Rüya

60 125 0
                                    

Merhabalar yeni bölüm ile geldim.  Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.

Ey taşın sahibi Alpagut. Senin kaderin Bürküt ile bir kılındı. Bundan sonra sizin kaderinizde bir olmak birbirinize sahip çıkmak vardır. Gördüklerin gelecektendir Alpagut. Görmesini bilene muştu da olur felaket haberi de." dedi.

Baybars, üzerindeki siyah deri zırhı ve omuzlarındaki hayvan postundan yapılan kıyafeti ile toprak rengi atının üzerinde bir rüzgâr misali gelmişti ata yurduna. Belinin sağında ve solunda duran iki kılıç at hareket ettikçe hareket ediyor, kınsız kılıçlar bakanın gözünü alıyordu. Genç yaşına rağmen uzattığı sakal ve bıyıkları bir insan avcu boyuna ulaşmıştı. Ağabeylerine inat beyaz tenli delikanlının tahta kapıdan girmesi ile toplanan halk onu atının üzerinde selamlıyor, ömrünün uzun olması için içten içe Kayra'ya ağan ediyordu.

En önde ilerleyen Baybars Tigin'i ise arkada yaşları on iki ile on beş arasında değişen kız ve erkek balaları ve onları yetiştiren komutanları takip ediyordu. Bu kafilenin gelmesi demek birçok insanın balaların kavuşması demek oluyordu. Çünkü bir senedir hasret kalan aileler, babalarının hasretini onların birer alp olarak döneceği gerçeğine sığınarak bastırmışlardı.

Baybars, bir yandan ona selam verenlerin selamını alırken bir yandan da gözleri iki ağabeyini arıyordu. Alpagut ve Batur ağabeylerini gören Baybars'ın yüzünde bir ışık doğarken iki kardeşin yüzünde ise haklı bir gurur vardı.

At sonunda otağın önünde durduğunda Baybars sol ayağını sağına atıp atlarcasına atından indiğinde seyis atının yularını tuttu. At seyisin peşi sıra ilerlerken otağın kapıları açıldı ve içeriden Alagan ve Ak Begüm çıktı.

Baybars dudaklarını hareket ettirmeden önce selam verdi. Alagan yüzünde bir gülümseme ile. "Obanıza, otağınıza hoş geldiniz oğul." diyerek merdivenleri çıkan oğluna sarıldı. Babası ile hasret gideren genç alp daha sonra annesine sarıldı. Ak Begüm oğlunu çelimsiz kolları arasına alırken gözlerini kapatıp oğlunun kokusunu çekti içine. Kolay değil bir yılın hasreti vardı.

"Oğlum" dedi. Oğlunun bedeninden ayrılıp yüzüne baktı. İki yaşlı el Baybars'ın sakallarını yakaladı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra bir daha sarıldı oğluna. Ancak bu sefer ki sarılma kısa sürmüş ve hemencecik ayrılmışlardı.

İki büyük ağabey birer kolunu kardeşlerine atıp sardı. Alpagut kardeşinin sırtına sağlam bir tane vurup "Otağına huzur getirdin kandaşım!" dedi. "Sağ olasın ağabey." diyerek yanıt verdikten sonra büyük ağabey Batur kardeşinin omzunu tuttu.

"Dur bakayım gardaş sana. Tengri bilir ki dağlar sana güç katmıştır. Alptin, şimdi yiğit olmuşsun. Gayrı hoş gelmişsin ata yurduna!" dedi.

Karşılama töreni birkaç dakika daha sürmüş hemen ardından herkes çadırına çekilmişti. Umay ise Aşpartma'nın yanına gidememiş onun yerine şifa çadırına girmişti. Çadırın bir köşesine oturduğunda bir elini yanağına atmış kendi ailesini düşünüyordu.

Alpagut'un kardeşleri ile olan bağını düşündü. Sonra aklına Sefa'sı düştü. Ne iyi anlaşmışlardı yıllarca. Aralarında kan bağı olmamasına rağmen yıllarca bir olmuş hayata birlikte göğüs germişlerdi. Peki aynı kandan aynı candan olan kardeşi ne yapmıştı? Bile bile karanlığı seçmiş, şimdi de kendisi ile mücadeleye hazırlanıyordu. O gün gördüğü o kadının kız kardeşi olduğunu anlamıştı. Çünkü başka hiçbir göz bir başkasına hem tanıyormuşçasına hem de o denli kin ile bakmazdı. Buraya geliş amacı da bu değil miydi zaten? Kız kardeşi ile mücadele etmek. Henüz yolun başında olsa da sonunda acı olacağı kesindi.

Umay : Başlangıç (1) -Kitap OlduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin