"You are so weird. " Diyerek söylendim . "Shup up." dedi sessizce.
Elimle makyaj temizleyicilerden birini kavradım. Ancak elime sertçe vurdu."Hİİİİ!" dedim ve elimi diğer elimle kavradım.
"What you want me to do ?" Benden ne yapmamı istediğini sordum sinirle. Neden elime vurmuştu ki sanki. Madem makyajını temizlemeyecektim ne diye buraya kadar çağırtmıştı beni.
"I just want to know." Sadece bilmek istiyorum demişti. Ancak bu kısacık cümleyi o kadar hızlı söylemişti ki ayırt etmekte gerçekten zorlanmıştım.
"Like what ?" Ne gibi ? diye sormuştum.
"Like about you." Seninle ilgili diye cevap vermesi garibime gitmişti.
"Why ?" Nedenini merak ettiğim ve uzun ingilizce cümleler kuramayacağımdan neden diye sormuştum.
"Couse you are stupid." Dedi hiç duraklama yaşamadan. Bana aptal olduğumu söylemesi dokunmamaştı. Tam bende hazır cevap vermeye çalışacaktım ki o konuştu.
"You can't see." Göremiyorsun demişti. Ama neyi ? Neyi göremiyordum ki ? Bir şey demeden devam etmesini bekledim.
"You can't see how you are a person." Makyajlı mavi gözlerine baktım. Anlam veremiyordum. Nasıl biri olduğumu göremiyormuşum ona göre. Bunu inanmıyordum. Sadece onun saçma konuştuğunu düşünüyordum.
Gerginlikten bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Henüz yeni oturduğum deri koltuk benden sonra popomun şeklini almıştı. Makyaj temizleme malzemeleri popomun yarattığı çukura doğru kaydılar.
Olduğu yerden kıpırdamadı.
"I am not a stupid. And ı really know that who am ı." Tek kaşını kaldırdı ancak yine de bir girişimde bulunmadı.
"You can't keep me here." Çatlayan sesimi düzeltmek için yutkundum. Tek kaşı hala havada o korkutucu makyajı ve pircingleriyle karşımda oturuyor ancak hiç bir şey yapmıyordu.
Ona beni burada tutamayacağını söylemiştim. Tabi kararlı bir şekilde aptal olmadığımı ona söyledikten sonra. Kim olduğumu bildiğimide söylemiştim. Daha bir dakikanın geçmediği bu vakitte beni hemen kaçırmayı başarmıştı.
Yine de gitmeme izin verip vermeyeceğinden emin değildim. Tepkisizliği beni ürkütüyordu. Omuzlarımı dikleştirerek ona baktım tekrar ve konuşmak için cesaretimi topladım.
"I am going now." Dedim ve geri geri adım atmaya başladım. Olduğu gibi kalmıştı. Tek kaşı havadaydı ve hareket etmiyordu.
Kapının kolunu kavrayıp arkamı ona döndüğümde " No ! YOU HAVE NO FUCKİNG İDEA HOW YOU ARE A PERSON, YOU STUPİD BLOOOOOONNN!!!!"
Konserdeki gibi kükreyerek bunu söylemişti. Kavradığım kapı kolundaki elim titremeye başlamış ve hemen ona doğru dönmüştüm. Cümlesinin sonunda haykırarak gözleri hafif kapalışekilde eğilmişti.
Kalbim ağzımda uzun kükremesinin bitmesini bekledim.
Bitince doğruldu ve eski pozisyonunda sanki az önce hiç bağırmamış gibi o kalın sesiyle konuştu.
"Now, you can go honey." Derin nefes aldıktan sonra kapının kolunu tekrar kavrayıp öbür odaya çıktım. Odaya bakamadan hemen dışarı attım kendimi. Kolidor boyunca koştum. Köşeyi dönünce gözlerimi karanlığa alışmasını bile beklemeden koşmaya devam ettim. Çiğerlerim temiz havayla selamlaşıken ben bütün vücudumu alarma geçirmişşekilde alev topuna dönüşebilecek kadar yoğun bir duyguyla koşmaya devam ettim.
Çadıra gelince direk tulumumun içine girdim ve nefesimin düzelmesini bekledim. Ondan sonra ise güneşin yeşil çadırımıza vurmasına kadar sessizce ağlayarak bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK SEÇENEK
Teen FictionBu hikaye kendini başkası zannedenler için. Bu hikaye umutsuz olanlar için. Bu hikaye önyargılı insanların önyargılarını yıkmak için. Bu kitap kim olduğunu bulamayanlar için. Bu kitap savaşamayanlar için. Bu kitap yaşama karşı savaşmayı bırakanlar i...