Fuck off'lu geçen günler...

225 6 13
                                    

 

"Neden İngiltere'ye gitmek istiyorsunuz ?"

"İstemiyorum." Adamın tek kaşı bu cevaba karşılık havaya kalktı.

"Öyleyse neden vize başvurusunda bulundunuz ? Hem de vize yi erken alabilmek için konsolosluğu bir çok kere aramışsınız. "

Derin bir nefes çektim. "İngiltere'ye gitmek istemiyorum ama gitmek zorundayım. Kardeşim bir rock festivali için oraya gitmek istiyor ve veli olmadan gidemez." Diye açıkladım. Yüksek tavanlı oda bana dar gelmeye başlamıştı.

Adam oturduğu sandalyesinden bana bakarak " Aslında veliyle gelmesine gerek yok. Vekalet verirseniz sadece kendisi de gelebilir." Dedi beni kendi ülkesinde istemediğini açıkça ima ederek.

O an sadece kendi vekaletimi Halil'e verebilirdim. Benim ki işe yaramazsa gizliden bir kaç parça kağıdın arasında annemin önüne götürüp imzalatabilirdim.

Böyle bir sürü çeşitli seçeneklerim vardı. İngiltere'ye gitmeme gerek kalmazdı. Annemlere İngiltere de olduğumu söyleyip İTÜ ye yakın evimde acı kahvemi içiyor ve akşam haberlerini izliyor olabilirdim.

Halil'i ya da beni telefonla aradıklarında konferans görüşmesini açar ve aynı yerdeymiş gibi konuşabilirdik.

Bunların hepsi olabilirdi. Ancak netice bu varsayımlardan çok mu çok uzaktaydı. Herkesin taptığı korkunç bir yaratığa fuck off demiştim ve bütün ortalık sessizliğe gömülmüştü.

Şimdi korkunun en üst derecesinde kalbim ağzımda atıyordu ve içimden saydırdığım bütün o atarlı cümleler götümün derinliklerinde kaybolmuştu...

Bir kaç saniye süren sessizlik sadece kalabalığın sessizliği olmasına rağmen yine de kendini hissettirmişti. Gitarist daha fazla ses çıkarmasına rağmen havada asılı bir boşluk kalıyordu. Elindeki mikrafonuyla birlikte sahnenin ortasına ritmik bir şekilde yürüdü. Sanki o mikrafon hiç bana uzatılmamıştı.

Bu yaptığı kalp krizi geçirmemi sağlayacak kadar kötü bir durumdu. İçinde bulunduğum kalabalıktan hala bir ses çıkmıyordu. Sırtımda bir bıçak saplanması bekledim. Ama onun yerine gitaristin aynı yeri tekrar ettiğini ve onunda mikrafonu yerine koyduğunu gördüm.

Soğuk sesiyle konuşana kadar bütün kan bedenimde fokurdamaya devam ediyordu.

"Okey everyone. You heard the girl. Everybody stıck your middle finger and scream like that 'FUCK OFF!'" Fuck off u kükremeyle bitirmesi herkesin tekrar çığlıklar atarak aynı anda "Fuck off !" diye bağırmasına neden oldu. Hala kalp krizi geçirmek üzere olan o kalbim atmaya devam ederken nefeslerimi dikkatli almaya çalışıyordum.

Öne doğru atılan hayranların yanından sonunda sıyrılarak açıklığa çıktım. Arkama bakmadan çadırıma doğru gittim. Yürürken heyecandan sürekli elim ayağım birbirine karışıyordu. Ayaklarım bir şeylere takılıyor ve beni bir kaç kez yere düşme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyordu.

Yine de hayatımda hiç böyle heyecan verici bir şey tatmamıştım. Adranelin beni gebertecek gibiydi. Ve bu oldukça... boktandı. Boktan hissetmek iyi geliyordu.

Çadıra ulaşır ulaşmaz kendimi içeri attım. Gerçek anlamda içeri attım. Elimin titremeye başladığını görebiliyordum. Güldüm. Dengem bozulmuştu. Ayağım hızla titremeye başladı. Hemen bir pet şişeyi açtım. Ellerim terli ve hafif titrek olduğundan biraz uğraşmam gerekmişti. Suyu kafamı diktim ancak su içmeye o sırada hazır değildim.

Neredeyse boğazımı tıkadığımı hissettim ve öksürerek kendime gelmeye çalştım. Yüzümü geriye doğru yatırdım ve yanmasını geçirmesini umarak pet şişeyi yüzüme doğru eğdim. Soğuk su suratıma çarpınca yaşadığım his ilginçti.

Daha önce yapmadığım şeyler yapıyordum. Olsun, İngiltere'ye gelmiştik. Bir kere de olsa ben de tadını çıkartmalıydım.

Kulaklığımı elime doladım. Üstüme dökülen suyun soğukluğu her yerimi titretirken nefes alış verişlerimi düzeltmeye çalışıyordum. Suyun buz etkisine güvenmiş ancak hayalkırıklığına uğramıştım.

Yanan kulaklarım dışarıdaki sesi algıladığında kulaklığımı elimde tutmaya devam ettim. Konser bitene kadar elimde tuttuğum kulaklığa baktım. Ne onu kullanmak geçti aklımdan ne de dışarı çıkıp onu izlemek...

Halil geldiğinde yüzünde ilk defa bir ifade yakaladım. Uzun zamandır ilk defa-emo olduğundan beri ilk defa- şaşkındı. "Abla."

"Kardeşim." Dedim imayla. Yüzünü buruşturdu. Onunla dalganın en ufak bir kırıntısıyla dahi konuşamazdınız.

"Black veil brides dinlediğini bilmiyordum." Dedi. Bakmaya devam ettim. Açıkladı hemen. "Şu sana mikrafon uzattılar ya, o grup işte." Ağzımdan kocaman bir puf sesi çıktı. Nefesimi düzgün ayarlayamıyordum.

"Andy falan ?" Dedi kafasını eğip soru sorarcasına bakarken. Başımı iki yana salladım. Başka bir şey demedi. Neden umrunda değildi ? Neden bir şey demiyordu ? Amınakoyim.

Karanlık çadırı aydınlatmak istedim anck Halil izin vermedi. O yattığında saate baktım. Saat bir buçuk olmuştu. Gecenin bir buçuğunda uyumaları garipti.

Emo dediğin geceleri acı çekmez miydi ? Acı çeken emolar değil, acı çeken arebesk rapciler değil, acı çeken bir şey varsa o da gecenin kendisidir. Ve gece ona eşlik eden herkese bu acıyı hissettirir.

Bunlar fısıldandı kulağıma... Belki de sürekli emoyu ağzıma dolayarak haksızlık ediyordum. Derin bir nefes aldım. Bu gece acıyı ben sahiplenecektim. Çadırımın fermuarını açtım ve yıldızlı gökyüzüne çıktım.

Dünyanın öbür ucuna bile gitseniz değişmeyen tek şey gökyüzündeki yıldızlardı. Dünyanın neresinde olursanız olun gökyüzü herkese aynı görünürdü. Herkesi eşit kılabilen tek şey gökyüzüydü. Gökyüzü... Ne kadar sihirli ve güzelsin...

Çimenlerde yürümeye başladım. Gözüm hep yukarıda. Belki benim gibi birileride şuan şu sönük yıldıza bakıyordu ?

"Miss Alara." Gözlerim direk olarak adımın söylenildiği yöne kaydı. Benden bayağı uzun, iri bir adam söylemişti bunu. "Just Alara. Alara is not my surname." Dedim hızlıca. Aynı zamanda en hızlı nereden koşarsam beni yakalayamayacağını hesaplıyordum.

Başını hafifçe kısa bir şekilde eğdi. "Sorry. Alara Can you will come with me ?" Onunla gelmemi mi istiyor ? Ama nereye ? neden ? Tecavüz. Bıçaklanma. Öldürülme. Siktir. "Where ? and WHY?" dedim hızlıca.

Adam sanki telaşımı hissetmiş gibi gülümsedi. "Please don't be nervuos. Mr. Biersack wants to see you ?" Dedi. Bay Biersack beni görmek istiyormuş. "In this time ?" Dedim kuşkuyla.

"Extually he said : You'll go to the blonde stupid girl's tent and you'll wait there when she go out in the tent. After then she will be in the backstage." Vay anasını.

"Okey." Dedim ve adamla birlikte yürümeye başladım. Yedi gün. Yedi gün sonra evime dönebilecek ve bütün bu saçmalıklardan kurtulabilecektim. Ancak ondan önce Fuck off'lu günler geçirecektik.

TEK SEÇENEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin