sayılar

148 8 1
                                    

1,2,3,4 gözlerimi kapatmıştım, açtığımda herşeyin düzelmesini diliyordum. 6,7,8 acaba gitmişler miydi? İcimden bir ses onlardan gözlerimi bir saniye bile ayırmamam gerektiğini söylesede ben rahatlama yöntemim olan saymayı tercih ettim. Başka şeyler düşünmeliydim çünkü biliyordum bu gerçek değildi. 12, 13, 14 bu gizemle yetistigimiz yetimhanede keşfettiğimiz bir oyundu. Temizlikçi kadın, müdürümüz, bizden büyük çocuklar hep bizi döverdi. Genc yaşta olanlar sigara içip üzerimizde söndürürlerdi. İste o zaman acılarımızı unutmak icin sayardık. Gizem benim hayat yoldaşımdı. Herşeyimi onunla paylaşırdım. Tüm ailesini trafik kazasında kaybetmişti. İkimiz üçgün aralıklarla yetimhaneye gelmiştik. Ben ondan daha önce  gitmiştim. Geldiği ilk gün yetimhanenin genç kızları onu sıkıştırmaya çalışmışlardı. Bende buna izin vermek istemedim. Çünkü Gizem çok savunmasız görünüyordu. Ben kızlara baş kaldırınca benide dövmeye çalıştılar. Hepimiz yerde boğusurken ben toparlandım. 9 yaşındaydım, güçsüzdüm ama yangın tüpünün küçük olması işime yaramıştı. Kızlardan birine doğru attım. Yüzüne atmak istememiştim ama olmustu. O bunu haketmisti. Diğer kız yerdeki ile uğraşırken  bende Gizem'in elinden tutup götürdüm. Saklanacak bir yer arıyorduk. Odalardan birinde bir dolabın arkasına gizlendik. Kaç saat öyle  durduk bilmiyorum. Ama akşam olmuştu. Kıza ne oldu diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Ve saatler süren beklemeden sonra çıkmaya karar verdik. Hiç ses gelmiyordu odadan çıkar çıkmaz sessizliğin nedeni anladım.  Tüm kızlar duvarda tek ayak üstünde bekliyorlardı. Ortada ise kavga ettiğimiz kızlar ve müdürümüz vardı. Müdürümüz gülümsüyordu "irem yaptığın çok kötü bir şey çabuk ondan özür dile." dedi. Ben bir şey yapmamıştım suçlu kendisiydi tam cevap verecekken Gizemi hatırladım Gizemi de dövmesinden korktuğum için "özür dilerim" dedim. Müdür yanıma geldi omzumdan yavaşça ilerletti neden bu kadar iyi davranıyor diye düşündüğüm an beni ittirdi. Tekmelemeye başladı, sonra o iki kızın önüne bıraktı, kızlar beni adeta parçalamaya başladılar. Müdürün Gizeme ilerlediğini görünce çırpınıslarım arttı ama boşunaydı. Bir kac dakika sonra acı dayanılmaz hale geldi gizeme "say !" diye bağırdım bana baktı, anlamamıştı. Tekrar söyledim anlamadı yine.  Aglıyordu ölecekmiscesine ağlıyordu. Bağırarak "bir iki üç dört" diye saymaya başladım. Gizeminde bana katılmasıyla 23 e kadar saydıktan sonra ikimizde içimizden saymaya başlamıştık. O günden sonra her kötü anımızda sayıyorduk. Bunları düşünürken bir yandan da sayıyordum 16, 17, 18. Çürük ve rutubet kokusu kaybolmuştu ama yine de gözlerimi açmadım 21, 22, 23, . Göz kapaklarımı araladım hiçbir şey yoktu. Şimdi bu iyi bir şey miydi ? Yoksa kötü birşey mi? Onların olmaması harikaydı ama bu delirdiğim anlamına geliyor muydu? Bunu düşünecek çok vaktim vardı. Şimdi hemen buradan çıkmalıydım.

                     ***

"Hayırdır dalgınsın?" dedi cüneyt. ah canım arkadaşım benim nasıl da anlıyor. Ama olanları anlatıp da canımızın sıkılmasına hiç gerek yoktu bence. O yüzden "Yok bir şey." diye geçiştirdim. "Alışveriş yordu heralde." dedi. Neden bahsediyordu bu? "Ne alışverişi?" Gözlerini devirerek "adamdan 200 lira bahşiş kaptın ya ondan bahsediyorum." dedi. O para tamamen aklımdan çıkmıştı. Ben paramı olmayan bir kıza vermiştim ne saçma ! Ben bunları düşünürken odaya elinde kahvelerle gizem girdi. Kahverengi kocaman gözleri, esmer teni uzun kirpikleri, ince yüzü ve siyah düz saçlarıyla tam bir esmer güzeliydi. Grubumuzun en çirkini bendim sanırım. Kızları inceledim. Evet kesinlikle en çirkinleri bendim. Açık kumral saçlarım koyu kahve gözlerim vardı. Gizem bana kahveyi uzatırken "kolyen yeni mi?" dedi. İstemsizce elim boynuma gitti. Pusula hala oradaydı. "Evet yeni." dedim bir açıklama yapmamak için. Cüneyt "O kadar parayı buna mı verdin? " diye bir tepki verince  melis ve gizem de sorma ihtiyacı hissetmiş olmalılar ki "ne parası" dediler. Aslı her zaman ki gibi bana düşürmeden anlatmaya baslayınca güldüm. Melis mutluluktan havalara uçmuştu. Bu mutluluğunu bozmak istemezdim ama "parayı düşürdüm." dedim daha cümlemi bitirmeden başımda bir acı hissettim ve bunun nedeni cüneyt'in haince kafama geçirmesiydi. Daha ben ilk darbemin şokunu atlatamadan solumdaki Aslı'danda bir darbe yedim. Gizem dizlerimlerimin önüne meliste arkama geçti. Bu kızda çok fazla bir boy vardı. Öyle ki arkamdaki koltuktan eğildiğinde yüzümü rahatlıkla görebiliyordu. Gizem "yalan inanmıyoruz sen para düşürmesin" dedi tehditkar bakışlarla. Cüneyt "Daha kafeden çıkmadan para düşürmenin aptallık oldugunu söyledin." deyince itiraz ettim "tam olarak öyle demedim a.." aslı sözümü kesti "onu demeye getirdin ama." deyince Melis önüme eğildi. "Söz konusu irem salıcı ise aptallık onun son yapacağı şeydir. " dedikten sonra cüneyt ve gizem bu kez melisin kafasına vurdular. Çünkü onlara göre aptaldım. "Ama bu kız aptal bir zeki." deyince Aslı "çelişkili ama doğru." dedi  çok seviyordum ben bu salakları. Ama gerçekten öyleydi bir insan nasıl hem bu kadar aptal olup hem bu kadar zeki olabilirdi? Her neyse hiç durmadan boynumdaki pusulayı çıkarıp kahvenin içine attım. Ondan zaten kurtulacaktım öyle değil mi? gizem "ama o çok güzeldi neden attın " diye çemkirdi bana. Elini kahvenin içine sokmaya çalıştı. Ama sıcak olduğu için beceriksizce geri çekti. Aslı "Böyle saçma şeyler yapıp dikkat dagıtmaya çalışıyorsan avucunu yalarsın çabuk söyle parayı ne yaptın." dedi "kapı !  Yaşasın kapı çalıyor." diye fırladım koltuktan. Gercekten kapı calmıstı kurtarıcım olmuştu . Çünkü yaşadıklarımı anlatsaydım benim deli olduğumu söyleyeceklerdi. Kapıyı açtım ama kimse yoktu.  Ayaklarımın dibinde kocaman bir paket vardı. Üzerinde irem yazılı birde kâğıt. Kağıdı aldım ve arkasını çevirdim "sana ait olan şeyi hiç kimse senden alamaz. 'Sen bile'."yazıyordu. Ne kadar saçma bir nottu. "vay be kendi paranlamı aldın yoksa bir hayranın mı gönderdi? " dedi cüneyt. "Sanırım hayran." dedim gülümseyerek. Paketi açmadan herkez başıma üşüştü. Melis notu okurken Aslı paketi yırttı, Gizemde kutuyu tuttu. Tam bir takım çalışmasıydı. Cüneyt kutuyu kaptı ve beni yanına çekti. "Kıza karışmayın belki özeldir." dedi "bunu söyleyen kişinin tepemde dikilmesi ne hoş." dedim iğneleyici bir sesle. Onlardan gizlim yoktu. O yüzden kutuyu açtım gördüğüm şey kanımı dondurmaya yetmişti. Az önce kahveye attıgım pusula şimdi buradaydı. kutu kahve ve kan kokuyordu. Şaşırtıcı derecede çengeldeki kurumuş kanın hala orada oldugunu gördüm. Elimi kestiğinde silmemiştim. bunun bir şaka olmasını dilerken salona yönelip kahveyi aldim. Birinin saka yaptigini düsündüm ve kahveyi bos bardakların birine döktüm gerçekten pusula orda degildi. Korkudan uguldayan kulaklarımla kutuyu tekrar elime aldım. Az önce gecirdigim şoktan fark edemedigim pusulanın altındaki kağıdı alıp okumaya basladım. Her cümlemde ter içinde kalıyordum. Vücudumdan alevler çıkıyordu sanki. Bu nasıl bir şakaydı böyle ? Ayrıca şaka mıydı? Yazılanların sonuna doğru geldiğimde bacaklarım beni taşıyamaz hale geldi. Cüneyte yaslandım melis elimdeki kagidi alıp dışından okumaya başladı. " hoşgeldin demistim. Hosbuldun mu acaba? Mektubu bugün gördügün yatakta yatan kadına yazdırıyorum. benimle iletişime geçmek..." zaten okudugum mektubun devamını tekrar dinlemek istemiyordum. Zaten daha fazlasını duyamadan birinin beni kucakladıgını hissettim.

Multimediada Gizem var :)

sessiz çığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin