İlk Kan

398 173 1.6K
                                    

Merhaba , yeni bölüm ile karşınızdayım. Yorum yapmayı unutmayın.

Ay, siyah eteğini giyinmiş gökyüzündeki tahtına oturmuş güneşten aldığı sahte ışıklarla ,ormanın içinde hesaplaşmanın ilk adımı atan iki kardeşin ilk buluşmasına şahitlik ediyordu. Nefesini tutmuş olacakları görmek için biraz daha yaklaşmış gibiydi yeryüzüne.

Rüzgar da tıpkı bu gecenin önemli buluşması için esmeyi bırakıp bir kenarında olacakları beklerken gecenin sakinleri de derin bir sessizliği seçmişti kendine.

Genç kadın, ilk defa gördüğü kardeşine baktığında ne hissetmesi gerektiğinin farkında bile değildi. Öfke damarlarını çoktan işgal etmiş olsa da şaşkınlıkta beynini ve hislerini ele geçmiş gibiydi. Annesi dirilip gelmiş gibiydi. Bu benzerlik aklına yeniden dirilmeyi getirdi. Oysaki annesinin bu dünyadaki görevi iki sene önce son bulmuştu. Sırf bu çelimsizi saklamak için kesmişti boğazını. Peki bu kız değiyor muydu gerçekten de ona?

Aklı tonlarca soru ile dolarken nne yanındaki komutanın bağırışı umurundaydı ne de Kızıl Katun'un hırs dolu konuşmaları.

"Demek benim kardeşim sensin?" dedi içinden. Bu garip duygu neydi şimdi? Fiziki olarak annesine benzeyen kardeşini gördüğü için neden şaşkına dönmüştü böyle. Bu tutukluluğun sebebi annesine duyduğu özlem miydi yoksa intikam hırsı mıydı? O bu gece soruların cevaplarını almaya geldiğini sanırken soruları daha da çıkmaza girmişti.

Kafasının içinde bir şeyler ona nefes alamadığını fısıldıyor genç kadını çıkmaza sokuyordu. Düşünce nehri o kadar güçlü akıyordu ki kafasının içinde durduramıyor, hatta durdurmaya cesaret bile edemiyordu. Oysa o bir cadı sayılırdı. İnsanların fikirlerinden oluşan denizi istediği gibi eğip bükerken neden kendine de aynısını yapamıyordu?

Kırmızı- mor dudakları hafifçe aralanırken bir anda dudakları görev yapmayı bıraktı. Söylemesi, söylenmesi gereken onca şey varken o seçim yapmakta zorlanıyordu ki imdadına hiç sevmediği Kızıl Katun yetişti.

"Bir sorun mu var Gökçe?" dediğinde Gökçe zorlukla kafasını çevirdi. "Yo yok. Sadece şaşırdım." diyebildi ancak bu şaşırmaktan çok daha fazlasıydı.

Umay için zaman durmuştu sanki. Adım attığı bu fantastik dünyada, gece karanlığında gördüğü bir çift gözün kendisine dikkatli baktığını görmüştü. Ne hissetmesi gerektiğini bile bilmiyordu. Korkması mı gerekiyordu o gözlerden? Neden hiçbir girişimde bulunmuyordu peki? Niye sadece bakıyordu. Belindeki karartının bir kılıç olduğunu anlamak hiç zor değildi. Zor olan, neden o kılıcın kendine kalkmadığıydı. Şu an tek bir darbe ile yıkılacak konumdaydı. Farklı giyinmiş biri olduğu için bu denli hapis altında kalmıştı yoksa bilmediği şeylerden ötürü müydü bu zamanın akışını durdurmaya yeten bakışma.

Ortalık bir anda savaş alanına dönerken sanki başka bir boyut açılmış, o boyuta yalnızca ikisi girmiş ve diğerlerinin gözleri önünde yok olmuşlardı. Öyle farklı, öyle karmaşıktı o bakışma. Eğer her ikisi de bilseydi bu bir savaşın fitilini ateşleyecek ilk alevdi o zaman bu kadar uzun mu incelerlerdi birbirlerini yoksa Gökçe küçük kardeşinin ruhunu sonsuz bir acıya mı hapsederdi onu zaman gösterecekti.

Her şey bir anda oldu ve bitti. Gökçe'nin gözlerini çevirmesi ile Umay'ın da içinde bulunduğu boyut yerle bir oldu ve genç kadın savunmasız haline döndü. Yıkıcı darbelere açık bedeni, ilk darbesini beklemeye başladığında Umay dehşete bulanmış gözleri ile ormana baktı. Bu sırada onu yıkacak o darbe de gecikmedi ve bir anda adının haykırılması ile kendine geldi. "Umay! Dikkat et!" dediğinde Umay kafasını sesin geldiği yöne çevirdiği anda üzerine gelen yayan askeri görünce bir adım sağa kayıp elindeki hançeri adama doğru uzatırken kalbi de ağzındaydı. Adamı öldürüp öldürmeyeceğini bilmiyordu ancak gene de hançer ona güç vermişti.

Umay : Başlangıç (1) -Kitap OlduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin