Gök gürültüsüyle birlikte hızını arttıran yağmuru izliyor bir süre Jisung. Şu anda hava büyük bir kaos içinde.Okul biteli yarım saat oluyor bu yüzden neredeyse tüm öğrenciler gitmiş.
Boş sınıfa şöyle bir bakış atarak çıkışa doğru ilerliyor, şemsiyesi olmadığı için ıslanmaya mahkum. Ama bundan mutsuz değil.
Bahçeye adımını attığı ilk anda ıslanıyor her yeri Jisung'un. Zaten ıslandım diyerek yavaş adımlarla ilerliyor, yağmurun tadını çıkarmak için. Ama tam tadını çıkarmadan kesiliyor yağmur, Jisung'a tutulan şemsiye ile.
Şaşırarak yanında yürümeye başlayan Felix'e bakıyor, Jisung'un şemsiyesi yeniden ikisini koruyor yağmurdan.
"Hasta olmayı tavsiye etmem."
Felix bakışlarını yoldan çekmeden konuşuyor, bu yüzden karşılık veremiyor Jisung'un bakışlarına.
" Haklısın, tek yaşayınca daha da zor oluyor."
İlk defa normal bir şekilde sohbet ediyorlar, sadece yağmurun sesi karışıyor seslerine.
" Öyle olmalı."
Jisung tahmininin yanlış çıkmasıyla şaşkınca Felix'e çeviriyor bakışlarını.
"Senin de tek yaşadığını düşünmüştüm."
"Hayır annem ile yaşıyorum."
Hafif alaylı bir şekilde kıvrılıyor dudakları Felix'in.
"Aralarında fazla bir fark yok o ayrı."
Jisung anlıyor Felix'in neyden bahsettiğini. Bir süre sessizce yürümeye devam ediyorlar.
"Bazen yalnızlık daha iyi değil mi?"
Başını sallıyor Felix, onaylar gibi. Neden bunları Jisung'a anlattığına dair bir fikri bile yok. Ama istiyor.
Yol ayrımına geldiklerinde duruyorlar. Birisi sağ tarafa gidecekken diğeri dümdüz gitmeli ama onlar beklemeyi seçiyor. Jisung aklına gelen fikir ile Felix'e bir bakış atıyor. Daha sonra ise dikkatini çekmek için yalandan boğazını temizliyor.
" Şemsiyeyi tutarken yorulmuş olmalısın, evde papatya çayı var, tadı çok güzel. İçmek ister misin?"
Kurduğu cümleyle gözlerini kapatarak kendine kızıyor. 'Neden bu kadar saçma bir cümle kurdum ki?' şu anda zihnini kaplayan cümle bu.
"Papatya çayını severim."
Felix bir eliyle saçıyla oynarken arada Jisunga bakıyor. İnsanlarla anlaşamayan Felix'in, karşısında böyle kedi hallerine bürünmesine şaşırıyor Jisung ama hoşuna gittiğini inkar edemez.
Ev gidene kadar ikiside sessizce yürüyor, arada birbirlerine attıkları bakışlar haricinde farklı bir şey olmuyor.
Salondaki koltuklara oturmuş beklerken Jisung cümleye nasıl başlayacağını düşünüyor, Felix ise meraklı bir şekilde evi inceliyor.
"Sana kıyafet vermemi ister misin? İkimizde baya ıslandık."
Felix bakışlarını duvardaki rafta duran anime figürlerinden çekerek başını sallıyor, olur anlamında.
"Odama gidelim o zaman."
İkili sessizce ilerlerken Felix bu seferde meraklı bakışlarını Jisung'un odasına çeviriyor. Karşılaştığı oda ile şaşkınca Jisung'a bakıyor. Nedense ondan siyah ağırlıklı bir oda bekliyordu. Şimdi ise açık renkler ve çeşitli tablolar ile tasarlanmış odayı görünce şaşırması çok doğal.
Jisung dolabından yeni yıkanmış kıyafetlerinden iki eşofman ve iki kazak alıyor. Hava soğuk olduğu için sıcak tutan kazaklarından seçiyor.
"Sen burada giyin ben banyoda giyinirim."
"Olur, sağ ol kıyafetler için."
"Önemli değil."
Jisung hafif bir gülümsemeyle çıkıyor odadan. Evine uzun zamandır ilk defa birisi geliyor, bu yüzden sanki biraz heyecanlı.
Felix bir yandan odayı incelerken bir yandan da üzerini değiştiriyor. Yeşil renkli kazağı giydikten sonra burnuna dolan kokuyla derin bir nefes alıyor. 'Güzel kokuyor.' sessizce mırıldanarak çıkıyor odadan.
Kapının sesini duyan Jisung mutfaktan sesleniyor Felix'e, o çoktan üzerini değişip çay ve atıştırmalık hazırlamaya başlamış.
"Salonda otur istersen, işim bitmek üzere."
Felix ise hissettiği yeni duygular sayesinde hafif bir tebessümle salonun ortasında dikiliyor. Ne yaptığını fark ettiğinde ise bir eliyle yanağına vurarak kendine gelmeye çalışıyor fakat aynı hisler kalbindeki yerini koruyor.
Jisung'u dinlemeden mutfağa doğru ilerliyor, nedense mutfaktaki manzarayı görmek için fazla meraklı.
Mutfak kapısına gelince çayları hazırlayan Jisung'u görmesiyle neden bu kadar merak ettiğini anlıyor. Jisung onu fark etmediği için sessizce izlemeye devam ediyor, huzur verici diye geçiriyor içinden.
Jisung küçük keklerden bir tanesini ağzına atarak yemeğe başladığında tombullaşan yanakalarıyla Felix'in dudaklarından ufak bir kıkırtı kaçıyor.
Jisung korkarak ona doğru baktığında hafifçe el sallıyor saçlarını düzeltirken.
"Yardım edeyim mi?"
"Kupaları salona götürü müsün? Ama dikkatli ol çok sıcak."
Felix ikiletmeden salona geçiyor, Jisung ise onu takip ediyor elindeki tatlı dolu tabakla.
Ufak masaya koyuyorlar elindekileri ve ikiside çaylarını içiyor sessizce. Bu sefer konuşmayı başlatan kişi Felix oluyor.
" Tek yaşamak rahat olmalı. "
" Rahat ama bazen sıkıcı."
Çayından kocaman bir yudum alıyor Jisung, tadı nedense bugün daha güzel.
Yağmur hala aynı hızda yağmaya devam ediyor. Jisung ayağa kalkarak pencereyi açıyor, evin içine dolan soğuk havayla derin bir nefes alıyor.
Yanına gelen Felix ile bir süre dışarıyı izliyorlar, arada yağmur taneleri onlara da geliyor.
"Uzun zaman sonra evime gelen ilk kişisin."
Felix şaşırarak Jisung'a doğru dönüyor. Onun okulda çok konuşmadığının farkında ama gene de şaşırıyor.
" Benim de okuldan birinin evine ilk defa gelişim."
"İlkleri birlikte yaşadık yani."
Jisung hafif gülerek söylüyor bunu daha sonra ise koltuğa geri oturuyor. Felix ise başını sallıyor arkasından. O da aynısı yaparak oturuyor.
"Haklısın."
Yağmur güneş batana kadar devam ediyor aynı hızda. Gece lambaları sokağı aydınlattığında Felix eve gitmek için kalkıyor yerinden.
"Kıyafetler sende kalsın diğerleri hala ıslaktır."
"Teşekkür ederim."
Elinde Jisung'un şemsiyesi ile dış kapıdan çıktığında son kez Jisung'a bakıyor Felix.
"Bugün güzeldi."
Jisung ise el sallarken onaylıyor onu.
"Güzeldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dont Leave Me \ Jilix
Teen FictionVe yeniden göz göze geliyorlar. *Lana Del Rey dinleyerek okumanızı öneririm.