Yollar çok karışıktı. O sokağı bulmam en az yarım saatimi almıştı ama evi görür görmez tanıdım. Unutabileceğim bir yer değildi çünkü.
Evin dışarıdan bile belli olan kasvetli havası canımı sıkıyordu. Sanki bir üvey babanın her gün kızlarına tecavüz ettiği, karısını her gün dövdüğü, evin tek oğlunun da üvey babasını öldürüp arka bahçeye gömdüğü bir evin önündeymişim gibi hissediyordum. Bu evin bana kazandırdığı psikoloji buydu.
Gerçekten tam bir Polyannayım. Evet bu düşüncemle Polyannayım çünkü kızlara tecavüz eden öz babaları da olabilirdi ve evin oğlu babasını öldürdükten sonra parçalara ayırıp etlerini dolaba koyabilirdi, acıktıkça çıkarıp yiyebilirdi. Dünyada böyle psikopatlar da var. Kabul edin ilk kurduğum ölüm tablosu bu tablonun yanında gerçekten masum.
Yine saçmaladığımı farkedince etrafıma bakınmaya karar verdim. Dün geceki sokağın önünden az önce geçmiştim. Ama demek ki normalin dışında buralarda gündüzleri değil geceleri çıkıyordu insanlar dışarı. Geçtiğim sokaklarda birkaç kişi dışında kimseyi görmemiştim, gördüklerim de bana pek sıcak kanlı bakmıyordu. Buraya ait olmadığım ilk bakışta anlaşılıyordu çünkü.
Hala eve girip girmemek arasında kararsızdım. Ama yine aptal bir korku filmi kızı gibi davranıp evin bahçe kapısını açıp içeri girdim. Bahçede sandığınız gibi çiçek çimen falan yoktu. En fazla iki metrelik bir toprak ve pet şişeler, kola şişeleri, kırık leğenler, kovalar, soba boruları vardı. Evin giriş kapısına baktığımda kızı görerek irkildim ve geriye doğru çekildim. Karşıma aniden çıktığı için olmuştu bu tepkim. Ama diğerlerine göre bu kez daha az korkmuştum. Onu görmeye alışmıştım sanırım. Ne dedim ben? Az önce kimsenin görmediği bir varlığı görmeye alıştığımı mı söyledim? Bu iş bittiğinde hemen deli raporumu almaya gitmem için hiç bir engel yoktu artık karşımda. Çünkü delirdiğime eminim.
Kız tam gözlerimin içine bakıyordu. Ama bu defa farklıydı. Çünkü normalde bana baktığında gözbebeklerimin içinden girip kafamın içine kadar gördüğünü düşünüyordum. Bu defa gözlerinde farklı bi bakış vardı sanki. Umut gibi. Ve gözlerini bırakıp yüzüne baktığımda sıcak ve samimi bir gülümseme gördüm.
"Yardım etmeye mi geldin?" dedi. Sesi bu kez çirkinlik ve korkunçluktan çıkmış ikinci kez çocuk gibi çıkıyordu. Bu kızın "tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır" sözünü uygulamaya koymuş olabileceğini de düşünüyordum. Beni o eve çekip sonra boğazımı keseceğini. Ama bunun için tatlı dil göstermesine gerek yoktu. Beni oraya itmesi saniyelerini almazdı büyük ihtimalle. Bu düşünceyle cesaretlenip kıza doğru ilerledim. Kız ilerlediğimi görünce yolu açtı.
İceriye adımımı attıgımda o tanıdık görüntü ve kokuyla karşılaştım. Kızı takip ettim. Kız odanın kapısını gösterdikten sonra ortadan yok oldu.
Buraya ilk geldiğimde yerde bir kadın yatıyordu. Manzaranın tekrar aynı olduğunu düşünerek kapıyı açsam da bu kez küçük bir çocuk yatıyordu. Çocuğa dikkatlice baktığımda o gün yerde yatan kadının başında oturan çocuk olduğunu fark ettim. Ölü gibi yatıyordu. Çocuğa seslendim "Canım uyan hadi iyi misin? Beni duyuyor musun?" dedim.
Sol tarafımda kızın varlığını hissettiğimde bu kez korkmamıştım. "Adı Samed" dedi. "Samed uyan hadi. Duyuyor musun sesimi?" dediğimde gözlerini açtı ama göz kapaklarının düşmesi açmasıyla bir oldu.
Alnına dokundugumda ateşinin çok yuksek oldugunu fark ettim. Çocuğu kucağıma aldım. Bir battaniyeye sarılı olmasına rağmen ateşi elimi yakıyordu.
En fazla 4 yaşında olmalıydı. Bu çocuğu hemen hastaneye yetiştirmeliydim ama büyük ihtimal ben hastaneye gidene kadar bu ateşle ölürdü. O yüzden çocuğu soymaya başladım. Beni izleyen kız konuştu "Ona annem bakıyordu ama annemi elimden aldılar ve sen hiç bir şey yapmadın. Ama şimdi Samed'i kurtarabilirsin" derken "Sus" diye sözünü kestim. Çünkü çok uzun konuşmuştu ve dayanılmayacak derecede başımı ağrıtıyordu ama susmadı. "İki gündür böyle. Yemek yiyemiyor su içemiyor ve titriyor çünkü ona bakacak hiç kimse yok lüt..."
"Sus, Sude lütfen sus daha fazla konuşursan bende öleceğim. O yüzden susmalısın." dedim. Çünkü kurduğu tek kelimelik cümleler bile başımı ağrıtmasına yeterken böyle uzun uzun konuşması dengemi kaybetmeme yol açtı. Bu defa beni dinledi ve sustu. Buraya yakın bir hastane vardı. Çocugu kucağıma aldım, onu bu hastalıklı ortamdan çıkarmalıydım. Odadan çıkarken kıza bakma gereksinimi duymadan koşmaya başladım.
Kucağımda bir çocuğun ölmesini istemiyordum. Olmazdı bir kisi daha gözlerimin önünde ölemezdi.
Kapıdan dışarı çıktığımda bir çığlık attım. Korkmuştum. Çünkü karşıma aniden biri çıkmıştı ve önüme çıkanın Giray olacağını hiç düşünmemiştim.
Bir kaç saniye afallayıp kalsamda onu umursamayıp yanından geçtim ve koşmaya başladım. Şuan bu çocuğun hayatı herşeyden önemliydi çünkü.
Ben koşarken Giray'ında arkamdan geldiğini hissettim. "Dün bu mahalleye o kılıkla geldiginde değişik biri olduğunu hissetmiştim. Sonra sabah seni gördüm. Yürüyüş yapmak için yanlıs yerdesin diyecektim ki simdi seni çıplak bir çocuğu kacırırken görüyorum. Sen gercekten değişiksin." dediğinde ne kadar uzun konuştugunu farkettim. Ellerim ateşten yanmıstı ve bu çocugun atesinin düsmesine yardımcı bir şey degildi. O yüzden Giray'a döndüm ve "bana yardım et." derken çocugu kucagına bırakıverdim. Olanları tahmin etmis olmalı ki -tabiki benim buraya şizofreni yetenegim sayesinde geldigimi buyuk ihtimalle tahmin etmemistir- bir eliyle cocugun ateşine baktı. "Ne duruyorsun koşsana diye bagırdığımda koşmaya baslamıştı. Yanımdan hızlıca gectigi icin geriye hoş bir koku bırakmıstı. Ve bu koku...... gercekten mükemmeldi.
Bu kadar hızlı koşacagını gercekten tahmin etmemistim. Arkasından bakakalmıstım. Şuan ne kadar çekici göründügünün farkında mıydı acaba? Tam o an dönüp bana bakmıştı. Ve ben düsüncelerimi okudugunu düsünüp kızarmaya başlamıştım bile.
"Ne duruyorsun koşsana." dediginde kahramanımı arkasından dikizlemeyi bırakıp bende hızla kosmaya basladım.
Hastanenin tahmin ettigim kadar yakın olmadıgını otoyola çıktıgımızda anlamıştım. O yüzden kırmızı ısıkta duran bir arabanın önüne atlayıp gitmesini engelledim. Giray'ın dik bakışlarını önemsemeden camı tıklattım. Arabanın camı açılınca "Bizi hastaneye götürebilir misiniz?" dedim. Adam eliyle 'gel' işareti yaptı. Sinirle bana bakan Giray'ı adeta arabaya ittigimde, bana bakışlarını gördügümde ondan korkmadıgımı söyleyemem. Az önce onu itmeme cok kızmıstı anlasılan. Bakışları beni gırtlaklamak istermişcesine öldürücüydü. O an oldugum yere sinmek istesemde basıma geleceklerden habersiz arabaya bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sessiz çığlık
Mystery / ThrillerÇok sey ögrendim. Hiç bir seyin göründüğü gibi olmadığını ögrendim. Kimsenin verilen hic bir degeri haketmedigini öğrendim. Her gülüşün arkasında bi sahteligin oldugunu öğrendim. Biri sana "bana güven. derse asla güvenmemen gerektigin kisinin o oldu...