"Eee? Daha daha nasılsınız?" diye sordu ortaya doğru Minho. Son gelen oydu ve geldiğinden beri çıt çıkmıyor, herkes önündeki kahveyi yudumluyordu. İlk kez hepsi beraberken bu kadar sessizlerdi ve bu sessizlik hiç ama hiç hayra alamet değildi."Ne yapalım... İş, güç..." diyerek ortaya konuştu ve kahvesini yudumladı Felix. Jisung onları aradığında Changbin'le beraber mağazalarda gezip milkshake içiyorlardı ve güzel planlarını aniden sonlandırmak zorunda kalmışlardı.
"Maşallah." dedi Jeongin. Sebepsizce gergin hissediyordu.
Bu gerginliğin kaynağı elbette normal şartlar altında hep beraberlerken asla susmak bilmeyen Jisung'un ağzını bıçak açmamasıydı. Çoktan şekeri erimiş olan kahvesini hala daha karıştırmaya devam ediyordu. Chan derin bir nefes alıp şekerli içmesine rağmen Jisung'un şekersiz hazırladığı kahveden içti. Şekersiz tat yüzünü buruşturmasına sebep olurken gözlerini masanın diğer ucunda oturan Seungmin'e çevirdi. Seungmin ise şekersiz içtiği halde kendisine hazırlanan şekerli kahve yüzünden iğrenir bir haldeydi.
Han Jisung bu kez fena kızmıştı.
"Jimin hyung ve Jungkook hyung nişanlanmaya karar vermişler." dedi Changbin, sessizliğin devam edeceğini anladığında. Masadakilerden ufak tefek şaşırma ve kutlama sesleri yükselirken hala daha nispeten daha sessizlerdi.
Hyunjin dayanamayacağını fark edip bardağını seslice masaya koydu. "E ama yeter. Neden böyle sus pus kaldık? Hepimiz toplandık bir de."
"Valla benim anlatacak bir şeyim yok." dedi Jisung. "Biri orada, diğeri de burada." derken de parmağıyla önce Seungmin'i sonra da Chan'ı işaret etmişti. "Onların konuşmasını bekliyorum ben."
Seungmin gergince boğazını temizledi. "Kahve de ne iğrenç olmuş. Şekerli şekerli... Teşekkürler Jisung."
"Afiyet olsun aşkım!" dedi Jisung, sinirli ve hırçın bir ses tonuyla. "Afiyet bal şeker olsun! Şeker komasına giresin!"
Hyunjin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığında istemeden de olsa kıkırdamış ve bunun sonucu Jeongin'den karnına hafif bir dirsek yemişti. Kıkırdamayı kesip kendini topladığında bu kez başka bir kıkırdama sesi duyuldu.
"Kusura bakmayın." dedi Changbin, gülmesini tutmaya çalışırken. "Birbirinize olan aşkınız hayranlık uyandırıcı da."
"Öyledir." dedi Jisung, kollarını bağdaş yapıp geriye yaslandığında. "Fakat buna rağmen resmen enayi yerine konmuşum. En yakın arkadaşlarımı kaynaşsınlar diye tanıştırıyorum ama onlar anlaşmak yerine kavga ediyorlar. Ben araları bozuk zannediyorum, sonra tesadüfen bugün anlıyorum ki sevgili olduklarını bana söyleme zahmetine bile girmiyorlar."
"Jisung, söyleyecektim ama-"
Seungmin'in lafını kesen şey Jisung'un tek kaşını kaldırıp tek hecelik bir kahkaha bırakması oldu. "Ne zaman? Mezun olduğunda mı?"
"Gerçekten söylemek istedik." Sonunda Chan konuştuşunda masada bir anlığına bir sessizlik oldu. Sarışın çocuk bakışlarını masadan kaldırmadan sözlerine devam etti. "En başta saklamak için geçerli bir nedenimiz vardı ama sonra işler yoluna girdikçe size de söylemek istedik. Sadece biraz daha beklemek istemiştik. Ama olmadı işte." Son cümlesinde Jisung'a döndü. "Bugün öğrenmeseydin belki zaten yarın öğrenecektin. Herkesle beraber. Tıpkı şu anki gibi."
Jisung belli belirsiz bir mırıltı çıkarıp masanın diğer ucunda oturan Seungmin'e baktı. Kumral çocuk parmaklarıyla tırnaklarının etrafındaki deriyi aşındırıyor, başını asla kaldırmıyordu. Jisung onun fena halde gerildiğini anlıyordu. "Hadi ama. Size kızmadım çocuklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
houston we have a problem / chanmin✔️
Teen FictionBilim kurgu fanı bir geek olan kimya öğrencisi Chan, uzay bilimleri öğrencisi bir nerd olan Seungmin'e abayı yakar. * Üni ve star wars temalı bi seungchan işte