0.7

6 2 10
                                    

Kapının çalmasıyla şaşırarak masamdan kalktım. Babamlar bikaç günlüğüne amcamlara gitmişti. Serap'a da en son birlikte çalışalım dediğimde bugün yalnız savaşacağım kanka deyip reddetmişti. Yani kimseyi beklemiyordum.

Böyle düşünürken aklım havada yürüdüğümden üçlü prizimin kablosuna takılıp yere kapaklandım. Ellerim ve dizim parkede güm sesi çıkardığında kapı bu kez art arda çaldı.

"Geliyorum!" diye bağırıp küfrederek ayağa kalktım. Kapının kilidini iki üç çevirişte açtıktan sonra kaşlarım şaşkınlıkla kalktı.

"Akgün?"

Yüzü endişeyle çarpılmıştı. "Duygu iyi misin, o ses neydi."

Ellerimi birbirine sürtüp acıyı azaltmaya çalışırken mırıldandım. "Düştüm ya bişey yok."

Gülmemek için dudağını ısırdı. "Gül gül çekinme." dedim ben de sırıtırken.

"Kimse yokmuş eve damlayayım dedim." dedi sırıtarak. Serap söylemiş olmalıydı, diye düşündüm. Olanların verdiği gerginliği hatırlatmamaya çalışır bi hali olsa da o his cümlelerin altında duruyordu. Bir hafta geçmişti böyle sadece selam sabahla. Şimdi eskisi gibi davrandığı için de, geldiği için de mutluydum çünkü onu da arkadaşlığını da özlemiştim. Gülümsedim.

"Eve alacağımı kim söyledi?"

"En kötü zorla girerim diye düşünüyordum."

"Burası aile apartmanı bilmem farkında mısın, adımı mı çıkaracaksın ırz düşmanı."

"Valla kapıda durdukça bu ihtimal artıyor ben söyleyeyim."

"Olmaz bekle üstümü giyeyim, aşağıdaki parka gidelim."

"Tüh! Üzüldüm şimdi."

"Bak ne kadar umrumda, bekle iki dakka."

Hızlıca üzerimi değiştirip kapıya vardığımda bişey unuttum mu diye kendi kendime mırıldanıyordum. "Telefon, tamam. Anahtar, tamam. Anahtar, ikinci kez tamam."

Kapıyı kilitlerken Akgün'ün güldüğünü işitmiştim.
"Zırh da geçirelim mi kapıya?"

"Korkuyorum olum, yalnızım nesini anlamıyorsun?"

"Sen bir alo çak, ben dizerim bütün polisleri buraya." kollarını göğsünde kavuşturmasını izledim. Önünden geçip merdivenleri inerken söyleniyordum.

"Onun için bi numara daha var biliyor musun, 155."

"Alla alla öyle mi?" dalga geçişime karşılık dalga geçerken bana döndü aynı zamanda. "Hem ben onun için mi diyorum."

"Anladım canım anladım, babası polis olanın rahatlığı başka oluyor tabi."

"E evlerimizin yakın olması da var tabi." tam o esnada evlerinin önünden geçiyorduk ki durdu. Ciddi bir ifadeyle işaret parmağını camına doğru uzattığında bişey gösterecek sanıyordum. "Gece korkarsan falan gel buraya çarşaf sallandırayım."

Parmaklarımın üzerine zıplayıp kafasına bi tane geçirirken aynı zamanda sırıtıyordum."Ayıp lan ayıp, kapının suyu mu çıktı." beklediğinin tersi bir cevap alınca gülmüştü.

"O daha ayıp lan. Aşiretiz biz, benimkiler yakalarsa o kapıdan gelin olarak çıkarsın artık." ben gözlerimi dört açmış dinlerken ellerini kovuşturur gibi iki yana salladı. "Senin gibi bi cadıyla yanlışlıkla evlenmek istemiyorum."

"Sen kurban ol bana be!"

"Kızım yeteneksizsin sen bir kere. İlerde aç kalacaksınız yazık seninle evlenecek insana." başını iki yana sallayarak cık cıklıyordu.
Bu esnada çekirdek ve içecek bişeyler almak üzere markete girmiştik.

"Bak makarna konusunu açacaksan, yapabiliyorum artık ona göre!"

Elindeki çekirdek paketiyle bana dönüp sırıttı. "Diyelim ki inandım. Ömür boyu makarna... Hala kulağa yeteneksiz geliyor?" kahkahasına bozularak yüzümü astım.

"Napayım yani beni de Allah tatlıcı olarak yaratmış. Baklava bile yapıyorum ben oğlum."

Tatlıları güzel yapardım tabi buna ses edemezdi.

"He ekmek yoksa pasta yeriz diyorsun, he?" ikimiz de gülmeden edemedik.

Soğuk çayları elinde tutarken bir de sütlere doğru gittim. Kendime çikolatalı alırken ona muzlusundan alıp yanına ilerledim. "Aferin unutmamışsın."

"Bu zevksizliği unutmak ne mümkün."

O kaşlarını çatarken kasaya ilerledim ve aldıklarımızı ödeyip çıktık. Parka geldiğimizde çimlere oturmayı tercih etmiştim. Yanıma oturduğunda poşettekileri açıp, yiyip içmeye hazır hale getirdi.

İkimiz de çayımızı içerken bir süre sessizlik çöktü ortama. Normalde konuşmadan duramazdık, evden buraya gelene dek olduğu gibi. Fakat şu an bir haftalık gerginlik tekrar misafir olmuş gibiydi aramıza.

"Duygu, ben aslında... "

"Akgün önemli değil-"

"Hayır önemli." Derin bi nefes aldı. "Ben arkadaşlığımız bozulsun istemiyorum. Böyle gerilelim de istemiyorum. Sadece tuhaf bişey yaşadık ve ben yerinde davranamadım. Serap nasıl yaptıysa benim de yapmam gerekiyordu ama salak gibi davrandım. Amacım çabuk unutmanı sağlayabilmekti ama saçmaladım işte. Bilmiyorum sadece bunları unutabilir miyiz?"

Başını yana eğmesiyle bunca zamandır konuşmadığımız için bile pişman olmuştum. "Unutmayıp ne yapacağız Akgün, burda sevdiğim sayılı insanlarsınız. Ayrıca seninle böyle gergin olmak benim de hiç hoşuma gitmiyor. Sadece dediğin gibi unutalım gitsin. Bi önemi kalmadı hiçbir şeyin. Anladın işte."

Başını sallayarak önüne baktı. "Yine de için sıkıldığında anlatmaktan geri kalma, olur mu? " tekrar yüzüme baktığında gülümseyerek başımı salladım.

Yüreğimdeki ağırlık kuş olup uçarken ben de derin bi nefes aldım.
Bir avuç çekirdeği elime aldığımda o da dirseğini yere yaslayarak yarı uzanır vaziyette durmuştu. Sohbet ederken bir yandan çıt çıt sesleri eşlik ediyordu.

"Oh be! Rahatladım yemin ederim. Kaç gündür ne kadar ders çalıştım haberin var mı?"

Dediğine gülerken söylenmeye devam etti. "Hani hep diyordun ya günlük konuşma kotamı doldurmam lazım falan diye,harbi bende de varmış lan o."

"Yaa, geldiniz mi sözüme Akgün bey!"

"Hep geliyorum zaten."

"Sen şimdi tıp da kazanırsın."

"Dalga geçme. Ayrıca hedefi yüksek olan ben değilim burda. Sen anlat, gidiyor muyuz bu sene?"

"Valla seni bilmem de benim kalma olasılığım artıyor. Vakit geçtikçe netler aynı. Gerçekçi olmak lazım."

"Kızım deme öyle de daha fazla çalış, bir sene çok uzun bi zaman bak."

"Bak bak. Ben 7-8 ay muhabbeti yaptığımda insanlar senelerce bekliyor diyodun. Şimdi bir sene çok uzun oldu. Senenin üçte ikisi lan o da."

Benim gülerek söylediğim bu cümleye kaşlarını çattı. Konuşmak için ağzını açtığında "Evet evet bir sene, ders çalışmak için uzun bi zaman diyecektin."

Gözleri hayretle açıldığında sırıttım. "Ciğerini biliyorum senin oğlum!"

"Sen varya çok fenasın."

O gözlerini kısarak bakarken bende tekrar dirsegime dayanarak geriye doğru yaslandım. "Başa da bela mıyım?"

Sırıtışıma aynen karşılık verdi. "Hem de ne bela..."

           
                                       __________&son&____________

burry me hereHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin