Kapı

286 25 127
                                        

Yavaşça üzerinden süzülen su damlalarına bakıp aralarında hangisinin daha önce yok olacağına dair tahmin yürütmeye çalışıyordu Ege. Kendince bir nevi oyun bulmuş gibiydi. Vücudunu saran soğuk onu bu oyundan uzaklaştırmak için yeterli bir sebepti.

Ağır bir hareketle belinde sarılı olan havluyu çıkartıp omuzlarına aldı. Yavaş yavaş kendini kurulamaya başladı. Havlunun sıcaklığı ona iyi gelmişti, belki de bu sıcaklıkla biraz mayışmıştı. Kendini kulisteki koltukların birine atıp uyumak istedi fakat çıplaktı ve biraz esiyordu. Cem ile olan son hasta olma döngüsü yüzünden tekrar bu döngüye girmeyi istemiyordu.

Biraz daha yavaş olursa uyuyacağını bildiği için adımlarını hızlandırdı. Koltuğun üzerinde duran saç havlusunu alıp saçlarını kuruladı, üzerine su damlamasını istemediği için havluyu kafasına sardı.

Hızlı bir şekilde kendisini kuruladıktan sonra masanın üzerinde duran vücut spreyini üzerine bocaladı. Dolabına yönlendikten sonra kendisine bir boxer alıp önce onu giydi. Sıra üzerine bir şeyler seçmekteydi, gözüne mor gömleği çarptı askısından alıp elinde çevirdikten sonra onu giymeye karar vermişti. Gömleği askısından çıkarıp askıyı geri yerine astı. Gömleği de üzerine geçirdikten sonra altına siyah yırtık pantolonunu giymeye karar vermişti.

Pantolonunu giydikten sonra aynanın karşısına geçti, saçındaki havluyu çıkartıp koltuğun üzerine fırlattı. Hâlâ nemli olan saçlarına eline döktüğü saç şekillendiriciden sürdü. Saçlarının olmasını istediği şekle geldiğinden emin olmak için aynada iyice kendini süzdü. Beklediği gibi olduğunu görünce aynanın önündeki kendisine ait olan kolyeyi yeniden boynuna geçirdi.

Sıra parfümünü sıkmaya geldiğinde kulisin kapısının tıklatıldığını duydu.

"Müsait misin, girebilir miyim?"

Gelen sesin kim olduğunu anladıktan sonra istemsiz olarak yüzündeki gülümsemeye engel olamadı.

"Evet, gelebilirsin."

Kapı yavaşça açıldığında karşısındaki yeşil gözler Ege'yi görünce bir anda parıldamıştı. Cem Ege'yi iyice süzdükten sonra istemsizce dudaklarını yalamıştı. Karşısındaki adam o kadar kusursuz duruyordu ki.

Hafif nemli saçları, daha düğmeleri iliklenmemiş gömleğinin açıkta bıraktığı teni...

Cem biraz daha bakarsa karşısındaki çocuğun üzerine atlayacaktı.

"Çok güzelsin." demekle yetinmek ona az gelmişti. Odanın içine adımladığında her yerin Ege kokması onu iyice baştan çıkarıyordu. Yavaşça elini karşısındaki adamın yüzüne götürdü. Baş parmağı ile hafif bir şekilde kıvırcık oğlanın yüzünü okşadı.

Ege gelen iltifat ile neye uğradığını şaşırmıştı. Bir de üzerine teninde gezinen hafif parmaklar tamamen onun kontrolden çıkması için yeterli bir sebepti. Daha fazla dayanamayarak karşısındaki adamı tişörtünden kendisine çekti.

Aralarında görünmez bir akım vardı. Dudakları hareket etse birbirine dokunacak kadar yakın duruyorlardı birbirlerine. Yeşil gözlü istemsiz olarak bu yakınlığa gülümsedi. Her zaman karşısındaki çocuğa bu kadar yakın olmak istiyordu. Karşısında duran dudaklara daha fazla direnç gösteremezdi.

Önce küçük bir öpücükle başlamıştı. Git gide aralarındaki öpücük ateşlenmeye başladı. İşin içine dillerde girmeye başladığında Cem Ege'nin yakalarında duran ellerinden birini karşısındaki adamın ensesine koymuştu. Bu hamle ortamdaki alevlenmeyi iyice arttırmıştı.

"Durmalıyız."

Öpücüğün arasından bunu diyebilmişti Ege. Beyni durmaları için ona bir sürü uyarı verse de bir taraftan asla durmak istemiyor ve sonuna kadar gitmek istiyordu. Ama kulistelerdi ve her an birisi gelebilirdi.

Cem duyduklarından hoşnutsuz bir şekilde karşısındaki adamın saçlarından tutup boynunun ortaya çıkmasını sağladı. Kulağının arkasına tüy gibi bir öpücük bıraktıktan sonra boynuna bir öpücük daha bıraktı.

"Emin misin?"

Ege şu an isminin Ege olduğundan bile emin değildi. Huzursuz bir şekilde beynindeki ikilemi çözmeye çalıştı. Ama Cem'in elleri onun karar vermesini hiç kolaylaştırmıyordu. Karın kaslarında gezen parmaklar onun düşünme yetisini elinden alıyordu. Karşısındaki çocuk göğsüne bir öpücük bırakınca istemsiz olarak inlemişti.

"Burada duracak olmamız ne yazık." yavaşça kasıklarına doğru inen parmakları düşünmemelisin Ege diye kendini telkin etmeye çalışıyordu.

"Şimdi duracak olmasaydık parmaklarım vücudunu keşfedebilirdi." Cem konuşurken aynı zamanda elleri karşısındaki çocuğun pantolonunu açıyordu yavaş bir şekilde.

Ege hızlıca atan kalbi ve hızlı nefes alışverişleri sırasında güçlükle Cem diyebilmişti. Cem karşısındaki adamın dudağına işaret parmağını bastırdıktan sonra küçük bir öpücük kondurdu. Bu sırada elleri de yerinde durmuyordu. Bir eli Ege'nin vücudunda diğer eli ise kıvırcık çocuğunun boxerindeki kabarıkla meşguldü.

Ege hissettiği el ile istemsiz bir şekilde inlemişti. Cem hareketlerini yavaştan almaya devam ediyordu bu kıvırcık adamı deli ediyordu. Bir tarafı bunun şu an uygunsuz olduğunu söylüyordu bir tarafı ise umursamıyor ve daha fazlasını istiyordu. Karşısındaki yeşil gözlü çocuğun ellerinin ve dudaklarının vücudunda hatta ellerinin daha da derin noktalarda dolaşması karar vermesine engel olup aynı zamanda karşı koymasına da izin vermiyordu.

Cem'in elleri biraz daha sınırını aşarak Ege'yi boxerın içinden okşamaya başlamıştı. Ege hızlanan nefesinin arasından kimse duymasın diye kısık kısık inliyordu bir taraftan. Daha fazla dayanamayıp Cem'i derin bir öpücüğün içerisine çekti.

Yeşil gözlü adam el hareketlerini hızlandırırken Ege yavaş yavaş sona yaklaşıyordu.

"Daha hızlı." diyebilmişti inlemeleri ve nefes alışverişi sırasında. Cem Ege'nin söylediklerine uyarak el hareketlerini biraz daha hızlandırdı. Bir taraftan karşısındaki çocuğun boynuna, vücuduna boş bulduğu her yere öpücük konduruyordu.

Ege başını geriye doğru attığında Cem ne olacağını anlamış, birkaç hızlı el hareketinden sonra Ege sona ulaşmıştı. Cem gülümseyerek Ege'ye baktı. Yavaş yavaş nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Göz kapaklarını yavaşça açtı Ege.

"Bir daha duş almam gerekecek." dedi pantolonunun fermuarını çekerken.

"Beraber alırız o zaman." Cem Ege'nin boynuna öpücük kondurduktan sonra karşısındaki çocuğun gömleğinin düğmelerini iliklemeye başladı.

Kapı tıklama sesini duyduğunda Ege'nin kalbi yerinden çıkacaktı.

"Girebilir miyim?"















ÖLMEDİM, ne yazık ki hâlâ hayattayım...

Uzun bir zaman olduğunun farkındayım bunun için kusura bakmayın gerçekten. Biliyorsunuz ki üniversite sınavı, tercihler, açıklanması, yerleştirme o şu bu derken (vize haftası bile geldi) yeni yeni kendime gelip yeni kendime bir düzen oturtabiliyorum. Beklettiğim için kusura bakmayın gerçekten. Normalde size Ekim için söz vermiş gibi oldum ama biraz sorunlu aylardı benim için.

Kendimden bahsetmem bitti.

SİZLER NASILSINIZ

Hepinizi çok özlediğimi belirtmek istiyorum. Güzel kalplerinizden öpüyorum.

Vote ve yorum atmayı unutmayın lütfen <3









Bizden Olur | BoyxBoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin