abi

92 14 9
                                    

Ayame ile bahçede bir banka oturmuştuk. İkimize birer çilekli süt almıştım. Ayame boş gözlerle bahçeyi süzüyordu. Boğazımı temizledim.

- Ne zaman öğrendin?
- İki ay olacak.
- Kaçıncı evre?
- Dördüncü evre. Yani çok yaşamam öğretmenim.

Ayame gülümseyerek bana döndü. Bu gülümseme çok... garip durmuştu gözleriyle. Aynı oyuncak porselen bebeklere benziyordu. Gözleri boş, sanki son nefesini vermiş bir huzurlukta bir gülümseme ile porselen bebek gibiydi. Saçlarının azlığı belli olmasın diye topluyor, bütün göstermeye çalışıyordu.

- Ayame, nasıl öğrendin?
- Boğazıma maydonoz yapışmıştı. Onu çıkartayım derken kan geldi. Sonra bir anda kan kusmaya başladım. O an.. ölüm gibiydi sanki. Durduramıyordum. Kan kustuğumu gördükçe miden bulanıyor daha da kusuyordum. Ağlamaya başlamıştım. Evde... evde bakıcı vardı. Benim sesimi duyar duymaz ambulansı aradı. Geldiler, hastaneye gittik. Dördüncü evre kanser teşhisi koydular. Ne güzel hayat değil mi?

Sonunda alayla gülüp başını önüne çevirdi. Yutkunamıyordum.

- Hastaneye yatırdaydılar mı seni?
- Babam rol yapıyorum sandığı için yatmadım. Gözünün önünde kan kusunca hastaneye götürdü. O zaman teşhis konuldu.

Baba...

- Üzgünüm.
- Sorun yok öğretmenim. Ben inanması güç ama kabul ettim.
- Sakın bana__
- Ben ölmeyi kabullendim öğretmenim.

Bana baktı ve tekrar o boş gülümsemesini yüzüne kondurdu.
Bitmişti her şey. Ayame, sessiz, sakin ve en önemlisi bir çocuk hayatından vaz geçmişti.

- Niye bu kadar çabuk kabullendin?
- Hayatı sevmemi sağlayacak kimse yok ki öğretmenim. Annem ve babam deseniz beni, abimi sevmiyor, bakıcı bana bakıyor.

Bekle bir dakika. Abi mi?

- Abi mi dedin?

Önüne dönüp hahlayarak güldü.

- Abi mi demişim.
- Ayame. Abin mi var?

Beni sessizce onayladı.

- Durumunu biliyor mu?
- Annem daha doğrusu üvey annem bana bakmamak için abime bir kaç hafta önce durumumu anlattı. Abim Almanya'da spor öğretmeni. Kore'ye atanmasını filan yapacak ve gelecek. Ev arıyor. Ev bulunca beni onların elinden alıp benimle yaşayacak.
- Abin... seni seviyormuş.
- Liseden sonra ülkeyi terk etti.
- Şu an mutlu mudur sence?
- Hemde nasıl. İstagramdan sahte hesapla onu takip ediyorum. Attığı fotoğraflarda hep mutlu. Hayatını yaşıyor desem yeridir.

Bir kardeş için ne zordur. Düşünün abiniz sizi sevmiyor ve sizsiz daha mutlu.(abisi olmayanlar: 😏)

- Sen onu seviyor musun?

Bir süre durdu öylece. Boş gözleri hafiften kararmıştı.

- Onu... sevmeli miyim, öğretmenim?

Bana dolu gözlerle döndü. Kahve gözleri koyulaşmış ve dolmuştu.

- Onu doğru dürüst hatırlamıyorum bile.
- Gittiğinden beri görüşmediniz mi?
- Ailem onu sevmiyor. Onun serseri olduğunu söyleyip duruyorlar. Ne onlar abimi arıyor, ne de abim bizi arıyor.
- Bu durumu öğrendikten sonra hiç konuşmadınız mı?
- Konuştuk. Sesi... yumuşaktı. Sanki ondan ürkmememi istemez gibiydi. Bana nasıl olduğumu, nerede yaşadığımı ve yakın zamanda beni alacağını söyledi.
- Anlaşılan senin yüzünden gitmemiş. Ailen yüzünden gitmiş.
- Yine de beni böyle bırakıp gitmemeliydi! Bakın! Şimdi gelse be anlamı var?! Öleceğim ben!

Ağlamaklı sesiyle hararetle söyledi. Haklıydı, tek kelime edip abisini savunamazdım. Onun yerine abisinin yapmadığı şeyi yaptım.
Onu göğüsünde çekip, sıkıca sarıldım. İyi gelecekti. Biliyorum çünkü ablamdan öğrenmiştim.

Again [Vmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin