Güneş çadırın içinde doğmuştu sanki. Koluma baktım. Hırkam sulu sümük içinde kalmıştı. Burnumu çektim ve kollarımı tulumun içerisinden çıkarttım.
Elimle yere koyduğum telefonumu yokladım. Bulduğumda hemen ön kameramı açıp tipime baktım. Gerçekten de bok gibiydi. Kırmızı burun ve mahvolmuş gözler. Sanki daha fazla ne kadar şişebileceğini göstermek için öne fırlamıştı torbalar.
Burayı sevmiyordum. İnsanların bana ne yapmam gerektiğini söylemelerini sevmiyordum. "Now, you can go honey." Kalın sesinde bunu duymak beynimde kalıcı bir kayıt haline gelmesine yol açmıştı.
Bundan nefret etmiştim. Kimsenin sahip olmadığı kalın ve gırtlaktan gelen bir sesi vardı. O ses bana emir veriyordu. O ses bana kim olmadığımı söylüyordu.
Kulaklarımı kapadım. Beynimin içinde yankılandığını biliyordum ama sesini söndürmek için suyu ben atmalıydım.
Burnumu bir kez daha çektim. Sahiden de ne işim vardı benim burada ? Kim için buradaydım ben ? Neden buraya gelmiştim ? Gözlerim çadırın içinde olan ikinci tuluma odaklandı.
Onu dinlemek zorunda değildim. Halil'in bana uyması gerekiyordu. Ben ondan büyüktüm.
Ayaklarım tekmeleyerek tulumdan çıkardı beni. Onun yüzünden olan her şeyin öfkesini içime topladım.
Eşyalarımızın olduğu yerde su şişesi aradım. Kıyafetlerimin altına doğru kaydırdım kolumu. Şaerj aletine çarptı elim. Daha da derine indirdim ve sonunda kapağı kavradım. Çantanın içinde ucundan iki parmağımla tutarak zorlukla çıkardım suyu.
Halil'in başına gittim ve dikildim. Önce ne yapacağımı bilemedim ancak sonra ne yapacağımdan emindim.
Şişenin kapağını açtım ve açıkta kalan suratına doğru yukarıdan suyu akıtmaya başladım. Bir an pişman olmuştum. Ama dediğim gibi bir andı ve geldiği gibi de gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK SEÇENEK
Novela JuvenilBu hikaye kendini başkası zannedenler için. Bu hikaye umutsuz olanlar için. Bu hikaye önyargılı insanların önyargılarını yıkmak için. Bu kitap kim olduğunu bulamayanlar için. Bu kitap savaşamayanlar için. Bu kitap yaşama karşı savaşmayı bırakanlar i...