-Kabuslu gece-

61 124 0
                                    


"Dikkatli ol Umay! Kendi kanından olanın, çektiği o ok önce seni vuracak! Korkma! Anandan sana kalana güven!

Obanın ortasında kocaman bir ateş yakılmıştı. Yakılan ateşin kıvılcımları göğe yükselmeye çalışıyor ama yolun ortasında sönüp toprağa karışırken elinde bir davul bulunduran kam elindeki tokmağı belirli bir ritimde vuruyor her ritimde ateşin etrafında dönüyordu.

Üzerindeki elbisenin her yanı püsküllerle doluydu. Kollarında başlayan uzun deri şeritler, her dönüşünde havalanıyor işin içine daha mistik bir hava atıyordu. Elinde tuttuğu deri davula her vuruşunda biraz daha hızlanıyorken üzerindeki demirden yapılma ayı anımsatan kolye de inip kalkıyordu. Kafasındaki başlığa bağlanmış iplerde asılı boncuklar da birbiri ile tokuşurken başlığının iki yanında yükselen iki geyik boynuzu gölgesinin daha da korkutucu olmasını sağlamakla meşguldü.

Umay kamın etrafında kurulan geniş yuvarlağın etrafında dönerken ürkmüyor değildi. Ona göre garip hareketlerle dans eden kadının ürkütücü hareketleri vardı. Ayrıca ateşin başında oturan Adapa'nın çaldığı khomus adını verdikleri minik müzik aleti ona daha önce tatmadığı duyguları tattırıyordu.

Adapa da bir kamdı ama bir sene evvel yerini öğrencisine devretmişti. Büyük büyük dedesinden aldığı kam kanı ile Adapa'nın yanında yetişen bu kadın henüz kamlığın zirvesine oturamamış ama ak kam olmuştu. Bir üstü kızıl kamlıktı ki ona çıkmak belki de seneler gerektirecekti.

Bir yandan artan davul sesleri ile kam durdu. Olduğu yerde davula vurmaya devam etmeye devam etti. Hızlandı, hızlandı ve daha da hızlandı. Bir iki saniye sonrasında çalmayı bıraktığında davulla birlikte ellerini kaldırdı.

"Ey Gök Tengrim, bir işaret yolla bana ata ruhlarıya. Kut verdiğim Alagan Han'ın gireceği yeni cenklerde ona güç ver! Ey kamların anası Bürküt Ana, ruhların kapısını aç bana. İzin ver görüşmeme atlarımla"

Sözleri yankılanırken bu sefer daha yüksek sesle tekrar etti. Başını yukarı kaldırırken gözlerini açıp anı sözleri tekrarladı. Hemen ardından iki adet ucunda ateş yanan oklar karanlığı birer yıldız gibi delip geçerken kam öylece bekledi. Üzerindeki elbise rüzgârın etkisi ile sallanırken bedeni de içi boş bir elbiseyi andırıyordu.

Bu sırada Sayina ise hain planlarının peşindeydi. Tüm halk meydandaki ayindeyken o katılmamıştı ve şimdi Umay'ın kaldığı çadıra yürüyordu. Kalabalığın içinden sıyrılarak bir yılan misali Umay'ın çadırının önüne geldiğinde kam çoktan bu evrenden sıyrılıp ruh evrenine geçmişti.

Sayina yalandan sağına soluna bakıp Umay'ın çadırından içeri girdi. İçeri girdiğinde davul yeniden hızlanmaya başlamıştı bu kamın birazdan geri döneceğinin işaretiydi. Acele etmeliydi.

Karanlığı yarması için yakılan mumların ışığında çadırın ortasına geldiğinde gözü su testisini aradı. Minik bir sandığın üstünde bulunan testiyi görünce altın bulmuş gibi sevindi. Her ihtimale karşı bir kez daha arkasına bakıp testinin başına çökünce testinin üzerindeki toprak tası kaldırıp kuşağındaki şişeyi çıkardı. Ağzına tepilmiş olan küçük odun parçasını çekip birkaç damla suya damlatırken yüzünde garip bir gülümseme vardı.

İşi bitince çadırdan hızlıca çıktı. Çadırdan çıktığında onun çaprazında kalan Banıçiçek ile göz göze gelirken Sayina hafifiçe başını salladı. Bu iş bitmiş demek oluyordu.

Bu sırada kam gözlerini açtı. Ellerini indirirken etrafına bakındı. Hana döndü. Yumruğu ile bağır bastıktan sonra konuştu. "Ata ruhlar ile işaret göndermesi için Gök Tengri'ye yalvardım Han'ım. Hanlar hanı atamız Buğu Han'ı ve Alpagut Tigin'imi gördüm." dedi sonrasında Alpagut'a bakıp güldü.

Umay : Başlangıç (1) -Kitap OlduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin