MULTİMEDİA'DA GÖKAY'IMIZ VAR.
"Evet.." Tek bir kelime tek bir onaydı zorlukla ağzımdan çıkan sözcük. Gerçi pek bişey kaybetmiş sayılmazdım çünkü bu nikah sahteydi ama sadece biz biliyorduk. Ortaklık içindi sonuçta sadece bir mantık evliliği.
"Siz şahitlerde onay veriyorsanız. Defne hanım bu sizin ve Gökay bey siz de gelini öpebilirsiniz." Elime tutuşturulan bordo cüzdana bakıp iç geçirdim. Gökay hızlıca duvağımı açıp alnıma yalandan bir öpücük kondurdu.
Yeşillik alana hep beraber gidip konukları da bekledik. Bugün fazla uzundu. Kokteyl tarzı masalara bütün herkes yerleşti ve herkes hemen sohbete başladı. Herkesin sesi uğultu gibi geliyordu. Taki Gökay'ın kulağıma eğilip fısıldayışına kadar.
"İyi misin?" Yavaşça kafamı aşağı yukarı salladım ama pek inandırıcı gözükmediğine yemin edebilirim ve yüzümün de gelinlikle aynı olduğuna.
"Bence iyi değilsin biraz sabret. Biraz birlikte görülüp gidicez. Sonuçta bu sadece kağıt üzerinde bir evlilik." Yine başımı hafifçe salladım. Robot gibiydim.
Etrafıma baktım. Balım'ın konuklara gülümseyip kız kardeşimmiş gibi görünmesi, Annemin dolan gözleri, babamın böyle bişeyden en az benim kadar aynı durumda olduğundan. Hepsine farklı bir pencereden bakıyormuş gibi hissediyordum. Bir an önce gitmek istiyordum.
"Şu üstümdekilerden kurtulup uyumak istiyorum." Diye sessizce mırıldandım.
"Yavaş gel tatlı kız. Daha çok var bitmesine bu işkencenin" gözlerimi kısıp ona baktım.
"Sen neyden şikayetçi olucaksın ki? Yoksa görmediğim bir gelinlik de sen mi giyiyorsun?"
"Şaka mı yapıyosun? Şu kravat'ı tak ve sinir bozuculuğu gör derim." Alaycı bir tavırla kaşlarını kaldırdı.
"Belki sonra denerim. Ama şuan daha büyük bi sorunlayım. " diyip kafamla gelinliğimi gösterdim.
"Hey bu ne böyle somurtkan damat ve somurtkan gelin gülsenize biraz ya siz. " Neşeyle bize yaklaşan Hamza'ya kafamı çevirdim.
"Kes sesini Hamza. " Arkadan tanımadığım birini görünce bir an duraksadım. Gayet sakin bir şekilde Hamza'nın tersine arkasından geliyodu.
"Yenge bak bu da Enis. Enis bak bu da Yengemiz. Yenge kendisinin götü fazla kalkıktır. Benim gibi de tatlılığı yoktur."
"Kes sesini demedik mi Hamza?" Bu sefer Gökay gözlerini devirip konuştu.
"Tamam sustum 'damat bey' " diye tırnak işareti gibi iki parmağını kırıp son kelimeleri vurguladı.
"Şimdi elimde kalıcaksın Hamza." Diye söylenen Gökay'a baktım. Amma da atarlıydı. Hopp bi ton makyaj ve rahatsız edici gelinlikle duran benim sana noluyor ya?!
Bi kaç saat daha Hamza'nın neşesini, Enis ve Gökay'ın soğukkanlılığını izleyip vakit geçirdim. Konuklar dağılmaya başlamıştı. Herkes baya baya gittiğinde en son Gökay'ın 1 kere babamın işyerine gittiğimde gördüğüm babası bizimkiler ve Hamza-Enis ikilisi kaldık.
"Hadi kızım biz de gidiyoruz. Siz de evden eşyalarınızı alıp çıkarsınız yola tamam mı?" Kafa sallayıp takmadan boş boş hepsine bakmaya devam ettim.
Annem sarılınca karşılık verdim. Sonra babam karşıma geçti. Kabaca elini sıkıp Balım'ın yanına gittim. Ne? Gidip de baba diye kucağına atlayamazdım böyle bir anlaşmadan sonra.
"Defne!! Beni hep arıyorsun tamam mı? Gerçi ziyaretine çok gelicem ama." Balım'ın sulu gözlülüğü tutmuştu yine anlaşılan.
"Sakin ol Balım askerliğe uğurlamıyorsun." Diye söylenip gözlerimi devirdim. Koluma bi tane geçirip o da annemlerin yanına gitti.
"Görüşürüz oğlum oraya varınca bizi arayın tamam mı? " Diye benim ailem gibi nasihat yağdırılan Gökay'a kafamı çevirdim. O da umursamazca kafasını sallayıp hemen ardından el salladı.
Enis ile Hamza da bizi arabayla bırakıcaklarını söyleyip önden arabanın olduğu yere yürümeye başladılar. Arabaya hepimiz bindiğimizde Enis arabayı çalıştırdı.
"Eee gençler gitmeden biyerlere akalım mı?"
"Ne saçmalıyosun Hamza ya?!"
"Tamam siz bizim yerimize de eğlenin o zaman. " muzipçe dediği şeye bi an gözlerimi pörtlettim.
"Saçmalama Hamza. Kağıt üstünde evliyiz biz. "
"Siz nasıl derseniz artık. " bu sefer söylediğine tükürüğüm boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım.
"Y-yok öyle birşey Hamza. Kırmıyım kafanı. "
"Yenge dişli çıktı Gökay. Koru beni Enis. "
"Aslında Defne kafanı kırsa biz de belki çenenden kurtuluruz hah ne dersin Gökay? " dedi Hamza'nın aksine fazla konuşmayan Enis.
"Bence de iyi fikir. Defne istediğini yapabilirsin Hamza'ya biz sana öldürüceğin mekan filan da ayarlarız. " diye Hamza'ya muzipçe sırıtıp baktı Gökay.
"Yenge şeytan doldurur uyma bunlara allah aşkına. Bak korkutuyosunuz beni de olmadı bu."
"Kes sesini Hamza. Bu arada Gökay Alçin niye gelmedi ya?"
"Bilmiyorum işi varmış galiba şu en son ki olayla uğraşıyordu en son."
"Alçin kim?" Merakla sorduğum soruya Gökay sakince cevap verdi.
"Evde herşeyi anlatıcam Defne. "
Biri bana hemen anlatsa olmazmıydı herşeyi?!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ
HumorO tamamen zamansız biriydi. Zamansız bir şekilde hayatıma zorla girmişti. Soğuktu fakat üşütmüyordu da. Bu anlaşma klişeliği nereye kadar giderdi?