Sadece düşünüyordum. Düşünmek öyle ıssızdı ki sanki bir denizdeydin ve düşünüp bir kara parçası bulabilirdin. Ama o kara parçası sen ne kadar yaklaşırsan o kadar uzakta kalıyordu. Loş tek hücreli hapishanede düşünmekten başka bir şeyim yoktu.
Paslı kapı gıcırdayarak açıldı. Kapıdan Yoongi'nin girmesini bekliyordum. Yaverim karşımda belirince şaşırdım."Efendi Jungkook savaş zamanında beni kurtarmıştınız, size borcumu nasıl ödeyeceğimi hiçbir zaman bilemedim. Bugün sizi kurtararak borcumu ödemek istiyorum. Lütfen reddetmeyin."
"Jimin, biliyorum beni seviyorsun ama benim için hayatını tekliye atmana izin veremem. Beni boş ver. Yarın meydanda ruhum huzura kavuşacak. Ben iyi olacağım. Yalanlarla dolu bu Dünya'dan ayrıldığım için ne kadar mutluyum bir bilsen..."
Yaverimin ikna etme kabiliyeti çok iyidir. 5 dakika sonra bayılan muhafızların yanından geçiyordum... Herkes beni kötü, acımasız, itaatsiz piç olarak biliyordu. Neden biraz sanat yapmayayım ki?
Yaverime halletmem gereken bir işin olduğunu 10dakika sonra sarayın avlusunda olacağımı söyledim. Kabul etmekten başka şansı yoktu. Nefret dolu bedenimle Kral'ın odasını buldum. Kral'ın muhafızları yoktu. Bu demek oluyor ki Yoongi biriyle yatıyordu. Zaman kaybetmeden Kral'ın odasına girdim.
Taehyung! Çıplak bedenine örtüyü sermiş usulca Yoongi'nin gelmesini bekliyordu. İşte o zaman anladım. Taehyung'un asla beni sevmediğini. Yoongi gelmeden 1 ay önce tanışmamız, bu kadar yakın olmamız... Hepsi Yoongi'nin planıydı. Aşktan o kadar çok kördüm ki Taehyung'u bir melek olarak görmüştüm. Taehyung, seni pis fahişe! Yalanlarınla birlikte topraya git.
Elimdeki hançeri direk kalbine sapladım. Son sözleri ismim oldu ve boş gözleri tavanı seyretmeye başladı. Beyaz çarşaflar kırmızıya boyandı. Ben ise bundan acayip bir zevk almıştım. Sanki uzun zamandır yapmak istediğim ama bir türlü yapmadığım bir şeydi. Ama bu beni tatmin etmedi. Onun acı çeken bedenini görmek istiyordum. Mantık tamamen beni bırakıp gidiyordu. Deliriyorum galiba. Ama bu çok eğlenceli... Her şeyi planlayan Kral katili Yoongiyi görmek istiyordum. Banyosunda buldum onu. Hızlıca temizlenmeye çalışıyordu. Beni farkedince şaşırdı ama yine o alaycı gülümsemesini takındı.
"Efendi Taheyung'un tadı çok güzeldi. Ne yazık, bir daha tadamıyacak olman."
"Kral'ı sen mi öldürdün?"
"Ah Jungkook bende seni zeki sanıyordun. Semi gidi küçük tavuk boku hepsinin benim planım olduğunu anlayamadın mı? Yarın ölümünü kızıl şarap eşliğinde izliycem. Çok zevkli olacak"
"Belki rolleri değiştirmek istersin."
"Neyden söz ediyorsun?"
Yoongi'ye sarıldım. Teşekkürler Yoongi senin sayende insanların hepsinin kötü olduğunu öğrendim. Hiçbir insan tamamen iyi değildi. Tüm insanlar bencildi ve her zaman daha iyisini isterdi. Elindekiyle asla yetinemezdiler. Bazıları ise bu aptal koyunları bulup onları sürüye çevirirdi. Bu insanlar düşünemediler. Bok parçası olduklarını sadece öldüklerinde daha fazla hayat için yalvardıkları zaman anlayacaklardı.
Sırtından kalbine sapladığım hançer yüzünden her yer kırmızıya boyanıyordu. Başka bir bıçak getirip dersini yüzmeye başladım. Keşke bunları köpeğimin önüne attığımda o zevkli yiyişini görebilseydim. Kalbi gün yüzüne çıkınca kendimi durduramadım ve hançerimi defalarca göğüsüne sapladım. Ah keşke yalvarışlarını duyabilseydim. Şimdi bile çok güzel görünüyor. Hoşçakal Yoongi. Gittiğin yerde umarım asla mutlu olamazsın, piç....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken hearts - taekook
FanfictionOna nasıl bu kadar yakın olup, uzakta olabiliyordum?