Eelsina'nın uyanmasının üzerinden 3 ay geçmişti ve yine sessizliğine geri dönmüştü ama bu sefer Myles'ın her adımını takip ediyordu. Karşısında aşırı zeki bir çocuk olduğu gibi insanüstü sezgileri vardı. Çocuk Eelsina bayıldığı günden sonra kızın yanından bir dakika olsun ayrılmıyordu ve inanılmaz bir itaatkarlıkla ona hizmet ediyordu. Eelsina ona hizmet etmesi zorunlu hizmetkarlarından bile böyle saf bir bağlılık görmemişti.
Myles her şeyi ile Eelsina'ya adadığı saygısını kıza her saniye hissettiriyordu. Eelsina onun için bir şeyler yapsa da Myles buna izin vermiyordu. Üniversite belgelerini bile yırtmış atmıştı. O gün onları söyledikten sonra Eelsina kütüphanedeki kitaplardan vampir geçmişine dair olanları mühürlemişti çünkü istediği en son şey bu insanoğlunu kendi yüzyıllardır devam eden savaşına dahil etmekti. Onun saf kalmış kalbini korumak istiyordu ve bu düşünceyle daha çok korkuyordu.
Korumak zorunda olduğu bir şey onu zayıflatırdı ve Vincent bu çocuğu ona kullanacak kadar şerefsizdi. Birkaç kez onu dönüştürmeyi düşünse de kendi soylu kanını insanlarınkine bulayıp güç için türdeşlerini yok eden birine engel olamayacağını biliyordu. Myles elinde bir tepsi ile kızın yanına gelip ona yemek yedirmeye çalışırken şimdi çok daha parlak olan kıpkırmızı gözler zümrüt yeşili gözleri bulmuştu.
"Okuluna git çocuk"
"Birincisi bana çocuk deyip durma ikincisi hiçbir yere gittiğim yok. Okula gitmek bana bir şey katmayacak"Elindeki tavuğu kızın ağzına resmen tıkıştırdığında Eelsina neden bu eziyete katlanıyorum diye düşünüyordu. Bu umursamaz tavırlarına rağmen anlaşılması o kadar kolay bir çocuktu ki Myles oraya gitmeyi ne kadar istediğini biliyordu Eelsina. Aslında Vincent'ın –Eelsina muhtemelen bu şerefsize imparator demeyen tek vampirdi şu an- ona ulaşmasına engel olmak için burada kalması mantıklıydı. Eelsina her gün daha da güçleniyor, nefreti ona hız kazandırıyor ve bu itaatkar çocuk sayesinde de eski gücü ona akıyordu. Myles ona güç veriyordu yalnız kalmadığını hissettirerek.
Myles'ın ondan ayrılmaması şu aşamada ikisi için de en iyisi olsa da Eelsina çocuğun içindeki o gizli arzuyu görmekten yorulmuştu. Üniversite kelimesi bile onu o kadar heyecanlandırmıştı ki şimdi bunu perdelemeye çalıştıkça daha çok gösteriyordu. Derin bir nefes alan Eelsina ayağa kalkmış, Myles'a dönerek "Git ve bana insanoğlunun giydiği bir şeyler al" demişti. Genç çocuk onu anlamayan gözlerle baktığında "Burada olmadığım 900 yılda ne olduğunu bilmeliyim ço.. Myles" demiş ve dilinin ucuna gelen çocuk kelimesine son anda engel olmuştu. Bu kelime bu küçük çocuğu çok kırıyor gibi duruyordu, hala bir çocuk olsa bile.
"Gidip birlikte almalıyız Eelsina. Ne tarzdan hoşlandığını nasıl bilebilirim ki! Benimle konuşmuyorsun bile."
Eelsina odasına çıkarken çocuğa bakma ihtiyacı duymadan "Sen ikimizin adına da çok konuşuyorsun. İnsanoğlunun henüz benim tarzımı yakalayabildiğini sanmıyorum. Sadece göze batmayacağım bir şeyler al Dearg Du Myles ve her şeye itiraz etmekten vazgeç" diyerek yukarı çıkmıştı. Myles her seferinde azarlanışına rağmen Eelsina'nın melodik sesini duyduğunda mutlu oluyordu. Yukarı doğru "Bana para vermen lazım ve eski dostumu istiyorum! Küçük yarasam sana dönüşüyor en azından bana yardımcı olur" diye bağırmıştı.
Yukarıdan gelen acı dolu kanat sesleriyle yüzündeki gülümseme daha da artan çocuk onu gördüğüne hiç de mutlu olmayan yarasa ile alışverişe çıkmıştı. Eelsina odasının penceresinden bakmaya devam ederken Myles'ın neşeyle dışarı çıkışını izlemişti. Çocuk tamamen gözden kaybolduğunda büyük evinde yalnız kalmış ve boş odaları dolanmaya başlamıştı. Kilitli odanın önünde durduğunda bir an kararsız kalsa da uzun parmaklarını uzatıp kapıyı açmıştı. Bu odaya girmeye bugün cesaret edebiliyor olması onu şaşırtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bluemoon (ASKIDA)
VampireMyles sıradan bir sokak çocuğuydu. Ta ki ev bildiği viraneye garip bir kız gelene kadar... Pandoranın kutusu açılıyor, 900 yıllık nefret ortaya çıkıyor!