sev(m)iyorum

92 13 9
                                    

Yanıma gelen Kar ile nefes verdim. Tatil günümdü ve hyung ek mesai nedeniyle bu iki gün çalışacaktı ve benimde canım acayip sıkılıyordu. Ders çalışabilirdim ama dün yeterince çalışmıştım. Dans edebilirdim ama içimden gelmiyordu. Sinirli bir nefes verdim. Niye her şey  bu kadar sinir bozucu olmalıydı ki?!
Kapı zilinin kulaklarıma tecavüzünden önce televizyon kumandasına uzanmıştım. Zilin hoş  melodisi bile bana sinir bozucu gelmişti. Sinirle ayaklandım ve kapıya ilerledim. Kapıyı bir hışımla açtığımda gördüğüm iki beden bir köpekle ağzım şaşkınlıktan açık kaldı.

- Ne işiniz var sizin?
- Sanada merhaba pembe şeker.

Göz devirerek sorumu görmezden geldi kırmızı saçlarını yolduğum.

- Birlikte parka çıkacaktık ve dedik ki niye Jimin öğretmeni de çağırmayalım?

Ayame bana gülümseyerek geliş sebeplerini açıkladı. Park mı?

- Demiştim sana Ayame bu keçi inatlı gelmez, boşuna zaman kaybediyoruz diye.
- Geleceğim.
- Yaşasın!

Ayame ellerini çırparak söyledi.

- Ben de kedimi getirebilir miyim?
- Kedin mi var?

Kırmızı saçlı hayretle sordu. Ona baydık bakışımla cevap verdim.

- Peki senin köpeğin mi vardı? Bir kaç dakikaya aşağı gelirim. Orada buluşalım.
- Tamamdır~

Kapıyı yüzlerine kapatıp odama ilerledim. Üzerime siyah bir ceket ve şapka aldım. Evin anahtarını, cüzdanımı ve telefonumu cebime koyup Kar'ın tasmasını taktım. Kucağımda Kar'la dairemden çıkıp kapımı kilitledim. Arkamdan gelen adım sesleriyle döndüm. Gördüğüm yüz ile yüzümü ekşittim.

- Naber Kimin?

Şu gıcık alt komşu.

- Merhaba bayan. Nasılsınız?

Sesimden akan bıkkınlık üzerine ağzını yayarak çiğnediği sakızı görebileceğim şekilde yarım ağız gülümsedi. Tanrım, mideme mukayyet ol.

- İyidir. Nereye böyle?
- Bu sizi ne ilgilendirir?

Öf bu kadınla çok işim var. Asansöre ilerleyip tuşuna bastım.

- Artık benimle terbiyeli bir şekilde konuşsan Kimin.

Kimin babandır be. Derin nefes verip kadına bayıl bakışlarımı attım.

- Benden ne istiyorsunuz bayan?
- Ya bu site aile sitesi. Senin gibi genel ev işleten kişiler için uygun değil. Diyom ki, bu evi sat bence, sende kendine göre bir yer bul.

Yüzüme yüzüme söylediği şeylerle şaşkınlığa uğramıştım. Ne diyor lan bu?

- Pardon? Anlayamadım. Beni sürtük yerine mi koydunuz siz az önce!
- Yerine koymaya ne hacet canım, olanları söyledim. Baksana evine giren çıkan belli değil.
- Siz benim evimi mi gözetliyorsunuz?!
- Ona mı takıldın be? Evinin genel evden daha çok iş yaptığını söylüyom sen ne diyon?
- Bakın sapık bayan. Eğer bir daha bana "ahlak" dersi falan vermeye çalışırsanız o zaman benimle değil yöneticiyle ilgilenirsiniz. Ayrıca eğer aile apartmanı filan olsaydı burası, bekardan çok evli çiftler olmalıydı. Bakıyorum apartman sakinlerine çoğu bekar, okuyor. Eğer siz rahatsızsanız bizi uyarmak yerine neden def olup gitmiyorsunuz bu apartmandan? Daha iyi kendinize göre bir yer bulabilirsiniz. Şimdi gitmem gerek, iyi günler.

Sertçe sözlerimi bitirip gelmiş olan asansöre binip zemin katı tuşladım. Kabin kapısı kapandı ve aşağı inmeye başladı. Umarım almıştır dersini menopoz kadın.
*^*
£
*^*

Masalı banklara yerleşip aldığımız abur cuburları orta masaya koyduk. Göl kıyısında bir park bulmuş ve oraya gelmiştik. Hayvan oyun alanına Kar'ı ve adının Yeontan olduğunu öğrendiğim köpeği koymuştuk. Ayame acılı cipslerden birini alıp açtı.

- Berlin'de neler yaptın, anlat bakalım genç adam.

Ayame cips parçasını ağzına atarken abisine sordu. Taehyung önünde pet şişe içinde olan limonatayı aldı ve açtı.

- Açıkçası pek bir şey olmadı. Üniversiteyi orada bitirdim ve spor öğretmeni oldum. Bir kaç basketbol turnuvasına katıldım.
- Sevgili falan?

Kırmızı saçlı limonatasını içip tekrar konuştu.

- Olmaz olur mu? Bir çok güzel kadınla çıktım.
- Şimdi? Biri yok mu?

Taehyung bana baktı. Gözleri aynı dans gecesindeki gibi pırıl pırıl bana bakıyordu. Yüzünde sersem bir gülümseme. Ben o gözlere kanmak istemiyordum. Çünkü biliyordum. Yine beni evime ağlatarak girdirecekti. Buna izin veremem, ablama söz vermiştim.

- Aslında biri var.
- O kişi çok şanslı olmalı.
- Aynen kara kedi şansı.

Diye fikrimi söyledim. Başımı göle doğru çevirdim.

- Hey hala aramız kötü mü?
- Benden özür dilediğini hatırlamıyorum?

Sertçe söyledim. Başımı ona çevirip sinirli gözlerle pırıl pırıl parlayan gözlere diktim.

- Sen galiba olayın ciddiyetinin farkında değilsin? Dur ben sana anlatayım. Sen beni__

Ayame'yi fark edip çenemi kapatıp başımı iki yana salladım.

- Kime anlatıyorum ki?

Sessizce yiyecekleri yiyip evcil dostlarımızı oynadıkları yerden aldık. İkili arabaya giderken bende metro yoluna doğru ilerliyordum.

- Bizimle geldin, bizimle gitmelisin!

Bana bağıran kırmızı kafaya kaşlarımı çattım.

- Yok ya! Kim demiş!?

Nefes verdiğini gördüm. Bana yaklaşıp dibimde durdu.

- Yine dünyayı tersten görmek istiyorsun anlaşılan.

Yenilmişlikle sinirli nefes verdim. Bana sırıtıp birlikte arabaya ilerledik.

Ona yenilmeyi sevmiyorum.

Again [Vmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin