1.8

1.6K 198 85
                                    

Şimdi önceki bölümüm negatif enerjisini unutuyoruz çünkü müthiş bir comeback yapıyorum BU BÖLÜM DE SPOILERI

*

"Ay dikkat edin!"

Jeongin hala ayık olduğunu iddia ediyordu fakat zil zurna sarhoştu. Elindeki içkisinden bir yudum daha aldı ve dönerek kendini Hyunjin'in kucağına attı.

Jeongin'in beline kollarını sardı Hyunjin. "Biraz sakin mi olsan?"

"Sen dibimdeyken... nasıl..." demeye çalıştı Jeongin ama sadece demeye çalıştı. Konuşmayı boş verip Hyunjin'in dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu. "Boş yapma Hwang ya!"

Gülümsemesini saklamadı uzun saçlı olan. Kucağındaki çocuğun gözleri kapanıyordu ama nefesleri maraton koşmuşçasına hızlıydı. Elindeki içkiden bir yudum daha aldı ve bardağı arkasındaki masaya rast gele bir şekilde koydu. Ardından kollarını kucağında oturduğu bedenin boynuna doladı. "Uykun mu var?" diye sordu Hyunjin, küçük olanın belini parmaklarıyla ovarken. Jeongin hafif bir mırıltıyla onu onaylarken yüksek sesli müzikten hiç de rahatsız olmuş gibi değildi.

Öte yandan Felix ve Changbin sinemadan sonra gelmişler, pek sarhoş olmak istemedikleri için hafif bir şeyler içerken arkadaşlarını izliyorlardı. Felix Changbin'in boynuna kısa bir öpücük kondurdu. Changbin ise sevgilisini çenesinden tutup dudaklarına sesli bir öpücük kondurmuştu. Felix gülümsedi ve Changbin onu çillerinen öpmeye başladı.

Derince iç çekti Chan. Kafebar şimdi gece mesaisine başlamıştı ve yavaş yavaş kalabalık artıyordu. Arkadaşlarıyla böyle ortamlarda olmaya alışıktı fakat nedense şimdi biraz huzursuz hissediyordu. Yuvarlak masada tam karşısında oturan ve rahatsızca yerinde kıpırdanıp duran Seungmin'e baktı. Üzerinde Hyunjin'in bahsettiği kırmızı saten gömlek olmalıydı. Her zaman giydiği siyah kotlarından birini giymişti altına. Boynunda bir kolye vardı ama o mesafeden küçük sembolü net seçemiyordu Chan. Saçlarını muhtemelen tekrar kumrala boyamıştı çünkü rengi eskisinden de canlıydı. Yüzünde Hyunjin'in yaptığı belli olan simli bir makyaj vardı. Seungmin resmen kalabalığın ve loş ışığın içinde parıl parıl parlıyorken Chan daha fazla dayanamadı. Ayağa kalktığında Jisung ne oldu dercesine ona bakmış, ardından Chan Minho'nun kolunu dürtüp başıyla Jisung'u işaret etmişti. Minho mesajı alır almaz bir kolunu Jisung'un oturduğu koltuğun arkasına atmış ve göz kırpmıştı. O andan itibaren Jisung'un bütün dikkati kendisiyle flörtleşen Minho tarafından dağıtılmıştı bile.

Seungmin'in oturduğu kısma yaklaştı Chan. Kumral çocuğun kulağına eğilip, "Dışarı çıkalım mı?" dedi hafif yüksek sesle. Seungmin başıyla onaylarken Chan elini uzatmıştı. Göz ucuyla dikkatleri bambaşka yönde olan arkadaşlarına baktı ve kendisine uzatılan eli tuttu Seungmin.

Kafebarın loş ortamından sokak lambasıyla aydınlatılan bahçeye çıktıklarında Seungmin derin bir nefes aldı. Hemen ardından burnuna dolan tütün ve sigara kokusu yüzünden öksürük krizlerine girdi çünkü bahçede sigara içiliyordu.

"Burası da iyi değil sanırım." dedi Chan. Kaşlarını çatarak Seungmin'in koluna asılıp bahçe kapısına ilerledi. Seungmin hala öksürüyordu.

"Nasıl nefes alıyorlar!?" diye çıkıştı Seungmin. "Tek seferde tüm paketi mi yakmışlar sanki!"

"Cidden iğrençti." dedi Chan, yüzünü buruştururken. "Kokusu buraya kadar geliyor."

Seungmin merakla başını kaldırdı. "Tütün sevmez misin?"

"Tiksinirim!" dedi Chan, lafıyla sabit bir yüz ifadesiyle. "Hem, oldukça zararlı. Senin de sevmiyor olman iyi."

Seungmin belli belirsiz gülümserken yolun karşı tarafına geçmek için hareketlenmişti bile. Bunu aslında gülümsediği belli olmasın diye yapmıştı ama Chan onun kokundan uzaklaştığını sandı. "İyi, evet." Ardından arkasını döndü ve yüzündeki gülümseme anında kayboldu. "Beni neden dışarı çağırdın?"

Hafif yaylanarak yürürken Seungmin'in dibine girdi Chan. "Orada aşırı rahatsız görünüyordun. Seni kurtarmak istedim."

Sokak lambasının turuncu ışığı altında gözleri kısılana dek gülümsemesini engelleyemedi kumral olan. "Çok garip." dedi. "Seninle konuşana kadar sana tavırlıydım ama şimdi gülesim geliyor."

Chan da gülümseye başlamıştı şimdi. "Acaba neden?" diye sordu. Zira bu gerçekten bir soruydu ama Seungmin hala gülümserken omuzlarını silkip cevapsız kalmayı tercih etti. Hava biraz estiği için kumral kahkülleri uçuşuyordu. Chan tek eliyle kahküllerini düzeltmeye başladı. Seungmin hala gözlerinin içine bakış gülümserken şimdi bu hareketle de Chan gibi olduğu yerde sallanmaya başlamıştı. Sarışın olansa bu görüntüye daha fazla dayanamamış, kumral olanı kollarını arasına hapsetmişti.

"Chan!" diyerek anında geri çekilmiş ve ellerini sarışının göğsünde sabitlemişti Seungmin. "Görecekler."

Chan omuzlarını silkti. "Arkadaşça sarılıyoruz işte." Seungmin kaşlarını çattı. Chan gülerek çatık kaşların ortasına parmağını bastırdı ve, "Çünkü hala arkadaşız." dedi.

Seungmin bunun ne demek olduğunu elbette anlamıştı. Aralarındaki iletişimin arkadaşlık olmadığını biliyordu ama bir isim de koymamışlardı. Gerçi, bir isim koymalarına gerek var mıydı? Bunu sesli bir şekilde sormak istemediği için kaşlarını kaldırarak Chan'a baktı.

Chan derin bir nefes aldı. "Ciddi misin?"

Seungmin yeniden omuz silkti. Şu an sebebini anlamadığı bir şekilde konuşamıyordu bile. Chan'ın göğsünde duran ellerini birleştirip parmaklarıyla oynamaya başladı. Bir şeyler söylemesi gerekiyor muydu? Ne diyeceğim şimdi?

Chan uzanıp öpmek istiyordu önündeki minik burunu ama kendini tuttu. Onlar arkadaş değillerdi ama sevgili de değillerdi. İkisinin arasındalar mıydı yoksa çoktan bir ilerleme kaydetmişler miydi? Hiçbirini anlamıyordu. Bildiği tek şey Seungmin sayesinde gerçekten nefes alabildiğiydi. Nefesi olan çocuk ise şu anda bir konu yüzünden sıkıntılı hissediyordu ve Chan kendi duygularını bastırıp ona yönelmeyi tercih etti. "Şu anda nasıl hissediyorsun."

"Karışık." dedi beklemeden Seungmin. "Daha doğrusu, karadelik gibi."

Chan kolları arasındaki zarif bedene yeniden sarıldı. Bu sefer mesafeleri umursamadan kendine çekti ve ellerini beline dolayıp sımsıkı sarıldı. Seungmin de bu anı beklermişçesine kollarını boynuna doladı ve yüzünü Chan'ın boynuna gömdü. Derin bir nefes aldı kumral olan. Sonunda o da nefes alabildiğini hissediyordu.

"Biliyorum." dedi Chan. "Ben de öyle hissediyorum." Sonra burnunu Seungmin'in saçlarına daldırdı ve derin bir nefes çekti içine. Yeni boyayla karışık mis gibi bir şampuan kokusu vardı fakat Chan için bu dünyanın en güzel kokusuydu artık. "Milyarlarca yıldızdan birini bile yutmamak için hepsinden uzak kalmayı seçen bir karadelik gibiyim."

Seungmin hafifçe geri çekilip çok yakın bir mesafeden Chan'ın kızarmış gözlerine baktı, kendi gözlerinin farkında olmadan. "Ne?" diyebildi sadece."

Chan yutkunup gözlerini kaçırdı. Ama sonra bundan vazgeçti ve yeniden kendisine odaklanan karadeliklere baktı. Söyleyip söylememe konusunda kararsızdı zira bunu Seungmin'e hiç söylememişti. Çünkü çok dile getirilmeyen, dile getirilmesi de gereksiz bir şeydi onun için. "Sana bir şey anlatmak istiyorum ama önce, benimle sahile gelir misin?"

*

İnternet son 110mb arkadaşlar hakkınızı helal edin xkwmcowldl

Yarın akşam eve dönüyorum ama ertesi gün okuduğum şehre gitmem gerek haftasonu da orda olup pazartesi dönücem xjsjxmsmnsns okuduğum şehir <33 özlemek <333 özlem gidermek

AYRICAAAA STRAY KIDS MARVEL'LA İŞBİRLİĞİ YAPIP NETFLIX DİZİSİ YA DA FİLMİ SALMAZSA JYPYİ YAKARIM

houston we have a problem / chanmin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin