Bugün Taehyung kafama vurarak sınava hazırlıyordu. Her vuruşunda ağlamış numarası yaptığım için vurduğu yerleri tekrar öpüyordu. Sadece bu anının içine hapsolup sonsuza dek ömrümü burda geçirmek istiyorum.
Taehyung'un annesi kapıyı açarak çalışmamızı bölmüştü.
"Tae, büyükannen seni gitmeden son bir kere daha görmek istiyor."
Taehyung'un gözleri kocaman açılmış bir şekilde cevap verdi.
"Ama anne hani 2 gün sonra gidecekti?"
"Bugün dönmesi gerekiyormuş. Hadi seni bekliyor."
Kapıyı kapattığında birbirimize bakıyorduk.
"Taetae büyükannen çok korkutucu. O beni öldürecek gibi bakıyor. Ondan korkuyorum. Gitmeyelim. Sen git ben burda kalıyım."
Aile ilişkisi çok güçlü olan Taehyung'dan sadece bu kadarını isteyebilirdim.
"Hayır! Burda seni tek başına bırakmıyorum. Sende gel. Büyükannem tüm arkadaşlarımı sever, bilirsin. Belki hisleri değişmişdir."
"Hiç sanmıyorum."
"Ah, hadi ama kookie. N'olur sadece bir kere. Eğer hisleri aynıysa bir dahakine telefonuna gömülmene izin vereceğim."
"Peki taetae..."
Büyük koltuklardan birine iyice yerleşmiş olan büyükannenin karşısına oturdum. İçeri girdiğimde yüzündeki gülümseme sanki tiksinç bir görüntü görmüş gibi ekşimişti. Hep bu kadın böyleydi.
Taehyung'u görünce yüzü tekrar mutluluğa kovuştu. Yanındaki çantadan bir kolye çıkardı. Pek şaşaalı değildi. Sade ve güzeldi. Taehyung gibi çok güzeldi. Taehyung büyükannesine teşekkür falan etti. Ama beni en çok şaşırtan ise bana bakarak söyledikleri oldu.
"Taehyung bu bilekliği duş veya herhangi bir şey yapsan bile asla çıkartma. Beni duydun mu? Asla"
Neden bana bakmıştı ki? Hemde her zamanki o tiksinçlikle değil acıma duygusu ile...
İlk tanışmamız bile ilk görüşte nefrete dayanıyordu. 6-7 yaşında falandım. Dün gece babam uyurken cebinden arakladığım para ile kendime abur cubur almak için kenardaki markete giderken görmüştüm ilk onu. Beni gördüğünde ilk şaşırmıştı. Oysaki önceden hiç tanışmamıştık. Sonra bakışları nefret ile doldu. Bana doğru adımlarını hızlandırdı. Ondan kaçmak istedim. Nefret dolu bakışlar ile üzerinize koşan bir nineye ne yapabilirsiniz ki? Benim yakamdan tuttuğu gibi duvara yasladı. Yaşlı sesi ile konuştu.
"Seeen! Demek doğruymuş ha! O küçük lanet çiyan sensin demek. Bana bak veled, benim biricik tornumdan uzak duracaksın. Yoksaa o küçük şeyini keserim."
Nine yaşına göre güçlüydü. Bende yaşıma göre cılız bir çocuğum zaten. Nine boğazımı çok sıktığı için sadece kabullenmek zorunda kaldım.
"Peki, nine"
Gözlerime baktı. Anlamamışım gibi hisseti sanırım. Başladı tehditler etmeye... Bundan kaçış tek yol dikkatini dağıtmaktı.
"Annem bakıyor"
Diyip yarınlar yokmuş gibi koşmuştum...
Bu nine bana her zaman tuhaf gelirdi. Beni daha tanımadan sevmemişti. Çok yaramaz bir çocuk olduğumdan sevmediğini düşünürdüm hep ama bir zaman sonra boş verdim. Sonuçta kendimi herkese beğendirmek zorunda değildim. Bir ninenin nefretini kazanmak pekte bana koymazdı. Galiba
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken hearts - taekook
FanfictionOna nasıl bu kadar yakın olup, uzakta olabiliyordum?