İnşallah sınavınız iyi geçmiştir dicem de... meb yani... ösym bu...
Hadi moral olsun bu bölüm <3
*
Elindeki minik poşette iki çilekli süt ve bir paket bisküvi vardı. Sırt çantasını tek koluna takmış, poşeti iki eliyle birden tutuyor ve olduğu yerde ayak parmak uçlarında yükselip alçalıyordu. Derin bir nefes aldı Chan. Kendini ne ara bu kadar kaptırdığı hakkında hiçbir fikri yoktu ama aşırı hoşuna gittiğini de inkar edemezdi. Seungmin'in tahmin edilemez hareketleri ve kendinden emin aurası onu tarifi imkansız bir şekilde çekici kılıyordu.
Bir de çok güzeldi tabii ama neticede o insansı bir özellikti. Jisung haklı, diye düşündü Chan. Seungmin ile zıt karakterlerde olsak da benzer zevklerimiz var ve genelde bu yüzden tartışıyoruz.
Chan kararını vermişti. Seungmin'in yanında Anakin mi yoksa Obiwan mı konusunu asla açmayacaktı. Marvel'dan bahsetmeyecekti. Beethoven ya da Mozart hakkında konuşmak da yoktu. Sadece kendisi olacaktı. Sadece karşısındaki gence odaklanacaktı. Bir süreliğine kendi hoşlantılarına ara verip, karşısındakini dinleyecekti. Umarım Seungmin de böyle düşünüyordur, diye geçirdi içinden.
Kütüphanenin bahçesindeki gergin bekleyişi, karşıdan gelen genci görmesiyle son falan bulmamıştı. Askine daha da heyecanlanmış, Seungmin'in hafif esen rüzgarda uçuşan saç tellerine takılmıştı gözleri. Mavi kotu ve beyaz tişörtüyle sade, şık ve çok güzel görünüyordu. Sadece karşısından ona doğru yürüyüp geliyorken bile Chan'ın kalbini alt üst ediyordu. Gözlerinde canlı bir ifade vardı. Onunla tartışmaya girecek olsanız sizi çiğ çiğ yiyeceği her halinden belli oluyordu. Canlı ve sağlıklı görüntüsü, kendinden emin duruşu, başını dik tutarak yürümesi. Chan nadiren dış görünüşe takılırdı fakat Seungmin'in dış görünüşü dahi karakteri hakkında size ufak ip uçları veriyord-
"Percy ile Mars'a gitmedin umarım?" diye sordu Seungmin, tek kaşını kaldırarak. "Dünya'dan Chan'a? Orada mısın?"
Chan gözlerini kırpıştırarak elindeki poşeti sıktı ve mırıldandı. "Houston, bir problemimiz var."
Pekala, batıracakmış gibi hissediyordu çünkü resmen Seungmin'i izlemeye dalmaktan ne söylediğini duyamamıştı. Ayrıca, az önce sesli mi düşünmüştü o?
Seungmin ofladı. Chan'ın mırıldandığını duymamış gibiydi. "Sabahları beynin çalışmıyor mu senin? Günaydın dedim duymadın bile."
"Günaydın." dedi daha kısa olan, sırıtarak. Sırıtma, sırıtma! Sen neden benden uzunsun ya? Ben nasıl kolumu boynuna dolayarak yürüyeceğim?
Seungmin başını iki yana sallayarak kütüphane kapısına doğru yürüdü. Chan'ın arkasından geldiğini biliyordu. Ders çalışmayı teklif eden kendisiydi ama şimdiden canı sıkılmaya başlamıştı. Bu sefer bir bahane bulup gidemezdi de üstelik.
Yine dünkü aynı yere oturduklarında Chan elindeki poşeti de masanın üstüne koydu. Dün yemekte Seungmin, çilekli sütü sevdiğini söylemişti. Bu yüzden Chan'ın dersten sonra ilk işi çilekli süt bulmak olmuştu. Seungmin masadaki sütleri gördüğünde, yerine yerleşip kitaplarını açan çocuğu izledi bir süre. Seungmin'in gözüne sokmamıştı mesela bak en sevdiğin sütten aldım diye.
Bir puan daha, dedi Seungmin içinden.
Ardından kafasına dank etti. Ben ne zamandan beri onu değerlendiriyorum?
Chan kitaplarını açtıktan sonra kendisinin dahi farkında olmadığı sevimli bir ifade ile Seungmin'e döndü. Seungmin hala oturmamış, masadaki sütlere bakıyordu. "Otursana artık. Ayakta mı ders çalışacaksın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
houston we have a problem / chanmin✔️
Fiksi RemajaBilim kurgu fanı bir geek olan kimya öğrencisi Chan, uzay bilimleri öğrencisi bir nerd olan Seungmin'e abayı yakar. * Üni ve star wars temalı bi seungchan işte