Multi'de Defne'nin kaçışı var.
"Lütfen. Bunun hayal ürünüm olduğunu söyle."
"Gökay?"
İçim titredi resmen. Oysa o donuk ifadeyle tepkimi izliyordu. Bu da neydi böyle? Tanrım...
"Birşey söyle!" diye bağırıp ayağımla gerçekliğini ölçmek istercesine yerde duran silahı dürttüm.
Gerçekti? Ve Gökay hiçbir tepki vermiyordu? Korkmalı mıyım?
"Kimsin sen?"
Yine cevap yok. İçimden gelen bir dürtü ve ürpertiyle yumruğumu kaldırıp Gökay'ın gözüne doğru getirdim ki elimi sıkıca kavradı ve çok tutmadan geri indirdi. Biraz daha yüzüne bakıp arkamı döndüm ve koşmaya başladım.
Başka kaçış yolum yoktu. Zorla tanımadığım biriyle evlenicektim ve bir de bu yetmezmiş gibi bu herif silah görüp hiç tepki vermeyen bir manyak çıkıyordu. Çok güzel (!)
Ne kadar da şanslı bir insanım ben ya (!)
Açık olan kapıdan uzun bahçenin oraya doğru koşturmaya başladım. Şanslıyım ki topukluları çıkardıktan sonra böyle bir olay yaşadım.
Asfalt yola geçip koşmaya başladım. Yol tozlu olduğundan şu aptak gelinlik devamlı yere sürtüyordu ve bu beni yavaşlatıyordu.
Arkamdaki ayak seslerinin yakınlığını duyduğumda kalbimin teklemesiyle daha hızlı koşmaya başladım. Bacaklarımın uzun olması bana avantajdı, ama Gökay da cüce değildi ki.
Bayağı bir mesafeyi açtığıma inandığım sırada biraz olsun rahattım ama korkudan yine de koşuyordum. Asfalt yolda bir araba tam önümde frene bastı ve tekerleklerin asfalttaki çığlıklarıyla durdu. Arabadan biri indi ama o tozda hiçbir şey göremedim.
"Çok ateşlisin ama... üzgünüm prenses evlenmeniz gereken bir damat var. " deyip göz kırptı benim yaşlarımdaki bir çocuk.
"Karıma yavşama Hamza bindir şu arabaya." diye hırladığında Gökay'a baktım.
"Ooo sahiplenmeye başlamış bile. Yenge aman dikkat bu hayvana."
Gökay, Hamza dediği çocuğa öyle bir baktı ki Hamza susmak zorunda kaldı.
"Noluyo lan?"
Hala anlamamıştım. Az önce çocuk arabadan inerken ve bodygard gibi önümde dururken, şimdi aynı çocuk Gökay ile dalga geçiyor. Kamera şakası falan mı yapıyorlar anlamadım ki?
"Şu oluyor yenge, sen filmlerdeki gibi kaçak gelini oynayınca ben devreye girdim. Sonuçta herkes seni bekliyor." deyip sırıttı Hamza.
"Hayır olmaz, hayatta olmaz, ben bu çocukla hayatta evlenmem. " dedim geri çekilirken.
"Çocuk filan ayıp oluyor ama."
Kaşlarını çatıp bize katılan Gökay'a kısa bir bakış atıp tekrar önümde duran Hamza'ya döndüm.
"Önce bana kim olduğunuzu anlatsanız? Şuna bak silahlı bir psikopatla evleniyorum!"
"Bu hiçbir şey daha güzelim." Gökay'ın bıyık altından sırıtışıyla kaşlarımı çattım.
"Yenge korkma yenge bu evcilleşir zamanla bak, silahı olduğuna bakma. "
"Kes sesini Hamza. Defne arabaya binelim her şeyi anlatacağım tamam mı?" Soğukça söylediği şeye pek güvenmesem de başka seçeneğim olmadığından arabaya bindim.
Öne Hamza geçti. Ben yanına da Gökay oturacak sanarken arka kapı açıldı ve yanıma Gökay geldi.
"Ya siz eşkıya mısınız?!" diye bağırdım. "Lütfen yenge ben ve eşkiya? Bak bakıyım bu tatlılığa öyle bir tip var mı?" deyip elleriyle yüzünü gösterdi Hamza.
"Ben çok melek yüzlü şeytan gördüm ama." dedim camdan bakıp sırıtmamak için kendimi tutarken. Ama önceden yüzüme gülüp arkamdan iş çeviren çok insan tanımıştım sonuçta...
"Aaaa ayıp oluyor ama ha." Hamza denen çocuğun koca karı gibi söylenmesiyle Gökay gözlerini devirdi.
"Kes sesini ve sür şu arabayı Hamza! Sonra da indiğin gibi bagajı aç geliniği oraya koydum. "
"Ne gelinliği ya?"
"Annen fazla mükemmelliyetçi güzelim. Yedeğini bile yaptırmış."
Doğru söylüyordu. Annem bu işte. Çatal ve bıçağın yeri istediği gibi olmayınca hizmetliye fırça atan kadından bahsediyoruz.
"Neyse ne. Hamza konukları oyalarken sen de hızlıca hazırlanırsın tamam mı Defne? Ve Hamza?!" Hamza'dan onay alırmışçasına sondaki soruda sesini yükseltti. Gökay'da farklı bir gizem vardı. Sanki her şeyi önceden zaten biliyormuş gibi. Hamza'nın sesiyle düşüncelerimden kurtuldum.
"Napıyım ya bu karga sesimle şarkımı söyliyim heh?"
"Gerekiyorsa öyle yap." diyen Gökay'a dikkatlice baktım. Sonra pencereye döndüm. Güneş batmaya başlamıştı ve ben burda zorla tutuluyordum.
Gidişat hiç iyi değil.
Bu gün daha neler yaşayacaktım acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ
HumorO tamamen zamansız biriydi. Zamansız bir şekilde hayatıma zorla girmişti. Soğuktu fakat üşütmüyordu da. Bu anlaşma klişeliği nereye kadar giderdi?