Derin bir nefes alarak odaya baktım. Bakmak o kadar kötü değildi, bu pis kokunun yanında. Kolidordan geçerken o kadar kötü koku yoktu. Aslına bakarsanız sadece bir kulis kolidoruydu. Tek kötü tarafı karanlık ve uzun olmasıydı.
Aklıma Türkiye'ye döner dönmez yanımda bir çakıyla dolaşacağımı kazıdım. Derin bir nefes aldım. Kolidor sağa doğru kıvrıldı. Kolidorun devamı iki tarafında da kapılarla dolu şekilde yine ilerliyordu.
Burada ışık açıktı. Kolidordaki her odadan konuşma sesleri, gülüşmeler ve cam tıkırtıları geliyordu. Bir kapının yanından geçerken yüksek sesli bir inleme gelince gözlerimi hemen gri halı kaplama yerlere indirdim. Burası gerçekten de sahne arkası mıydı ? Adamlar rockçı. Ben ne bekliyordum ki ? Pembe bir şeyler ve birbirlerine çok nazik davranan avrupa halkı mı ? Burada pembe olabilecek tek şey varsa o da bir kaşarın donu olurdu.
Kolidorda çok ilerlemeden bir kapının önünde durdu iri adam. Önümden eğilip kapı kolunu kavradı. Ben de üzerime daha fazla eğilmesin diye geri çekildim. Kapıyı ardına kadar açtı. İçeri girerken siyah kapının üzerinde ki beyaz logolu poster dikkatimi çekmişti. Logoya fazla bakamadan içeri doğru adım attım ve burnum benden bir haber kırıştı.
Bira olabileceğini tahmin ettiğim içki ve tanımlandıramadığım iğrenç bir şey daha kokuyordu. Bu iğrenç kokuyu size nasıl tarif ederim onu da bilmiyorum. Şöyle diyecek olursak ; ne bir çorap kokusu, ne bir ter kokusu, ne bir çürük yumurta kokusu ne de bir yanmış kokusu bu kokunun tarifiydi.
Bu koku çok daha başka bir şeydi ve ne olduğunu çıkaramıyordum. Ve yukarıda saydığım kokulardan hiç biriyle aynı yoğunlukta değildi. Farklı ve kokuyu almadan anlayamayacağınız bir frekansa sahipti.
Oda normaldi. (Koku dışında.) Normal sahne arkası aynaları ve aynaları çevreleyen küçük aydınlık sarıışıklı lambalar... Makyaj masaları, siyah duvarlar, etrafta duran çeşitli gitarlar, aynı gri halı kaplamalı yerler...
Koku dışında odada başka normal olmayan şeylerde vardı : Ucuz koltukların üzerine bırakılmış olan tek kollu ceketler, yerde parlak tayt, bir kadın südyeni ve bir erkek donu, ve bütün bunlar sanki hep orada duruyormuş da ya da orada olması gerekiyormuş gibi hiç birine aldırış etmeyen o saçma şeyler yerine en büyük sorun benmiş gibi gözleri üzerimde olan dört çift makyajlı göz.
Yutkundum. Oturduğu yerden kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Şu an evimde olmak için her şeyi verirdim. Çok fazla tetikteydim ancak bununla ilgili bir şey yapmıyordum, bu da en nefret ettiğim özelliğimdi.
Önümde durup eğildi ve kolunu uzattı. Yutkunmam bozağımın yarısında kaldı ve aşağı inemedi. Öne doğru eğilmeye devam etti. Kalbim çıkacakmışcasına hızlandı ve kilitlendim. Heyecandan ve korkudan hareket edemiyordum. Biraz daha öne eğildi ve anında tekrar aynı hızla geri çekilmeye başladı.
Bir klik sesi duyulunca arkamdaki kapıyı kapattığını anladım. Gözlerimi kırpıştırdım ve ateş basan yüzüme dokunup soğutmayı diledim. Ne de olsa her halükarda elim yanaklarımdan soğuk olacaktı.
Yüzünü gördüğümde aynıydı. Sabahki haliyle de öğlen konserde ki haliyle de aynıydı. Uzun simsiyah saçı omzuna doğru dökülüyordu. Yine de bu saçı bir kızda düşünemezdim. Makyajına kadar aynıydı. Kısa bir süre bana baktıktan sonra yine aynı oturduğu yere oturdu. Odada dört kişi hala bana bakıyordu. Odada iki kapı daha vardı. Biri aynaların sağında diğeride solunda kalıyordu.
Yutkundum. Hafif gitar darbeleriyle başlayan, çoşmaya hazır bir rock şarkısı gibi hissediyordum ; her an çıldırabilirdim.
Makyaj masasından göremediğim bir kaç şey aldı ve aynaların sol tarafındaki kapıyı açıp "Come." dedi. Soğuk kalın sesini duymak beni ürpertmişti. Hayatım boyunca hiç alışagelmediğim bir ses tonu vardı; ciddi, kalın ve korkutucu.
Yutkundum ve odanın ortasına doğru ilerledim. Tek bir ses bile çıkmamıştı. Bu işleri kötüleştirmişti. Çünkü etrafın sessizleşmesi aynaların diğer tarafındaki gelen nefes seslerine vurgu yapmıştı.
Beni izleyen üç kişinin yanından hızla geçtim ve odaya girdim. Aynı kulis odasının biraz daha minyonuydu burası...
Bu odaya duyduğum tek sempati ise iğrenç kokunun buraya daha az gelmesiydi. İçerdekilerin bir benzeri olan ucuz koltuklardan birine oturdu.
"I need a friend, that's why you are here." Gözlerim ona baktı. İçeride ki grup arkadaşları onun arkadaşları değil miydi ki ben buradaydım ? "Aren't they your friends ?" diye sordum arkamda kalan kapıyı göstererek.
O kalın sesiyle eğlenceli uzun bir kahkaha attı. "You stupid blonde." Kahkasına ara verip bana küçümseyerek bakarken bunu söylemişti. Seni sarışın aptal. Pekala. Sakin ol. Olmayadabilirsin. Ne de olsa bir bok yapamayacaksın.
"I need a friend for my face."
"Your face ?"
"Don't you see this as so as stupid blonde ?" Bunu göremeyecek kadar sarışın bir aptalmısın dedi eliyle yüzünü göstererek ve anlamamı bekledi.
Bana söylediği hakarete karşı bir şey üretemiyordum zaten ona Fuck off demiştim. Büyük ihtimalle onu neredeyse küçük düşürdüğüm için bana böyle küçümseyici davranıyordu.
Sıkılmışcasına bir iç çekti ve elindekileri yana kalkılarak koltuğa bıraktı.
"Come here."dedi. Yanına gittim. Koltuğa karşısına oturdum ve aramızda duran şeylere baktım. Makyaj temizleyicileri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK SEÇENEK
Teen FictionBu hikaye kendini başkası zannedenler için. Bu hikaye umutsuz olanlar için. Bu hikaye önyargılı insanların önyargılarını yıkmak için. Bu kitap kim olduğunu bulamayanlar için. Bu kitap savaşamayanlar için. Bu kitap yaşama karşı savaşmayı bırakanlar i...