Adamın elindeki kadehi parçalarken içindeki kanın yerde yayılmasını izleyen askerler korkuyla geri çekilirken yakışıklı adam "Ne dedin sen?" diye sordu kısık ama korkutucu bir sesle.
"Yıllar önce ele geçirilen ve yok edilen muskalar sahteymiş efendim. Soyu devam ettiren küçük çocuk bir goblinin vesayetine verilmiş."
"VE SİZ BUNU YENİ Mİ ÖĞRENDİNİZ!"
Karşısında ona bağıran adamın önünde diz çöken asker "Muskalar yine onlar, Rosa ve Lin, tarafından düzenlenmiş efendim. Lin bir gün yakalanırlarsa diye bizi kandırmak için böyle bir şey yapmış olabilir"
"Lin"
Dişlerini gıcırdatan adam uzun köpek dişlerini de çıkarmıştı. Bu isim onu deli etmeye yetiyordu da artıyordu. Yüzyıllar önce kendi elleri ile onu öldürmüş olmasına rağmen içi soğumuyordu. Buralarda olmasa bilen başına bela açmayı başaran adamın ismi her duyduğunda öfkesini kabartıyordu.
"Kim bu bize ihanet eden goblin peki?"
"Marwin Hopkins efendim."
"MARWIN Mİ?!"
Vincent öfke ile ayağa kalkarken "Ne diyorsun sen!" diye haykırmıştı. Bunca zaman yanlarında olan adamın aslında ikili oynadığını fark edememiş olduğuna mı sinirlense burnunun ucunda kendi sonunu koruduğuna mı yansa bilemiyordu. Goblinlerin zeki ve çıkarcı olduğunu biliyordu ama Marwin bir gobline göre bile fazlasıyla sinsiydi. Saltanatı boyunca güçlenmiş ona destek sağlamıştı. Onu destekleyen goblinlerden biriydi ve şimdi onu arkasından vurmuştu öyle mi? Ona yardım etmek için Eelsina'nın yanına gittiğini düşündüğü adam, onun için Jallad'ları emrine verdiği adam aslında hiç onun yanında olmamış mıydı?
"Çabuk getirin onu bana! HEMEN!"
Vincent'ın başka bir öfke nöbeti karşısında kafasını eğip ondan biraz daha uzaklaşmaya çalışan askerler "Bunun mümkün olduğunu sanmıyoruz efendim" diyerek sonlarına adım adım yürüyorlardı. Vincent'ın sinirlendiğinde onları dinlememesi bir yana her sinirlendiğinde ortaya çıkan maskeli bir savaşçı yüzünden yok olanların acılı cezalarına defalarca tanık olmuşlardı. Vincent daha bir şey demeden arka odadan çıkan maskeli savaşçı hemen adamın arkasında belirdiğinde iyice korkan askerler İmparatorları nedenini sormadan anlatmaya başlamışlardı bile. Bir an önce buradan gitmek için en iyisi her şeyi hızlı bir şekilde anlatmaktı.
"Marwin, eski İmparatoriçe'nin zayıflıklarını öğrenmek ve casusunuz olmak için onun evine sızdığını bildirdiğinden beri onu izliyoruz. Gerçekten sırlarını ortaya çıkarmaya çalışıyordu ve eski İmparatoriçe'yi nasıl kandırdığını bilmesek de eski İmparatoriçe onu yanından ayırmıyordu."
Askerlerle Eelsina'nın adını anmaktan hala korkarsa da Vincent ona eski de olsa İmparatoriçe diye hitap edilmesinden hoşlanmıyordu. Uzun yıllar boyunca varlığını tüm hafızalarda silmeye çalışsa da başaramadığı kızın ismi hala İmparatoriçe diye anılıyordu ve Vincent ne yaparsa yapsın onun gücünü de ismini de kimsenin hafızasından silememişti.
"Eelsina onu yanında tutuyor diye alamadığınızı mı söylüyorsunuz?"
Adamın boğazını tutup onun ayaklarını yerden keserken asıl sinirlendiğinin hangisi olduğuna emin olamıyordu. Marwin'i getiremiyor oluşları mı yoksa Eelsina'ya İmparatoriçe diye hitap etmeleri mi?
"Onu getiremiyorsanız bile yanındaki asıl muska koruyucuyu da getiremiyor musunuz? Neden o insanın kellesiyle birlikte muskalar hala yanımda değil!"
"Efendim... Marwin ve onun koruduğu muskaların asıl koruyucusu Sia şu an eski İmparatoriçe'nin şatosunda."
"O zaman girin ve alın ikisini de! Eelsina hala gücüne ulaşamamışken bunu yapamıyor musunuz?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bluemoon (ASKIDA)
VampireMyles sıradan bir sokak çocuğuydu. Ta ki ev bildiği viraneye garip bir kız gelene kadar... Pandoranın kutusu açılıyor, 900 yıllık nefret ortaya çıkıyor!