v.

889 97 114
                                    

"je suis d'accord"

8 Mart 2019
Saat 11:32

Loş merdivenlerden aşağı inerken, arkasındaki siyah siluetin ona verdiği güven hissi ile gülümsedi, Atsushi. Basık havasına rağmen, kendini bir yere kapatılmış gibi hissetmediği için mutluydu. 

Son merdivenin diğerlerinden daha yüksek olmasını beklemediği bir anda dengesini kaybetti ve kollarını tutunacak bir şey arar gibi çırpıyordu. Soğuk zemine düşmeyi beklerken belini iki yandan tutan ellerle havada asılı kaldığında, belindeki soğuk ellerin, teninde bıraktığı yanma hissi ile duvardan tutunarak doğruldu. Akutagawa'nın belindeki elleri, kendini belli etmeden çekilirken arkasını döndü, Atsushi. İçindeki bu hissi yakalandığı gün sarıldıklarında da hissetmişti. Gri gözlerdeki endişe parıltılarının aksine yüzünde tek bir mimik oynamayan Akutagawa, hafifçe öksürerek "Dikkatli olsana, Jinko." diye homurdandı.

Kıpraşan kirpiklerin ardındaki menekşe gözler utançla yere inmiş ama mahzenin sarı ışıklı koridorunun sonundan gelen kısık sesli melodi ile şaşkın bakışları oraya dönmüştü. "Orada bir tutsak var, değil mi?"

"Tutsak değil, mafyanın bir üyesi." Akutagawa'nın soğuk sesi ve Atsushi'nin önüne geçen adımları, az önce ortamı saran sıcak havayı alıp götürmüştü adeta. Sessiz adımlarla, siyahlı genci takip eden Atsushi, kulağına dolan melodinin bir ninni olduğunu fark etti. Geleneksel bir dili ve geçmişten gelen bir ritmi vardı. Kulağına doluşu huzur verse de bir şeylerin içinden akıp gittiğini, akıp giderken de canını yaktığını hissediyordu. 

Düzenli adım sesleri kesildiğinde başını, gri gözlerin baktığı yere çevirdi. Demir parmaklıklar ardında, sırtı ikisine dönük bir şekilde oturan, kırmızı kimonolu bir kız... Söylediği ninni duyulmayacak kadar kısık sesli bir hâl almış, saçları iki yandan bağlı küçük kız, tek bir hareket göstermeden bekliyordu. 

"Kyouka!" Akutagawa'nın buz gibi tonu, sevimli bir isme hiç yakışmıyor diye düşündü, Atsushi. Orada oturan kızın yaşı muhtemelen ikisinden de küçüktü ve küçük çocuklara bu ses tonuyla konuşmak kötü bir fikirdi ona göre. Yetimhanede yemekhane görevlilerinin ve müdürün hep bu ses tonuyla konuştuklarını hatırladı. Ne kadar da ürkütücüydü. O ses tonunu, bağırışı, azarlanmayı duymamak için ellerini kulaklarına kapatır çaresizce geçmesini beklerdi. En kötüsü de bu ses tonunu hep kendi suçu olmayan şeyler yüzünden duyardı. Ona zorbalık eden çocuklara değil, zorbalık etmelerine izin verdiği için Atsushi azarlanır; gece çok acıktığında gizlice mutfağa girer ama mutfakta ondan başkaları varsa kesin ses çıkardı, bu durumda azarlanan yine Atsushi olurdu.

Arkası dönük kız hareket etmemeye devam ederken, Akutagawa bir kez daha seslendi kıza. Sanki kaç kez seslenirse seslensin, kız onlara dönmeyecekmiş gibi hissediyordu. Birden demirlerin arasından geçen siyah kumaşla gözleri açıldı. Kıza zarar vereceğini sanırken, kumaştan yapılmış keskin bıçaklar küçüğün hemen dibinde durmuştu. 

"Kyouka! Arkanı dön ve bize bak!" Yanındaki gri gözlerin sinirli bakışları ve tehdit dolu sesi Atsushi'nin bile tüylerini diken diken etmişti. Parmak uçlarını hafifçe hemen dibindeki bileğe değdirdi, birleşen bakışlarının hemen ardından korkmadan ince bileğe parmaklarını sardı ve gülümsedi. "Onu korkutma..."

Menekşe gözleri kilit altındaki küçük kıza döndü. "İsmin Kyouka, değil mi? Neden bizden tarafa dönmüyorsun Kyouka-chan?"

Ses yok.

"Kimonon... çok güzelmiş..."

Ne bir cevap, ne de herhangi bir hareket yoktu.

"Neredeyse öğle yemeği saati geldi, biraz... Çaylı pirinç yemek ister misin?" Kyouka isimli kızdan herhangi bir cevap alamazken, Akutagawa'nın sinirlenmemesi için bileğini tutmaya devam ediyordu. Bu onu ne ölçüde sakinleştiriyor emin değildi ama... Henüz bağırarak demirleri bükmemişti sonuçta.

Mars | Shin SoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin