söz veriyorum

81 14 9
                                    

Girdiğim siteyle nefes verdim. Taehyung son bir kaç gündür peşimde deli gibi koşuyordu. Nedeni ise onu af etmem. Bakın şöyle diyor olabilirsiniz 'ya çocuk ne yaptı ya af et gitsin.' Anlamıyorsunuz. Sizin canınızdan çok sevdiğiniz birisi duygularınızı kırıyor. Bu çok... gurur kırıcı ve utanç verici bir şey. Aşkta gururu bırakacaksın derseniz de size şöyle bir şey söyleyeyim. Nefret ettiğim, kendisini bir kaşık suda boğabilecek kadar sevmediğim birisiyle "sevgili" olmuşum. Bu en büyük gurursuzluk değil mi?
Asansörle evime doğru çıkarken önümde dağınık bir Taehyung bulmak istemiyorum. Ben o yıkılmış Taehyung'u tanımıyordum. O benim bildiğim koskoca Kim Taehyung olarak karşımda olmalıydı. Bana sataşan, sürekli hazır cevap olan Taehyung'u tanıyordum ben. Nereden bileyim bu Taehyung'u? Nasıl davranmalıyım? Ben... ben bilmiyorum. Ben de kaybettim. Sevgimi ve desteğimin yarısını ama en dayanıklı kısmını kaybettim. Canım ablamı.
Onu anlayabiliyordum. Yine de bu kadar bana ihtiyacı olmamalıydı. Çünkü benim ona ihtiyacım yoktu.
Kabin kapısı açıldığında karşımda Taehyung yoktu. Bu duruma mutlu olmuştum nedeni ise onun biraz olsun toparlanıp karşıma gelmesini istememdi. Açıkçası o kadar ona ihtiyacımın olmaması hakkında söylediklerime kendim bile bazen inanmıyorum. Çünkü kim diğer yarasına ihtiyacı olmaz ki?
Daireme ilerleyip cebimden Hello Kitty'li anahtarımı çıkartıp anahtar deliğine soktum. Arkamdan gelen boğaz temizleme sesiyle omzumun üzerinden arkama baktım.
Bana ağzında sakızını göstere göstere çiğneyen, pis bir gülümseme ile beni süzen alt komşumu görünce önüme dönüp gözlerimi kapattım sabır dilercesine. Sinirle nefes verirken 'hasiktir' diye söylendim. Anahtarı yumruğumun içine saklayıp gözlerime açarak arkamı döndüm. Sahte bir şekilde gülümsedim.

- Merhaba.
- Bir haftadır yanında gördüğüm o pasaklı oğlan ne yakışıklıymış yahu. Şanslı sürtük seni.

Sürtük kelimesiyle gülümsemem yavaşça soldu. Onun yerine düz bir ağız ve ateş saçan gözlerim geldi.

- Haddinizi aşmayın.
- Ne, yalan mı?

Bana biraz daha yaklaştı.

- Yani sürekli senin yanına geliyor ve bir erkekle yaşadığın halde seni rahatsız edip, "sevgisini" dile getiriyor.
- Yani? Bu beni nasıl bir şekilde "sürtük" yapıyor?

Benim ağzının kokusunu alabilecek kadar yakınıma geldi. Gelişine bedenimi süzüp yine pis pis sırıttı.

- Şurada iki yıldır yaşıyorum ama bir kere bile kız getirmedin evine. Hep bir erkek, hep bir erkek. Sen tam bir erkek fahişesin.

Son cümlesini tükürürcesine yüzüme söyledi. Güzel yüzüme gelen tükürük damlalarını minik ve güzel parmaklarımla sildim. Yüzüme tiksinmiş bir ifade koyarak konuştum.

- Beni kendinizle mi karıştırdınız?
- Sen benim namusuma nasıl laf atarsın pis ibne!

Pis elleri, lacivert ve tertemiz saçlarıma attı. Ellerim, pis ellerin bileklerini buldu. Saçlarımın kökünden çekildiğini ve bir kaç telinin kırıldığını hissediyordum.

- Bırak be manyak karı!

Sesim tüm apartmanı inletmişti. İkimizin yüksek sesine çıkan komşular bizi ayırmaya çalışıyordu ama menapoz karı ayrılmamıştı güzelim saçlarımdan. En son kalın bir ses duydum ve güzelim saçlarımı kurtardı. Saçlarımı severken yaşlanmış gözlerle karşımdaki pislik kadına bakıyordum. Ağzındaki sakızı elime gelmesiyle iğrentiyle bağırdım.

- Ne oluyor burada?
- Bak sahibin de geldi.
- Seni sikik kadın! Seni dava edeceğim!
- Sakin ol Jimin oğlum.

Yönetici Hamit amca yanıma gelip kolumu okşayarak sordu. Dolu gözlerimle ona döndüm. Küçük bir çocuk gibi işaret parmağımla manyak karıyı gösterdim.

- Benim evimi gözetliyor! Olmadığım kişi gibi yargılıyor ve hakaret ediyor!
- Yalan söylüyor!

Yönetici amca sinirle götoş karıya döndü.

- Bayan Shin neden böyle bir şey yaptınız?
- Yalan söylüyor dedim ya!
- Jimin bu evde doğdu ve ablası tarafından büyüdütüldü. Birlikte kaldığı abisi de onunla ilgileniyor. Ve ben doğum sonrası çeyrek altın taktığım, her ihtiyaçlarında koştuğum komşuma değilde senin gibi iki günlük karıya mı inanacağım?

Maymunlara hakaret karı şaşkınca Hamit amcaya bakıp yutkundu.

- Ve eğer bir daha sizi apartmandaki herhangi bir kişiye musallat olduğunuzu duyar ya da görürsem mahkemeye başvurur sizi evinizden attırırım. Anladınız mı?

Mal kadın kafa sallayarak aşağı evine inmek için merdivenlere doğru adımlayacakken konuştum.

- Bir şey demen gerekmiyor mu?

Sinirle bana döndü. Yüzündeki siniri ve mağlubiyeti görünce sadistçe hoşuma gitti. Yüzümde ufak bir tebessüm oluştu.

- Özür dilerim.

Elimin tersini sallayarak gitmesini belli ettim. Bana bakıp tek ayağını yere sertçe vurup hızlı adımlar eşliğinde merdivenlerden aşağı indi.
Yanımda kendini belli eden esmere baktım. Karmaşık ve yıprak görünen kırmızı saçlarına bakım yapmış parlak ve temiz görünümlü kırmızı saçları olmuştu. Mor göz altlarına bir çözüm bulmuş ve yok etmişti. Gayet sağlıklı duruyordu. Ütüsüz, kırış kırış kıyafetlerini çıkartmış onların yerine mavi bir gömlek ve siyah pantolon giymişti. Bu onu daha karizmatik yapmıştı. Ve belki birazcıcık yakışıklı.
Kahve gözleri benimkini bulunca çekingence konuştu.

- Şimdi... konuşabilir miyiz?

Benim, kendisine hayran hayran baktığımı görünce gülümsedi. Boğazımı temizleyip Hello Kitty'li anahtarlığımla içeriye girdik.

- Sen otur, ben şu iğrenç sakızı çıkartma çalışayım. Güzel saçlarım...

Son cümlemi kendi kendime mızmızlanarak söyledim. Banyoya gidip aynadan saçlarımın durumuna baktım. Sakız güzel lacivert saçlarımın ortasındaydı. Bir de naneli sakız ya!
Nefes verip elimi ıslatıp çıktığınca sakızı temizlemeye çalıştım. Biraz temizlikte yol almışken banyo kapısı tıktıklandı.

- Şey, yardım ister misin?
- Gerek yok.

Sakızın çıkmamasının siniriyle sesim sert çıkmıştı. Bunu umursamayan Taehyung ise banyoya girip bedenimi kendisine çevirdi. Ellerini ıslatıp lacivert saçlarındaki sakızı çıkartmaya başladı. Boyu benden uzun olduğundan kolayca işi hal edebiliyordu benim aksine. Gözleri beni buldu.

- Şu af etme işi...
- Bunu konuşmaya mı geldin?

Kafasını onaylar anlamda salladı. Saçımın telinin kırılmasının acısıyla ufaktan bağırınca gözlerini gözlerimden hemen çekip saçlarıma çevirdi.

- Özür dilerim.
- Ne için?
- Saçların için.

Hımmlayarak devam etmesini belirttim. Boğazını temizledi.

- Jimin af etmen için ne yapabilirim?
- Mesela bana yalan söylemediğini kanıtlayarak başlayabilirsin?
- Neyden şüphe ediyorsun ki?

Hafif sinir kokan sesine karşılık sinile cevap verdim.

- Taehyung hani sen benim duygularımı kırıp bir "hiç"mişim gibi davranmıştın ya? Belki şimdi ki dediklerine inandırırsın.

Sessiz kaldı.

- Benim... benim sevgime inanmıyor musun?

Cevabım netti.

- Evet.

Yutkunduğunu gördüm.

- O zaman seni sevgime inandıracağım ve olan biten her şeyi anlatacağım.
- Sana nasıl inanayım?

Gözlerimi kısarak sordum. Bana baktı ve gülümsedi.

- Dürüst olacağım. Söz veriyorum.

Again [Vmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin