¶4 : HEBA

162 34 19
                                    

Hoşgeldiniz Pera'nın güzel insanları :) Her kelimesinden zevk almanız dileğiyle,

Multimedia : SONER Ca'Pera

¶ Bölüm 4: HEBA

Keyifli okumalar efendim..

"Yarın bütün günü benimle geçireceksin."

Kulaklarım uğuldarken söylediği şeyin ceza kısmını araştırmaya başlamıştım. Beni köpeği gibi ordan oraya taşıyacaksa bu benim için büyük bir ceza olurdu. Çünkü ben sıkılır, bunalırdım. Bir kere ben çok konuşurdum ama, bir gün boyunca bana tahammül edemezdi ki. Beni yanında isteyeceği bir sebebi de yoktu. Beni yanında istediği için değildi, benim onun yanında gerilmemden ve ona kafa tutmadan kaynaklıydı bu ceza. Aklınca beni dize getirecekti.

"Para cezasına çevirebiliyor muyuz?" İsteksizliğimi yüz ifademe yansıtmamaya dikkat etsem de kelimelerim ifademden daha kesindi. İstemiyordum. Ağır ağır kırptığım gözlerimle ona sevimli olacağını, bu cezadan vazgeçireceğini düşündüğüm bakışlar attım. Uçuk mavisi gözleri bunun ne şimdi ne de herhangi bir zaman diliminde işe yaramayacağını bana anlatırcasına baksa da teklifim karşısında kaşları havalandı. Yüzüne yapışmış o muzip tavır onu terk etmeden öylece bana baktı.

"Sanırım, hayır." dedim ve cümlem sonunda bir yutkunma getirdi. Boğazımın kurulduğunu hissettim. Ellerim terlemeye başladığında kendime şaşırdım. Oda gayet serindi oysaki. Soner, bana bakmaktan vazgeçtiğinde odaya tekrar bir sessizlik hakim oldu. Şimdi gitmeli miydim? Gidebileceğimi söylemesi gerekiyor muydu? Konum olarak patronum değildi ama bana ceza verebiliyordu. Bir anda kaşlarım çatıldı. Bana nasıl ve neden ceza verebiliyordu ki? Ve ben nasıl bu durumu kabullenip şu an ona boyun eğiyordum? İstediği bu değil miydi? Boyun eğmem. Bu ben değilim, hiç olmadım.

Havada sallanan ayaklarımı öne kayarak yere bastım. Ayağa kalktığımda ona yukarıdan bakacağını tahmin etsem de hareketliliğim yüzünden dik bir konum aldığı için boylarımız neredeyse eşitmiş gibi gelmişti. Boyu kaçtı bu adamın ya hu? Otururken bile dev gibiydi.

"Üzgünüm," dedim sesimin ifadesiz ve kendimden emin çıkması için çabalarken. O mavi gözler bana böyle bakarken dizlerimin bağı çözülüyordu. Kelimeleri yakalayarak dudaklarımdan çıkartmaya gayret ettim. "Bana ceza verebilecek bir konumda olduğunuzu düşünmüyorum Soner Bey. Her şey başlı başına bir saçmalıktı zaten." Her kelimemi cımbızla yakalıyordum, o ise her cümlede kaşlarını biraz daha çatıyordu. "Cezayı geri çevirmek ve ne yarınımı ne de başka bir günümü sizinle geçireceğimi üzülerek söylemek durumundayım. Kaç yaşına gelmiş insanım, yaptığım yanlışsa bunu bana nedenleriyle açıklayarak söyleyebilirdiniz. Seçtiğiniz yöntemi beğenmedim ve uyum sağlamayı reddediyorum." Sustuğumda sert yüzü gölgelendi. Boynunda atan damarı sinirinin kalbiydi. Yanlış yaptığımı bağıran mimiklerine karşın ufacık vücudum ile dimdik durdum karşısında. Oysa ayağa kalksa beni bir hiç olarak görebilirdi.

Ellerini birbirine kenetleyince gözlerim bir an için ellerine kaydı. Uzun kemikli elleri vardı. Tırnak yapısı öyle güzeldi ki, bir erkeğe nazaran ellerine zarif bile diyebilirdim. Korktuğumu anlamaması için gözlerim tekrar gözlerini buldu. Bana hala aynı buz gibi ifade ve sessizlikle bakıyordu. Belki bir şey söylese ve ben de karşılık versem içinde bulunduğum durum bu kadar korkutucu olmayacaktı. Yapabileceğim tek şeyi yapmaya karar verdim. Bu verebileceğim bir karar değildi çünkü sadece onu yapabilirdim.

"İyi günler." Dudaklarım arasında son bulan cümlem onun kulaklarına varmadan arkamı döndüm. Kaçıp gitmek istediğim odanın kapısına doğru koşmasam da hızlı diyebileceğim adımlarla ilerledim. Sırtım bu kez uyuşmamış resmen alev almıştı. Sinirini somut bir şekilde vücudumda hissetmek korku dışında bir şey hissedemememe sebep oluyordu.

Ca'PeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin