin mümkün olacağını biliyor muydunuz? Kendimden örnek verebilirim. Sabah dertsiz tasasız kalktığımda yine sıradan bir gün olacağını düşünüyordum. Yanılmıştım.
Çok yanılmıştım hem de. Hoseok ile buluşup okula beraber gideceğimiz vakit mutluydum. Onunla şakalaşıp hoşlandığım kız hakkında dedikodu yapmak benim için güzeldi. Lakin dakikalar içinde hayatımın bir anda çıkmaza gireceğini düşünmemiştim.
Hoseok'a takıntı olan çocuk tekrar karşımıza çıktığında sinirden ellerimin titrediğini hatırlıyordum. Çünkü canımdan çok sevdiğim arkadaşımın onun yüzünden ne kadar acı çektiğini biliyordum. Hoseok biseksueldi. Buna rağmen o adamdan nefret ediyordu. Çünkü gerçek anlamda takıntılı bir orospu çocuğuydu. Ben de eşcinsellerden ne kadar nefret etsem de Hoseok çok yakın arkadaşım olduğu için onu böyle kabul etmiştim..
Elleri arasında tuttuğu alkol şişesi ile yolumuzu kestiğinde titreyen ellerimle Hoseok'u arkama almıştım. Hoseok'un korkuyla tişörtümü avucunun içine aldığını hissetmiştim. Onu iyice arkama alırken karşımızda ki adam biradan son yudumunu alıp yere sertçe atmıştı. Yere düşüp parçalanan şişe ile arkamda irkilen Hoseok'u geriye itmiş adama doğru yürümüştüm.
"Derdin ne lan ibne?" dediğimde genç adamın gülümsemesi artmıştı. Yaklaştıkça içki kokusu burnumu yakmaya başlamıştı. Yüzümü buruşturup adama bakmaya devam etmiştim.
"Jimin kurban olayım gidelim. Başına bela alacaksın bak." Onu umursamadan bana doğru gelip yumruğunu havaya kaldıran adamın karnına çevik bir hamle ile sert bir tekme atmıştım. Sarhoş adam geriye yalpalayıp yere düşmüştü.
Hoseok hızla yanıma gelip kolumu cekiştirmiş beni ordan uzaklaştırmaya çalışmıştı. Elimi çekmeye çalışırken söyleniyordum aynı zamanda.
"Hoseok bırak sikeyim belasını. İçim rahatlamayacak bak." Deli cesaretimin yanında ağzımın bozuk olması ile de ünlüydüm. Hoseok hala beni cekiştirirken arkama bakmasıyla gözü büyümüştü. Tam arkama dönüp ne olduğuna bakacakken yüzüme inen yumrukla afallamıştım. Yere düştüğümde Hoseok'un çığlığını duymuştum.
Benim yere düşmemi fırsat bilen adam üstüme çullanıp yüzüme yumruk atmaya devam etmişti. Hoseok adamı üstümden almaya çalışırken hızla etrafına bakmıştı. Yardım istese de bu sokakta kimsenin el uzatmayacağını biliyordu. Canım mahallemiz!
Yüzüme inen sert darbelerle bilincimin yavaş yavaş kapandığını hissediyordum. Hoseok'u görmek için gözümü açmaya çalıştığımda açıkçası Hoseok'un elinde büyük bir taşla adama doğru geleceğini düşünmemiştim. Canım arkadaşım ne kadar korkak olsa da benden daha deliydi.
Hoseok sinirli bir şekilde gelirken panikle yanda duran kırık alkol şişesini görmüştüm. Şişeyi elime hızla alıp düşünmeden üstümde ki adama sapladım. Adamdan çıkan acı dolu haykırış Hoseok'u durdurmuştu. Üstümdeki adam boğazını tutarken zemine düşmüştü. Boğazından bir süre hırıltılar çıksa da susmuştu sonradan.
Hoseok yere düşen adam ile refleksle elindeki taş yerle buluştu hızla. Büyük bir panikle yanıma gelip yanaklarımı tutmuştu. Yüzümü sağa sola çevirirken gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Onu öyle görünce kalbim kasılmıştı.
"Bak nasıl siktim ama." Hoseok sinirle sırıtan yüzüme bakarken yüzünü buruşturup yerde nefes almadan yatan adama baktı.
"Aptal! Aptalsın sen." Hoseok bağırırken kanla dolu ağzımdan dolayı azıcık doğrulup tükürmüştüm. Hoseok'a bakıp kanlı dişlerimle otuz iki diş gülümsüyordum. O da biraz olsa da rahatlayıp gülmüştü.
O an gülümsemesi beni rahatlamıştı. Ama gelen polislerle -herhalde düşünceli mahallem benim birini yaraladığımı görünce polisi aramıştı- yüzümdeki gülümseme solmuş yerine tedirginlikle dolmuştu. Polisin arkasından gelen ambulansın içinde çıkan sağlık görevlileri yanımda ki adamı alınca ne kadar kan kaybettiğini görmüştüm. Bir görevli de kolumdan tutup beni kaldırmıştı. Polisler yanıma gelip hiç bir şey demeden bileklerimi kelepçeleyip başımdan tutarken arabaya bindirmişlerdi.
Arkamdan deli gibi bağıran Hoseok ile boğazıma yumru oturmuştu. Şimdi kim ona sahip çıkacaktı ki. Cama vurup bağıran arkadaşımı rahatlatmak için camın ardından gülümsedim. Gülümsememe kaşlarını çatıp daha da bağırdı. Cümlelerin arasından tek duyabildiğim "Eğer o hapishaneye girersen sana bir daha asla kurabiye yapmam." idi. Aptal çocuk. Yapacağını ikimizde biliyorduk. Hapishaneye girsem bile.
Ki öyle olmuştu. Mahkeme duruşmalarına girdiğimde hakimin verdiği karar Kasten adam öldürme suçu ve Kasten adam öldürmeye teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, nefsi müdafaadan 25 yıl, iyi hâl indirimi ile de 15 yıla indirmekti.
Şükretmiştim. Bana çokça sövmesine karşın beni oradan çıkaracağına söz vermişti Hosoek. Başını belaya sokmaması için sıkı tembihlemiştim. Ama pek beni dinliyor gibi değildi. Hosoek her zaman inatçı olmuştu. Kurabiyeler hariç.
Elimde büyük siyah çanta ve sol kolumda taşıdığım kutunun içinde ki kurabiyeler ile girdiğim cezaevinin bahçesinde bütün yabancı gözleri ben ve benimle birlikte gelen diğer mahkumlar çekmişti. Bizi gören mahkumlar tel çitlere abanıp garip garip sesler çıkartmışlardı.
Kimse ile göz göze gelmeden gardiyanı yayvan adımlarla takip ederken sadece dile kolay 15 yılın hızlı geçmesini istemiştim.
•••~•••
Yeni bir kurgu ile geldim. Niye heyecanlandim ki ben. Neyse kurgumu çokça seversiniz umarım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
779•Yoonmin
حركة (أكشن)Hapishanenin sevildiği kadar nefret edilen eşcinsel Yoongi'si ve homofobik olan Jimin'i.