°•3•°

50 12 11
                                    

Mia Erdoğan

Sude'nin haraketini hâlâ sindirememiştim. Yanına gidip 'Neden yaptın aşkım', 'Amacın ne canımın içi' ve daha başka türlü sorular bile sorsak asla cevap vermemişti. Ama telefonu Tufan'a geri verdiğinde Tufan'dan izin alıp telefonunu almış ve son girdiği sekmelere bakmıştım. Sonuç olarak sadece Whatsapp'a girmiş olan hanımefendinin ne yapmaya çalıştığı hâlâ muammaydı. Sude'yi en sonunda sıkıştırmayı başarmıştım.

"Sonunda lan!" Derin bir nefes alıp Sude'nin odasının kapısını kilitleyip sinirliymişim gibi çattığım kaşlarımla birlikte yatakta oturan Sude'nin üstüne yürümüş ve onu azda olsa korkutmayı başarmıştım. En sonunda çattığım kaşlarımı indirmiş ve yatakta yanına oturup şirince konuşmaya başlamıştım.

"Evet Prensesim lütfen sabah aşağıda neden öyle yaptığını anlatır mısın?" Yavru köpek bakışlarımla ona baktığımda derin bir nefes verip parkeye odaklanarak konuşmaya başladı.

"Şimdi şöyle ki, şu orman gözlü pislik var ya hani... geçen ay bana şey yazmıştı..." utandığı her halinden belliydi. Bu yüzden daha rahat olması için sırtını sıvazlayıp gülümsemiştim. Bu haraketimden güç almış olacak ki devam etti.

"Şey dedi işte. "Sen çok güzelsin", "lütfen bana bi ysz ver pişman etmem seni" gibi laflar etti. Kanmadım. Asla yüz vermedim. İşte bu günde sabah aşağıya inmeden önce tekrar konuştuk bu konuyu. İddiaya girdik. Ben onu kıskanırsam şans vericektim işte. O beni kıskanırsa beni salıcaktı. Kabul ettim. Aşağıda da sırf biriyle yazıştığını gösterip beni kıskandırmak için dibimde oturdu. Kıskandım. Geldim aldım telefonu kızın ağzına ettim. Sonuç olarak o kazandı. Ondandı sırıtışları filan."

Derin bie iç çekmiştim. Sude farkında olmasa bile aslında Tufan'a karşı bir şeyler hissediyordu. Belki aşk değildi sadece hoşlantıydı ama sonuç olarak onu kıskanıyordu. Ve insan sevdiğini kıskanırmış.

"Kuzum burda bir şey yok ki. Neyse... sen kendin bile farkında değilsin ama senin içinde ona karşı bir şeyler var. İnan bana o seni pişman eder ve ya üzerse onu keserim."

Attığı yüksek sesli kahkahayla birlikte keyfini yerine getirdiğimi bilmek beni de gülümsetmişti. Aniden ayağa fırladım.

"Şimdi kalk ve sevgilin için hazırlan akşam randevunuz var."

Dediğimle birlikte Sude'nin bana doğru fırlattığı yastıktan son anda sıyrılmış ve sırıtarak aşağlya inmiştim. Arkamdan bağırdığını ve bir o kadarda sevinç dolu olduğunu biliyordum.

Tufan'la da konuşup onun için aynı şeylerinde aşağı yukarı geçerli olduğunu bilmek beni rahatlatmıştı.

Tufan'la da konuşup akşam için bir randevu ayarlamış ve Sude'yi kontrol edip diğerlerinin yanına; bahçeye inmiştim.

Görmeği beklediğim manzara kesinlikle bu değildi. Manzarayı şöyle hayal edin; Abdü, Enes Buğra, Tufan ve son olarakta Emir buz doldurdukları havuzun içine girmiş titreye-titreye Yasir'in onlara yöneltdiği sorulara doğru cevap verip ısınma fırsatı kazanıyorlardı. Tamam her şeye eyvAllah da ben bu sesleri nasıl duymadım? Gerizekalı Mia'cığım. Şundan olabilir mi acaba? MİLLETİN AŞK MEŞKNE KARIŞTIĞINDAN. Tamam lan ne bağırıyorsu? Yaptık işte bi mallık.

Yasir gür bir kahkaha attıktan hemen sonra soru sorma işine geri dönmüştü.

"Evettt... Albert Enishtein'in ilk icat ettiğ şey nedir?" Hocam adaletsizlik var. Bakın şimdi burdaki adaletsizlik şuydu... Albert'ın ilk icat ettiği icadın adı nadir sayıda kitapta vardı. Şuan burda 2üniversite bitirmiş bir adam ve 2normal okullu bireylerin olduğunu göz önünde bulundurursak, kazanma yüzdeleri baya yüksekti. Tamam adaletsizlik yokmuş.

Bozuk Psikolojiler [ASKIDA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin