tesadüf

90 14 6
                                    

Gözlerimi kaçıncı ovuşturuşum hiç bilmiyorum ama lanet olasıca herif hala oradaydı. Artık gözlerim ovuşturmaya dayanamayıp sulanmaya başlamıştı. Yada ben kendimi kandırıyordum.

- Ovuştura ovuştura bir oldun be. Bırak şu gözlerini.

Kıkırdayarak kurduğu cümle benim gözlerimi daha da sulandırmıştı.

- Ağlıyor musun yoksa? Ah, pembe şeker beni bu kadar özleyeceğini hiç düşünmezdim.

Kalın sesinden duymayı beklediğim cümleler tabiiki de bunlar değildi.

- P_ç kurusu!

Dişlerimin arasından sinirle tıslayarak o esmer yanağa iyisinden bir yumruk geçirdim. Yanağını tutarak arkaya doğru sendelemesi beni hiç rahatlatmamıştı. Aksine daha sinirlendirmişti. Bana kaşları kalkık ama yüzünde o nefret ettiğim alaycı gülümsemesiyle bakıyordu.

- Vay canına. Pembe şeker! Taktir ettim seni. Güzel yumruktu. Adamın canını acıtacak türden.
- Nasıl geldin lan buraya! Senin sikik Paris'te kızlarla eğleniyor olman gerekirdi! Burada, karşımda olman değil!
- Tıck,tıck olmadı pembe şeker. Dinlememişsin ki dedikoduları. Paris değil Berlin'di o! Daha bunu aklında tutamamışsan. Oooohoooo. İşimiz var senle.
- Kes sesini! Ne işin var burada!
- Immm.. buraya taşındım. Çünkü neden olmasın?

Sinirle dişlerimin arasından nefes aldım. Onun hiçbir şey olmamış gibi karşıma gelip benimle oynaması... daha fazla katlanamayacağım.

- Sakın karşıma çıkma seni sikik herif. Anladım mı? Karşıma çıkma!
- Taehyung abi neden bağırış sesleri geliyor?

Karşı daireden o alışkın olduğum kızlara göre daha kalın sesli olan beden ortaya çıkınca gözlerim sonuna kadar açıldı.

- Ayame?
- Öğretmenim! Sizin burada olmanız ne kadar da büyük bir tesadüf!

İ- na- na- mı-yo-rum.

- Ayame bu_ bu senin..  abin mi?
- Niye öyle diyorsun pembe şekerim? Ben abi olamaz mıyım?

Gözlerimin sulanması ve o sulardan birinin yanağımdan kayıp gitmesine anlam veremedim. Veremiyorum. Niye üzüldüm ki? Sonuçta abisinin onu sevmesini ben istememiş miydim?

- Öğ..retmenim?

Burnumu çekip dairemin kapısına ilerledim. Bir elimle ağzımı kapadım. Cebimde olan anahtarı elime alıp kapıyı açtım. Arkama bakmadan içeriye girip kapıyı kapadım. Sırtımı kapıya yaslayıp bir anda yere çöktüm. Elimdeki anahtar yeri boylayınca boşta kalan elimi de destek olarak ağzımdaki ele yasladım.

Hayır ben ağlamıyorum. Aklıma hayallerimdeki aile geldi de orada oynadığımız sular gün yüzüne çıkıyor. Yoksa elbette ki ben ağlamıyorum.

Yanıma gelen Kar durumumu anlamış olacak ki bacaklarıma sürtünmeye başladı. Gözlerimi kapayıp tuzlu suların yanaklarımdan bacaklarıma dökülmesine izin verdim.

- Minie..?

Gözlerimi açıp bana şaşkınca bakan Yoongi hyunga Kar'a dikkat ederek emekleyerek ilerledim. Bacağına kollarımı sardım.

- Hyung, sessiz ol. Onu özlediğimi anlamasın. Lütfen.

Lacivert saçlarıma değer parmaklarla ağlamam daha da şiddetlenince bir kolumu bacağından çekip ağzımın önüne siper ettim.

- Bırak çığlıkların açığa çıksın Jimin.
- Olmoz. Yokso yono bonomlo oynor.

Sessizce onayladı beni hyung. Omuzlarımdan tutup kaldırdı beni. Başımı boyun çıkıntısına koyup sırtımı sıvazladı. Ben de kollarına tutunup tuzlu sularımı sessiz bağırmalarımı bıraktım boynuna.

———
Ne tesadüf ama değil mi?🎃

Again [Vmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin