Eelsina'nın delici bakışları adamı bir saniye olsun rahat bırakmazken yaşlı adamın nefes alışları düzensizleşiyordu. Sıralarda oturan herkes adamın ani bir kalp krizi geçirme ihtimaline karşı masaların altından telefonlarını hazırlıyordu. Myles bir Eelsina'ya bir de yaşlı adama bakarken profesörün kısık sesle "Ders bitti herkes çıksın" dediği duyulmuştu.
Öğrenciler kararsız birkaç adımdan sonra sınıfı boşalttıklarında ne Eelsina ne de Myles yerlerinden kıpırdamıştı. Sınıfta kalan birkaç kız endişeyle hocalarının yanına gidip iyi olup olmadığına emin olmak istediklerinde Eelsina duruma el atması gerektiğini düşünüp yavaşça sırasından kalkmış ve kızların yanına yaklaşmıştı. Üç kız profesörün önünde durmuş onu hastaneye götürmek için ısrar ettikleri sırada Myles Eelsina'nın gözlerinin parlak kırmızısını korkutucu bir ürpertiyi fark ederek kızlarla arasına geçip sevimlilikle "Kızlar belki de biz onu hastaneye götürsek daha iyi. Değil mi Eelsina? Özel doktorumuza rica edebiliriz sanırım" diye arkasındaki kıza göz kırptığında önünde duran üç kız hocalarının rahatsızlığını unutmuş gibi gözlerinden alenen fırlayan kalpçiklerle kafalarını küçük birer fino köpeği gibi sallayıp Myles'ın onları kapıya kadar eşlik etmesini memnuniyetle karşılamışlardı.
Eelsina gözlerini kapatıp "Böylesi bir playboy gösterisini görmeyeli uzun zaman olmuştu" diye fısıldamıştı. Kızların gittiğine emin olana kadar öylece bekleyip daha sonra gözlerini açmış karşısındaki adama bakmıştı. Sağlığı zerre kadar umurunda değildi ama sormak istedikleri vardı ve cevaplarını almadan ölmesine izin vermeyecekti. Myles geri gelip tam arkasında durmuş parmaklarını omzuna koyup kulağına eğilerek "Biraz sakinleşin majesteleri... Böyle devam edersen adam bir şey söyleyemeden o gözler yüzünden ölüp gidecek. Ben bile kül olacağımı hissediyorum" demişti ve Eelsina ancak o zaman yumruklarını sıkıp tam bir savaş duruşuna geçtiğini fark etmişti.
Myles'ın parmakları omzuna yavaş yavaş masaj yaparken Eelsina biraz daha rahatlamış gibi görünüyordu ve Myles yeterince gevşediğine inandığında ellerini omzuna yavaşça vurarak "Böylesi üçümüzün sağlığı için de daha iyi. Evet, profesör neden oturmuyorsunuz. Eminim konuşacağımız ve hepimizin ilgisini çeken tek konu Shakespere değil" diyerek muhteşem bir gülümseme sunmuştu ikisine de. Yaşlı adam karşısındaki bu gencin nasıl bu kadar rahat olduğunu ve bu kadar harika birinin böyle bir yırtıcının yanında nasıl kalabildiğini merak etti.
"Daha dönüşüm geçirmemişsin" diyen yaşlı adamın karşısına geçip elini ensesine atarak "Eelsina bunu yapmamakta çok ısrarcı. Birkaç kez söyledim ama ölmek istemiyorsam bu konuyu açmamamı söyledi." diyerek sitemkar bir şekilde Eelsina'ya bakmıştı ama kızın onu umursadığı yoktu. Suratını asan Myles Eelsina'nın sesi ile bunun için surat asmaktan vazgeçmiş dikkatini konuşmaya vermişti.
"Beni, Dearg Du klanını nereden tanıyorsun? Bir insanın bizim hakkımızda bu kadar şey bilmesi ne demek? Uyuduğumu bildiğine göre faillerini de..."
"Rosa"
Yaşlı adam Eelsina'nın lafını tamamlamasını beklemeden konuşmuş daha sonra derin bir nefes almıştı. Gözlüklerini çıkarıp kravatını gevşettikten sonra titreyen ellerini masadan çekip sandalyeye oturmuş ve gözlerini kapatıp şakaklarını ovmuştu. Eelsina kendi kendine "Rosa" diye tekrarlasa da isim ona bir şey ifade etmiyordu. Yaşlı adam gözlerini açıp kırgın bir gülümseme ile ona bakarak "En yüksek rütbeli hizmetkarındı" demişti.
Eelsina uzun bir ömür sürmüş ve bir sürü hizmetkarı olmuştu ki olmasaydı da o hizmetkarlarının ismini hatırlayacak tipte biri değildi zaten. Yaşlı adam sanki bunları onun aklından okuyormuş gibi "Tabi senden bunu hatırlamanı beklemiyorum. Seninle ilgili her şeyi biliyorum Vampir İmparatoriçe Dearg Du Eelsina. Yıllar boyu yönetimi elinde bulunduran Dearg Du klanının da varolan tüm vampirlerin de bugüne kadar doğmuş en güçlü vampirisin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bluemoon (ASKIDA)
VampireMyles sıradan bir sokak çocuğuydu. Ta ki ev bildiği viraneye garip bir kız gelene kadar... Pandoranın kutusu açılıyor, 900 yıllık nefret ortaya çıkıyor!