Sabahın köründe neden kalktığımı bilmeksizin zar zor gözlerimi açıp saate baktım. 4:30 hımm bu gün bana uyku yok demek ki. Yatakta oturur pozisyona geldim ve ilk mal mal duvara baktım. Sonra da etrafıma en son gözüm yerde dünden beri kaşları çatık olan çocuğun kaşlarını kaldırmış, Terden saçları önüne düşmüş masum bir şekilde uyuduğunu gördüm.
Zar zor kalktım ve pencereyi açtım. Daha güneş doğmamıştı bile. Sonra da aşağı inip bir bardak su içtim. Yukarıya tuvalete gitmeden önce odaya girdim. Girdiğimde beni ilk defa görmüş gibi şaşkın ve göğsü inip kalkan Gökayla karşılaşmış oldum. Çocuk ruh gibi birden kalkınca korkmadım değil açıkçası normalde fazla korkan biri değilim ama dünki Hamza salağından sonra herşeyden korkan bir korkak tavuk gibi geziniyordum resmen. Suyu seven insanlar böyle şeylere katlanmak zorunda mı ya?
''Günaydın'' diyebildim sadece.
''Ee günaydın fazla erken değil mi?'' dedi yutkunmaya çalışırken büyük ihtimal kabus görmüştü.
''Aslında baya bir erken'' dedim gözlerimi kısıp düşünürmüşçesine
''Saat kaç'' dedi ama kendine soruyormuş gibiydi. Çünkü telefonu çıkartıp baktı zaten saate.
''Hayret bugün geçe kalmışım.'' diyince anlamayıp kaşlarımı çattım.
''Ne yani daha da mı erken kalkarsın yoksa'' dedim hayretle ben uykuya bayılırdım.
''Yoo uykuyla alakası yok başka birşeyle alakalı'' diyip ayağa kalktı. Anlına yapışmış saçlarının arasından ellerini geçirip odadan çıkarak beni soru işaretleriyle yanlız bırakmış oldu. Kafamı sağ sola sallayıp kendime geldim ve bende aşağı indim.
Kanepede oturmuş sabah neler var diye geziyordu.
''Kahve istermisin?'' diye kısaca sordum. Çünkü ikimizinde uyuyacağı yoktu.
''Aslında süper olur'' dedi tv'den gözlerini ayırmadan. Kahveyi okula gitmeden de içerdim hep. Sonra da çeneme vururdu okulda. Çünkü tek uyanan ben olurdum. Bu da beni çalışkan bir öğrenci yapardı. Aslında ben çalışkan değil çevrem tembeldi. Hepsi zengin baba parası yiyen piçlerdi. Kendi kendime göz devirdim. Kettle'ın tık sesiyle kendime geldim ve başımı sağ sola salladım. Bugün dalgın günümdeydim galiba. Ya da uyuyamadığım içindi tüm bunlar. 2.seçenek daha olağan geliyordu kulağa doğrusu.
Kaynattığım suyu 2 hoş kupa bulup doldurdum. Kupa seçmeye bayılırdım. Galiba garip zevklere sahip garip bir kızdım heh?
İki kupayı da elime alıp salona doğru ilerledim. Koltuğun önündeki küçük sehpaya Gökay'ın koyduğunu tahmin ettiğim haritalı ve hoş desenli bardak altlığına yerleştirdim. Galiba tek garip zevkleri olan ben değil gibiydim.
"Şey şu balayı tatiline hazırmısın?" Dedi bana bakmadan Gökay. Annem biraz bahsetmişti. Hafifçe başımı salladım ama endişelerim de yok değildi. Sanki bunu bekliyormuş ve endişeldiğimden haberi varmışçasına Gökay bana bakıp;
"Yanlız değiliz Hamza ve Enis de bizimle ve biz erkeklerin arasında kalma diye de Alçin"
"Şey.. Alçin?" Dedim düğünde de şu kızdan bahsetmişlerdi. Kimdi ki bu kız?
"Onu da öğreniceksin. Herşeyi zaten anlıcaksın Defne sadece zaman ihtiyacım var." Evet silah olayını da unutamıyordum sadece unutmuş gibi yapmaya çalışıyordum ama onda da pek başarılı olduğum söylenemezdi doğrusu..
"Fazla gizemlisin" dedim dikkatle yüzündeki mimiklere bakıp. Sanki bunu bekliyormuş gibi cevap verip düzeltti.
"Sadece tehlikeli. Ve bu tehlikede de bana yardım etmen gerekicek. Alışabilirmisin?" Dedi beklentiyle gözlerini gözlerime dikip. Beni ne tehlikeler bekliyor bilmiyordum ama o anki deli cesareti dedikleri şeyle kafamı salladım. Neyse yapalım şu tehlikeli şeyi kahvemin dibi kalmışken korna sesiyle kafamı kahvenin dibine diktiğim gözlerimi kaldırdım.
"Bizimkiler geldiler bile" diyip kalktı.
"Dur! Biz neden hiçbirşey hazırlamadık?" Dedim endişeyle yanıma hiç bir halt almamıştım.
"Annen ve arkadaşın hallettiler çoktan. En iyi onlar tanıyorlar galiba. Çünkü kendi dolabıymış gibi bulup yerleştirmişti arkadaşın bavula" dedi Gökay. Tabi ya! düğünden önceki benim umursamadığım hazırlıklardan bir tanesi daha. Balım beni fazlasıyla tanırdı ve neyi alıp neyi almıcağımı da çok iyi biliyordu.
Gökay elinde bir orta boy ve birde benim olduğunu adım gibi bildiğim kırmızı büyük bavulumu sürüklemeye başladı. İyiki üstümü bir içgüdüyle değiştirmiştim sabah tuvalete kalktığımda.
"Neden 2 araba var?" Diye kaşlarımı çatıp kendi kendime sordum. Tabiki de Hamza'nın tam yanımda olduğundan haberdar olmadan
"Çünkü arkası açık mı kapalı olanla mı gitsek bilemedik ve biz de siz seçin diye ikisini de getirdik" dedi gayet normalmiş gibi Hamza. Tabi ben onu yanımda beklemediğim için irkmiştim doğrusu.
Gökay bavulları arkası kapalı olan minübüs tarzı arabaya tıkıp yanımıza geldi.
"Hamza kapalı olanla gidelim. Hava durumuma göre hava biraz rüzgarlı gibi" dedi ve başıyla hadi gidelim işareti yaptı. Küçüklüğümden beri arabayla uzun yol seyahat etmemiştim doğrusu hep özel uçaklarla giderdik.
Enis sürücü koltuğuna yanına Gökay arkaya da ben ve Hamza geçmiştik. 3 erkekle yolculuk. Ah doğru Alçin denen kızda vardı değil mi? Tanımadığım insanlarla tehlikelere gidiyoruz hadi bakalım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ
HumorO tamamen zamansız biriydi. Zamansız bir şekilde hayatıma zorla girmişti. Soğuktu fakat üşütmüyordu da. Bu anlaşma klişeliği nereye kadar giderdi?