4. Bölüm "Amerika!"

407 36 11
                                    

Not: Bu bölüm biraz kötü olabilir çünkü gerçekten zamanım yok ve aceleyle yazıyorum.


....

Dudaklarını birbirine bastırdı ve konuştu.

"Ben aşık oldum."

Gözleri o an gözüme kocaman gözüktü. Dudaklarını serbest bırakmıştı, dudakları arasında hafif bir aralık vardı. Kaşlarını hafif çatmıştı. Kurduğu cümleyi kafamda toparlayıp idrak etmeye çalıştım. Tebessüm ettim.

"Ah, bu hiç beklediğim bir şey değildi doğrusu. Kim bu çocuk? Neden daha önce söylemedin bana?"

Kendine sarıldı.

"Çünkü hislerimin farkına yeni varıyorum ve..." Duraksadı. O çocuk her kimse, ismini söyleyemiyordu. Söylemesi için ısrar etmedim. Eninde sonunda cevap verecekti, şuan sadece cesaretini toparlamaya çalışıyordu. Bunu anlayabiliyordum. Büyük ihtimalle tanıdığım biriydi. Yoksa bu kadar sitrese girmezdi. Sonunda konuştu.

"Utku." Gözlerim büyüdü. Hemen savunmaya geçti. "Biliyorum, çok saçma bir durum. Burak benden hoşlanıyor ve ben de Utku'dan. Bu iş iyice klasik Türk dizilerine döndü. Utku'dan hoşlanmak... Çok garip bir his. Onu hiç birisiyle beraber görmedik, bunun sen de farkındasın. Benim gibi birinin de ilki olmasına izin vereceğini sanmıyorum. Gerçekten... Gerçekten iğrenç bir durum." Kelimeleri zor seçiyor, cümleler boğazında düğümleniyordu. Sonradan jeton düştü. 

"Burak'ın senden hoşlandığını nereden biliyorsun?" Bu gerçekten salakça bir soru olmuştu. Görünüşe bakılırsa itiraf etmişti. Ve ben bunu soruyu sorduktan sonra akıl edebilmiştim. 

"Dün akşam söyledi. Ama merak etme, ben Utku'ya bir şey söylemedim. Aslına bakarsan... Utku'yla benim hakkımda konuşmanı istiyorum. Bir şey belli etmeden." Ölümüne kıskandığım birinin başkasıyla arasını yapmak salaklık olurdu ama o mutlu olacaksa tabii ki yapacaktım. Üstelik benim ilişkim henüz yeni bitmişti.

....

Annemin "Çağlar, uyan" Demesiyle gözlerimi yeni bir güne açtım. Ben uyanınca annem odadan çıktı. 16 yaşıma gelmiştim ve beni hala annem uyandırıyordu, evet. 

Üstüme siyah bir tişört ve altıma mavi kot giydim. "Cennetin anahtarı" kolyemi taktım ve elimle aynanın karşısında saçıma şekil verdikten sonra odamdan çıktım. Saçlarım çok çabuk şekil alıyordu -ki ben saçlarımın dimdik durmasına fazla özenmezdim. Serbest bırakırdım.

Kahvaltımı yapmadan evden çıktım. Okulda yapmaya karar verdim. 

Evin önünde servisi beklemeye başladım. Çok geçmeden Çağla da yanıma geldi. Bana bakıp gülümsedi ve "Günaydın" dedi.

"Bugün Utku'yla konuşacaksın, değil mi?" Diye bir hatırlatmada bulunduğunda içime bir öküz oturdu.

"Çağla, sonra konuşsam olmaz mı? Biliyorsun, son zamanlarda iyi değilim. Ezgi'yle..." Sözümü kesti.

"Ayrıldınız."

Bir çok soru geldi o an aklıma. "Nereden biliyorsun? Neden bildiğin halde benden böyle bir şey istedin? Nasıl anladın? Onunla konuştun mu?" Vs vs. Ama sormaya hiç halim yoktu. İsmini andıkça moralim bozuluyordu. Hala onu seviyor olmam da cabasıydı.

Okulda sırama geçtiğimde çevreme bakınırken Ezgi ile göz göze geldim. Sürekli göz göze geliyorduk. Ve benim sinirlerim git gide bozuluyordu. 

Öğle tatilinde bahçede Çağla ile oturup çevreye bakınıyorduk. Çağla ara sıra bir şeyler anlatıyordu. İlgileniyormuş gibi davranıyor, gözlerimle Ezgi'yi dikizlemeye devam ediyordum. Tam ben ona bakarken okuldan sohbetimin olmadığı ama tanıdığım bir oğlan Ezgi'ye arkasından sarıldı. 

Mayıslar Bizim Olsun (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin