minho'nun kucağı

1.9K 216 171
                                    

hyunjin,

"ya! ne demek benim evimden beni kovup sevgilini çağırmak changbin delirdin mi? çık kapının önünden!"

"özür dilerim jisung ama yapmak zorundaydım, hem siz ikiniz bir saat dışarda otursanız ölür müsünüz?"

"ölürüz changbin! ne yapacağız oğlum biz dışarıda?"

"ya gidin iki dolaşın, sahile inin, olmadı güzel bir tatlıcıya gidin tatlı gömün? çok sıkılırsanız dağlara çıkın. ne bileyim yapın işte bir şeyler hadi daha çok işim var felix gelmeden film seçmem ortalığı toplamam lazım, görüşürüz!" kapı suratımıza kapandı.

resmen changbin, jisung ve beni felix geleceği için evden kovmuştu. üstelik ev jisung'un.

"ne yapacağız şimdi?"

"bilmiyorum, yürü bari yiyecek bir şeyler alalım."

kapıdan çıkıp birbirimize iyice sığınıp yürümeye başlamıştık. halimize gülerken changbin'in ne kadar mal bir herif olduğunu konuşuyorduk.

"aslında chan'a mı gitsek? evi yakın hem, oturur kahve içeriz amına koyayım."

"bana uyar, sokakta gezmekten iyidir?"

ayak üstü yaptığımız plan üzerine, chan'a haber vermeden yürümeye başlamıştık çünkü jisung böylesinin daha iyi olacağını söylemişti.

hafif serin sokaklarda adımlarken dünyanın en saçma sayılabilecek anını yaşadığımız için gülüyorduk, bizi gören birileri delirmiş olduğumuzu düşünebilirdi.

eve geldiğimizde jisung yavaşça kapıyı çalmıştı, kapıyı açan şaşkın chan'ın ardından neşeyle konuşmuştu; "selam!"

"selam? hoş geldiniz de bir şey mi oldu?"

"yoo bir şey olmadı, biz öyle otururuz falan diye gelmiştik ama geri gidebiliriz müsait değilsen."

jisung'un aklına neden uydum diye sorguluyordum şu an, akşamın bir vakti, birinin evine habersiz gitmek de neydi amına koyayım? ayrıca yakın olduğumuz biri bile değildi ve gelmek için doğru düzgün sebebimiz de yoktu.

"müsaitim tabii ki, ama şey içeride birileri daha var. okuldan onlar da, sizin için sorun olur mu?"

"bilmem, hyunjin olur mu?"

yüzüme dümdüz bir gülümseme yerleştirmiştim, o da anlayıp içeri girmişti. bu mimiğin adı 'ağzına sıçacağım'dı.

jisung'un arkasından ben de girmiştim ve onu takip edip salona doğru yürümeye başlamıştım.

"misafirimiz var, toparlanın."

içeri girip hafifçe elimi sallamıştım, her ortama ayak uydurabilen jisung ise bağırarak girmişti.

"selaaaam!"

içeridekileri incelerken tanıdık tek yüzün yeonjun olduğunu fark ettim. yanlış fark etmişim, minho bir yerden de çıkma amına.

utangaçlık bütün vücudumu ele geçirirken burada ne aradığımı ciddili olarak sorguluyordum. aptal jisung ise çoktan alışmış ve tanımadığım okuldaki herhangi biriyle muhabbet ediyordu. ben bu çocuğa nasıl sabrediyorum?

dakikalar ilerledikçe ortam daha da garipleşiyordu, şu anda yeonjun dans ediyor diğerleri de ona gülüyordu mesela. yanımda oturan yarım akıllıya fısıldadım. "jisung, ne zaman kalkacağız?"

"ne kalkması? hyunjin kalk iki sosyalleş ya çürüdün evde bak orada minho var ayrıca yanında bir kız oturuyor, gahyeon mu o? git selam ver yürü."

nieves | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin