Ölüm nedir? Aslında tamamen bir bilinmezlik değil midir? Peki, bu bilinmezlikten neden bu kadar çok korkuyoruz? Galiba ölsem benim için daha iyi olur. Acılarla dolu bu hayatta zaten ne diye hâlâ yaşıyordum ki? Ah, Hayır! Hayır! Ölmek istemiyorum. Çünkü o beni seviyordu. Onunlayken yaşadığımı hissediyordum. O benimdi, ben onun. Evet, sırf onunla olmak için yaşamalıyım.
Kafama atılan ayakkabı ile kendime geldim. Arkamda şehirin seçilmiş insanları vardı. Düşüncelerim bölününce sesleri de gelmeye başladı. Sesleri anlamaya çalıştım.
"Meydanda boğazını kesin!"
"İdam edin!"
"Piç kral katili!"
"Adalet istiyoruz!"
"Katilin kellesini istiyoruz!"
"Öl"
"Öldürün onu"...
Hepsi benim ölmemi istiyordu.
Kraliçe'nin tokmağı ile herkes susup bakışlarını sese yönlendirdiler. İşte tam karşımda duruyordu. Güzel ama bir o kadarda iğrenç olan Kraliçe. Arkasından da o tiksinç oğlu girdi. Kralın tek oğlu, Yoongi. Tahta sanki yıllardır onun sahibiymiş gibi oturdu. Gözlerini tam karşısında olan bana dikti. Sadece gözünden bile içinden akan o delice nefreti hissedebiliyordum.
"Eyy Sillalıar, bugün burda Kralın ilk oğlu olan Jeon Jungkook'u kral katili olmak ile yargılayacağız. Öncelikle tanıklar içeri gelsin. Suçlunun, tanıkların ifadeleri bitene kadar konuşma hakkı olmayacak"
Yoongi'nin yaveri kürsüsünde bağırınca onu yeni fark edebildim. Bu yaver neden burda?
"İlk tanık,kralın kapı görevlisi."Adamda tuhaf bir sakinlik sezdim. Rahatça kürsüye geçip ifadesini vermeye başladı.
"O günü çok iyi hatırlıyorum. Efendi Jungkook ve Kral bilmediğim bir şey için kutlama yaptılar. Efendi Jungkook Kral ile bir çok kızıl şarap içti. Şarabın içine bir zehir koyduğu çok bariz. Gecenin serin vakitlerinde Efendi Jungkook odasına geçti."
Bir kaç hizmetlinin de ifadesi alındı. Bu ifadelerle yola çıkarak suçlu bendim. Sonunda kahyam yargı kürsüsüne çıktı.
"Efendi Jeon o gün, tüm gece kızıl şarap içtiği doğru. Efendi Jungkook asla babasıyla şarap içmez burda bir çok tanığın şüpheli olduğu bariz. Efendi Jungkook o günün sabahı yorgunluktan havuzun yanında uyandı."
Tanıkların ifadeleri alındı. Tüm oklar beni gösteriyordu. Ölmek cazip olabilir. Sonuçta her son yeni bir başlangıçtır. Ama şimdi değil. O beni seviyorken ölemem. Bir şey yapmam gerekiyordu. Yüzümü halka dönüp konuşmaya başladım.
"Eyy Sillalıar! Beni gerçekten bir katil olarak mı görüyorsunuz? Koguryolular şehire saldırdığı zaman onlara tiner döküp yakmadım mı? Şehirde köleliği yasaklayıp her insana eşit hak sunmaya çalıştım. Ülkede ki açlık sorununu çözdüm. Eskiden evinize bir ekmek bile götüremezdiniz. Doktor eğitimi için çok çalıştım. Askerlerimize en iyi eğitimi verdirdim... Sizler ise daha 2 aydır gün yüzüne çıkan bir kişiye mi inanıyorsunuz? Ben 3 yaşımdan beri sizinle büyüdüm. Ama onu ise daha tanımıyorsunuz bile!"
Bir anda tüm halk beni savunmaya başladı. Ölüm tehditlerini artık Yoongi'ye saplıyorlardı. Galiba başarıyordum Ama Yoongi sinirden kudurmak üzereydi. Nefret kusarak konuşmaya başladı.
"Jeon Jungkook sen babamın öz evladı bile değilsin! 3 yaşında babam işe yaramaz aileni gözlerinin önünde katletti. Sen hep babamdan nefret ettin. Çünkü babam aileni öldürdü. Babam benden çok hep seni sevdi ama yinede sen buna tatmin olmadın. Çünkü sadece gözün kin ve para hırsı ile doluydu. Babamı zehirleyip tahtı ele geçirmek istedin. Her şey çok açık değil mi?"
Yoongi'nin böyle bir şey yapacağını düşünmemiştim. Evet Kral ailemi öldürmüştü. Ama Kral bana bir baba şefkati de gösterdi. Kraldan her zaman etimle kemiğimle nefret ettim. Çünkü o hayata tutunmamı sağlayan en büyük kaynağım yok etti. Ama Kral'ı bir o kadarda çok sevdim. Çünkü onun bana gösteriği sevgi nefretimi her zaman unutmama sebep olmuştu.
"Jungkook sana söz hakkı tanımadık. Çünkü daha tanıklar bitmedi."
Kapı açıldı ve o girdi. Hayatta kalma amacım. Üzerindeki beyazlar ile yine tıpkı tanrı gibiydi. Her şeyi ile kusursuzdu. Verdiği ifade ile beni kurtaracak ve sonsuza dek bu şehirden gidicektik. Sadece o ve ben olacaktık. Onu kimseyle paylaşmayak istemiyorum.
"Efendi Taheyung lütfen ifadenizi yapın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken hearts - taekook
FanfictionOna nasıl bu kadar yakın olup, uzakta olabiliyordum?