sabaha karşı

289 10 1
                                    

Kulagıma dolan ezan sesiyle uyandım. Yatagım terden sırılsıklamdı. Acaba bu ay icinde gordugum kacıncı kabustu bu. Yüzüm haddinden fazla ıslaktı. Acaba nasıl bu kadar terledim diye düsünürken odaya ev arkadasım melis girdi. Bu saatte odamda ne isi vardı ki ? "İrem iyi misin ? Aglama sesin ta odama kadar geldi." deyince yüzümdeki ıslaklıgın ter olmadıgını anladım. O korkuyla aglayarak uyandıgımı bile fark edememisim. "Cok kotu bi rüya gördüm." dedim catlayan sesimle. "Yine mi ? Artik fazla olmaya baslamadı mı sence ? " bakızşlarından ne isteyecegini anlayacak kadar yakın tanıyordum onu. Lisede cok yakın iki dosttuk. Son senemizde babasının işi yüzünden okuldan ayrılmak zorunda kalmış ve samsuna gitmislerdi ama universitede sans eseri yine karşılasmıştık iste. Siyah kıvırcık sacları küçük sürmeli yesil gozleri ona degisik bi hava katıyordu. Ben cevap vermeyince konusmaya devam etti " Bak cok geniş  arastırmalar yaptım isinde cok iyi olan psikologlar var . hatta bir kac tanesinin numarasını adresini aldım. Bence artık bir yardım almalısın." dedi. Melis beni son bir yıldır psikolojik tedavi almam için ikna etmeye calısıyordu.

Ailemi 9 yasımdayken kaybetmistim . o hafta okulun hazırladığı bir gezideydim babam her aksam ögretmenimizi arayıp beni sorardı. Eve dönmeden bir gün önce 4 kez aradı. Arkadaşlarımla oyuna daldıgımdan neden o kadar aradıgını hiç merak etmedim. Geziden döndügümüz otobüs bizi okula bıraktı okuldan herkes evlerine dagılacaktı. evimiz şehirden çok uzaktaydı.  2-3 aile dışında baska komsumuz olmasada güzeldi. Bodrumunu ve catı katını saymazsak iki katli kocaman bahçeli bir evdi .  bahcede bizim icin yapılan küçük bi park vardı.  Babam dogayla iç içe olmanın her zaman iyi oldugunu söylerdi.

O gun beni almaya kimse gelmedi.  Nedenini anlayamadım. öyle bekledigimi görünce ögretmenim İlker beni eve bırakmayı teklif etti. Bu cok hosuma gitmisti. Hemen hemen herkes cocuklugunda kendinden buyuk birine abayı yakmıstır.  Benimde ilk platonik askım İlker ögretmenimdi. Birinci sınıfın ilk gününden beri hayrandım ona.

Evin önüne geldigimizde ben iceriye girene kadar orda bekledi. Kapıyı çalmak icin yöneldiğimde kapının açık, hatta kırık oldugunu fark ettim. Her zaman ki gibi Nisa'nın anahtarları bi yere sakladıgını ve acmak icin kapıyı kırdıklarını düsündüm. İçeriye girdim . "anne baba ben geldiiim !" diye bagırdım. Ses yoktu işe gitmiste olamazlardı, bugün pazardı. Bana sürpriz bir kahvaltı hazırladıklarını düsünerek mutfaga ilerledim , boştu. Tezgahın üstünde bir kaç  bardak vardı. Annem hiç bulasık bırakmazdı. Acaba hasta mıydı ? Buyuk ihtimalle uyuyorlardı. Odalar ustkattaydı agır sırt cantamla merdivenleri neseyle ikiser ikiser çıkıyordum .  amacım her sabah yaptıgım gibi annemle babamın üstüne atlayıp onları uyandırmaktı. Yukarı çıktıkça kötü bir koku burnumu yaktı. İlerledikçe mide bulandırıcı bir hâl alsada yinede devam ettim. Önce ablamı uyandırmak istedim. Ben annemlerle vakit gecirirken oda hazırlanırdı . "ben geldim !" diye odanın kapısını açıyordum ki cümlem yarıda kesildi.  Evet hepsi ordaydı. Ama cok cok kötü bi haldelerdi. Beynim durmuş tüm yaşam fonksiyonlarımı kaybetmiştim sanki.

  Annem ve ablam yanyana yerde yatıyorlardı. Tabi buna yatmak denirse. Üzerleri kan içindeydi. Yüzleri tanınmaz hâldeydi . annemin vücudu ve başı orantısız derecede bir birinin tersine dönüktü. Nisa'nın yatagına yaslanmış sekilde duran babamın üzerinde o meshur buz mavisi pijamaları vardı. Ama artık ona mavi demek dogru olmazdı çünkü kandan kıpkırmızı olmuştu. Yatagın filelerinden akan kanın Nisa'dan geldigini görünce daha fazla bakmaya cesaret edemedim. Çıglık atamadım. Koşup uzaklaşamadım.  Aglayamadım. Öylece kalakaldım. Ayaklarımın dibinde ablam duruyordu. Hareket etmiyordu ama gözlerinin hareket ettigini fark ettim. Dizlerimin üzerine istemsizce çöktüm . o gün en son gördügüm sey ablamın iri siyah gözleri oldu.

Multimediada İrem var :)

sessiz çığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin